12 Kasım 2009 Perşembe

Ancak suçlular çığırtır…

Bizans’ta dahi eşine rastlanmamış lânet entrikaların, komploların, darbe girişimlerinin, başkaldırıların, ihanetlerin, terörün, katliamların, rüşvetin, kayırmanın ve bilumum kötülüklerin kol gezdiği devlet kurumlarındaki yetki sahipleri dinlenmeyecek de, kim dinlenecek?

Dinlemek için de illa bir gerekçeye ya da bir suç isnadına ihtiyaç bulunmamaktadır. İnsanın her an değişebilir fıtratı göz ardı edilmemeli, cennetten kovulan şeytanın ebediyete kadar cezalandırılarak cehenneme mahkûm edildiği de unutulmamalıdır.

Kibirli, egoist ve faşist putperestlerin gizliden gizliye hükümet ve millet aleyhine nasıl organize oldukları ve ülkeyi kan denizine çevirmek istedikleri tüm çıplaklığıyla açığa çıkmış, faillerin devletin üst düzeyinde görev yapan asker, yargı, polis ve gazeteciler olduğu deşifre edilmiştir. O kadar ki fuhuş organize çetesine bile hâkim, savcı, polis ve doktorlar karışabilmiş ise, adalet rayından çıkmış demek değil midir?

Artık sırat köprüsü benzeri öyle bir yolda pusulanmışız ki, fırsatını bulan acımadan en yakının sırtına hançeri saplamaya hazır bir bekleyişte gardını almış, kimse kimseye güvenmeyerek, paranoyalaşmış bir duyguyla sürekli arka kollama zaruriyeti ile ne devlet ne de millet yönetilemez olmuştur.

Bu millet kime güvenecek; can, mal ve ırzını nasıl koruyacak?

Yıllar öncesine ait ama kamuoyunun bugün şahit olduğu hainsel darbeci ve bölücü faaliyetlerin belki binlercesi zihinlerde plânlaşmakta ve organize olduklarında eyleme dönüştürecekleri de muhakkaktır.

Peki, bunların önüne nasıl geçilecek?

Şüphesiz kendini halkına ve adalete adamış vicdan sahibi hükümet, yargı ve güvenlik güçlerinin cani siper fedakârlıklarıyla.

Allah’ın dinlemesinden değil de insanın veya devletin dinlemesinden ürküp avaz avaz feryat eden yaban eşekleri, biliniz ki suçlulardır. Dürüst, vicdan ve adalet sahibi erdemliler şikâyet etmez, bilakis yaratık olmalarının getireceği hata ve yanlışlardan sıyrılabilmek ve millete zarar vermemek adına uyarılacak olmalarından mutlu olurlar.

Adaleti ve devlet başkanlığıyla örnek olmuş Hz. Ömer der ki; “Benim için insanların en sevimlisi, bana hatalarımı hediye edendir.”

Hükümet ve millet aleyhine işlenen suçlar insan hakkı da, onları engellemek mi insan haklarına aykırı?

Genelkurmay istihbaratının yasadışı dinlemelerine, isyansı andıç provokasyonuna sessiz kalanların, millet menfaatine olan yasal dinlemeleri eleştiren işbirlikçi gazetecileri kınıyor ve halk düşmanı ilan ediyorum.

Ben de dinleniyorum ama hiç gocunmuyorum. Şahsım için önemli olan Allah’ın dinlemesi, insanın, devletin yahut istihbarat örgütlerinin değil. Allah’ın yanında onlar kim ki?

Adı birçok skandalla anılan ve görevini kötüye kullanmaktan hakkında dava açılan Sincan 1.Ağır Ceza Başkanı Osman Kaçmaz, dinleniyor tedirginliğiyle Jammer (sinyal karıştırıcı cihaz)la kendini korumaya çalışıyor ise, onun art niyetli olduğu ortaya çıkmakta, öylede olduğu hakkında açılan davalardan anlaşılmaktadır. Eğer o kişi, adalet dağıtmak gibi fevkalade hassas olduğu görevini dürüstlükle yapmış olsaydı, Jammer’a ihtiyaç duyar mıydı?

Tüm dinlemeler mahkeme kararıