29 Kasım 2009 Pazar

İlmi; şeytani mi, rahmani mi?

Cennette yaşayan, melekler dâhil tüm yaratıkların üstünde bir ilimle donatılmış olan şeytan, sırf benliğini yüceltmesinden kibir güderek “daha iyi bildiğini” iddia etmesi, lanetlenerek cennetten kovulmasına ve ebedi cehenneme gark olmasına neden olmuştur. Hiçbir nefis, kendine emanet verilmiş ve lütfedilmiş maddi ya da manevi değerlerin şımarıklığıyla “ben” dememelidir. Dediği andan itibaren şeytanlaştığı tartışılmazdır.

Bir okuyucum, “Vekâletle kurban kesilmez” başlıklı yazımdaki fikirlerimi, ülkemizde otorite kabul edilen fıkıhçı Prof.Dr. Hayreddin Karaman’ın dikkatine sunarak, Kurban ile ilgili fetvalarındaki yanlışlığı düzeltmesini ve ibadetini yerine getirmek isteyen Müslümanların çıkar odaklı kuruluşlarca sömürülmelerine aracı olmamasını talep edip, Kurbanın doğrudan kişisel bir ibadet olduğunu vurgulamak gayesiyle yazımı referans göstermek suretiyle neyin doğru yahut yanlış olduğu konusunda fikir mütalaası yapmak istemiş.

Ancak âlim bir şöhrete ve tartışılmaz bir otoriteye sahip olma gururu imanını ve tevazuunu öyle kaplamış ki, “ben” diyerek, muhakemesiz, vahiysiz ve Kur'an'a muvafık olmayan hadissiz ezbersel hurafelerle ahkâm kesip, taşeronluğunu yaptığı yardım kuruluşu lehine savunmasını sürdürebilmiştir.

Mutlaka fakir ve yoksula yardım, her kuruluşun ve insanın üzerine farzdır ve insanı insan yapan yüce bir erdemliktir. Ancak yaratıcı Allah’a sunulan ibadetsel kurbanı istismar ederek, doğrudan bağış amaçlı bir konuma sokmak, ibadeti ve Allah’a saygıyı hiçe saymak olur ki, böylesi bir fetvanın rahmani değil şeytani olacağı kaçınılmazdır.

Söz konusu yardım kuruluşunun koyunu dahi kasapsal bölgelere ayırarak fiyatlandırması ve peygamberimiz adına kesilmesinin sevabını vurgulayarak 20 ila 30 lira arasında pazarlaması, apaçık bir münafıklıktır.

Oysa yardım kuruluşları, Hz. İbrahim ve peygamberimiz Hz. Muhammed’in yaptığı gibi ya doğrudan ya da törene iştirakin zorunluluğunu açıklayarak, kurban bağışlarını toplasalar, hiçbir sorun kalmayacak ve Allah’a ibadet maksadıyla Kurban sunanlarda, ibadetlerinden bir kuşku duymayarak ibadetlerini yerine getirmenin gönül rahatlığıyla sevaplarını alabileceklerdi. Ne var ki kaybedecekleri rant aleyhlerine olacağından, ibadeti değil eti, deriyi ve bağırsağı önemsedikleri, hem Müslümanlara hem de Allah’a saygısızlık ve gizli bir şirktir. Nasıl oluyor da para ile Allah’ı satın alabileceklerini ve ibadetlerinin makbul sayılabileceğini düşünüyorlar?

Daha fazla bir açıklamaya gerek görmüyor, Hayreddin Karaman ve benzeri ilahiyatçı ve hocalara gerekli cevabı Sayın Gazi Tekin’in verdiği, aşağıdaki yazışmalarla anlaşılacaktır.

Vekâletle kurban kesilmez…‏
Kimden: Gazi Tekin (gazitekin@hotmail.com)
Gönderme tarihi: 23 Kasım 2009 Pazartesi 19:26:54
Kime: hkaraman@yenisafak.com.tr

Hoca, yanlış fetva verip, kurban ibadetini yerine getirmek isteyenlerin yardım derneklerince sömürülmelerine aracı oluyorsunuz. Haddim olmayarak, önce Allah'a duyulması gereken saygının üzerinde durmanızı ve Sayın Mehmet Ali Şadoğlu hocamın yazısını okumanızı bilgilerinize sunarım.
devamı...
http://sadoglu.wordpress.com/

From: hkaraman@yenisafak.com.tr
To: gazitekin@hotmail.com
Date: Tue, 24 Nov 2009 14:59:15 +0200
Subject: YNT: Vekâletle kurban kesilmez…

Yazıyı okudum. Siz bana değil de ona güveniyor, beni onunla tashih etmeye çalışıyorsunuz. Tabii bu sizin hakkınız.
Ama asırlardır uygulanan, fıkıh kitaplarında caiz görülen vekaletle kurban kesmeyi şirke sokan birinden Allah'a sığınırım.

Kimden: Gazi Tekin (gazitekin@hotmail.com)
Gönderme tarihi: 24 Kasım 2009 Salı 19:52:36
Kime: Hayreddin Karaman (hkaraman@yenisafak.com.tr)

Sayın Hocam, Öncelikle siz ve o ayırımı yaparak benliğinizi kabartmanızdan fevkalade üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim. Önemli olan sizin ya da onun değil, araştırarak neyin doğru olduğunu bularak güvenmemizdir. Acaba Allah'ın Resulü'nün Allah'a kurban sunarken, Hz. İbrahim misali ya doğrudan keserek ya da saygıyla törene iştirak ederek ibadetini mi yerine getirdi, yoksa bir sahabeye vekalet verip kendini Allah'tan üstün tutarcasına bir ibadeti mi yerine getirdi?

Ancak akademik kariyeriniz ve şöhretinizin benliğinizi yücelterek Sayın Şadoğlu'na güvenmememizi ve rivayete dayalı fıkıh kitaplarını ölçü almamamızı tavsiye etmeniz, hakkınızda derin bir soru işareti doğmama neden olmuştur. Açıkça ifade etmeliyim ki, Sayın Şadoğlu'nun açıklamaları hiçbir çıkara dayalı olmadığından ve kurbanın yaratıcı Allah'a sunulmasından Hz.İbrahim'in oğlunu bir vekaletle kestirmemesi de dikkate alınarak, dosdoğru olduğuna şüphem yoktur.

Her türlü çıkar yaklaşımından arınarak, bilgilerinizi tekrar gözden geçirmenizi ve sunulan kurbanın tanrımız Allah'a olduğu bilinciyle muhakeme yapmanızı öğütlerim.Selamlarımla,

From: hkaraman@yenisafak.com.tr
To: gazitekin@hotmail.com
Date: Sat, 28 Nov 2009 22:47:18 +0200
Subject: YNT: YNT: Vekâletle kurban kesilmez…

Bir köşe yazımı size gönderiyorum:

Vekalet Yoluyla Kurban
H. Karaman

Gazetelerde, dergilerde, internette (sitelerde) birçok müftü türedi, ağzı olan konuşuyor, müminlerin kafaları karışıyor, soru yağmuruna tutuluyoruz.
Benim Müslümanlara tavsiyem ehliyeti, bu işten anlayanlar tarafından kabul edilmiş alimlere ve Diyanet yetkililerine sormalarıdır. Diyanet bünyesinde Din İşleri Yüksek Kurulu vardır, bu kurulda birçok uzman görev yapıyor, meleseler istişare yoluyla hükme bağlanıyor ve vatandaşlara cevaplar veriliyor.

Bana gelen bir mesajda ifade edildiğine göre bir “hoca”, “vekalet yoluyla kurban olmayacağını, hatta birine kurban kesmesi için vekalet veren şahsın şirke düşeceğini” söylemiş veya yazmış.
Allah bu insanlara akıl, insaf ve iz’an nasip etsin!

Bir kimse Allah rızası için kurban bayramında kurban vazifesini yerine getirmek istiyor, imkansızlık, zorluk ve başka sebepler/maniler yüzünden kurbanın alınmasını ve kesilmesini bir şahıstan veya bir dernek yahut vakfın temsilcisinden sözlü veya yazılı olarak istiyor, parasını yatırıyor, adını yazdırıyor, kurbanının vekaleten kesilmesini talep ediyor, vekil kurbanı alıyor ve vekalet veren adına, Allah’a ibadet olarak kesiyor. Bunun şirkle ne alakası var; kurban Allah’tan başkası için mi kesildi ki şirk olsun.

Dini biz Kur’an’dan ve onu bize açıklayan Hz. Peygamberden öğreniyoruz. Peygamberimiz (s.a.) birinden, kendisi için kurbanlık hayvan almasını istemiş, o da almış, eşleri adına kurbanlarını kesmiş, Hacda birçok kurbanından bir kısmını bizzat kesmiş, daha çoğunu da Hz. Ali’ye havale etmiş (kesmesini istemiş, ona vekalet vermiş)… Bütün bunlar hadis kitaplarında yazılı.
Fıkıh kitapları namaz, oruç, kefaret gibi kişinin bedeni ile (kendisi) yapması gereken ibadetler dışında zekatın ehline verilmesi, kurbanın kesilmesi gibi mali ibadetlerde vekalet vermenin caiz olduğunu yazıyor. Asırlardır Müslümanlar kurbanlarını hem kesmişler, hem de birine vekalet vererek kestirmişler.

Bir düşünün, eğer herkesin kurbanını kendi eliyle kesmesi veya vekil keserken yanında bulunması gerekseydi hac ibadeti nasıl yapılırdı? İnsanların günlerce sıraya girip Mina’da beklemeleri gerekmez miydi?

Bugün hacca gidenler ilgili mercie kurban paralarını yatırıyorlar, vekaleten kurbanlarının alınıp kesilmesini istiyorlar ve bu da yerine getiriliyor, buna itiraz eden ciddi bir alim de yok.
Akıl ve nakıl yönlerinden dayanağı bulunmayan, ilme ve mantığa uymayan yorumlara dayanan sözlere kulak asılmasın, kafalar karışmasın, gönül huzuruyla isteyen kendisi kessin, isteyen “vekalet vererek” kurban ibadetini yerine getirsin vesselam.

Kimden: Gazi Tekin (gazitekin@hotmail.com)
Gönderme tarihi: 29 Kasım 2009 Pazar 13:02:23
Kime: Hayreddin Karaman (hkaraman@yenisafak.com.tr)

Öncelikle benliğinize galebe çaldırmanızdan tövbe etmenizi ve ettiğinize de inanmak istediğimi ifade ederim. "Kabul edilmiş bir yanlışlık, kazanılmış bir zehirdir" sözünü temel alırsak, gerek hacdaki kalabalık gerekse kentlerdeki yoğunluk, kişinin Allah adına boğazlayacağı kurbanları vekaletle kesme meşruiyeti kazandıramaz.

Kevser Süresinde açıkça emredildiği üzere; "Namaz kıl, kurban kes" buyruğu, Kurbanın namazla eş değer olduğunu ortaya koymaktadır. Nasıl ki namaz vekaletle kılınamayacaksa, kurbanda cemaatteki imama uyulma misali törene iştirak edilmeksizin olmaksızın vekaletle kestirilemez. Çünkü kurbanın sunulduğu bir tanrıdır, yani tapınılan yaratıcı Allah'tır. Ne vahyi ve şeriatı reddeden devletin laik diyanetinin fetvaları ne de yüce peygamberimize atfedilen hurafesel yorumlar gerçeği gölgeleyemez.

Peygamberimizin kurbanların bir kısmını kendi kesip, bir kısmını Hz.Ali'ye kestirmesi, asla bir vekalet değil, bilakis törene iştirak ettiği bir ibadettir. Günümüzdeki gibi tamamen çıkara odaklı yardım ve bağış amaçlı hilesel bir aldatmacanın ibadet manipülasyonuyla müminler kandırılmamıştır.

Kurbanın kimin kestiğinden daha önemli, törene saygıyla iştirak edilmesi ve tekbir getirilmesidir. Ancak böylesi bir durum kurumları zor durumda bırakacak ve planladıkları sömürüyü gerçekleştiremeyeceklerinden şirksel fetvalara sığınılarak, hem Allah'a karşı bir saygısızlık ve lakaytlıkta bulunmalarına hem de kurban kestiklerini sanan Müslümanlara bir ihanettir.

Cemaatle namaz kılınması misali imam niteliğindeki kurban keseni vekil tayin edebilirsiniz ama mutlaka orada bulunma zorunluluğunu yok sayamazsınız. O takdir de imamı da vekil tayin edin ve sanki cemaatte namaz kılıyormuşçasına hiç namaz kılmayıp adınıza imanın kılması nasıl imkansız ise, kurbanın kesilmesi de imkansızdır... Yaratıcı Allah'a sunulan kurbanın sahibi, sanki Allah'tan büyükmüşçesine ibadete iştirak etmemesi, tartışmasız GİZLİ BİR ŞİRKTİR...

Laik ve putperset düzenlere karşı Peygamberleri misali mücadele etmekten kaçınan alimlerin fetvaları, ancak şeytani fetvalardan farksızdır. Bu sebeple vahyin emrettiği ve vahye muvafık hadislerin geçerli olacağı bir din, İSLAM'dır.

Ezberlerinizle değil; ya imanınızla halkı aydınlatın, ya da susunuz...


Son olarak şu gerçeği biliniz ki; her kim kurbanının törenine bizzat iştirak etmemiş ise, onun adadığı ibadetsel kurban değil, her zaman yapabileceği bir yardımdır.

Hiç yorum yok: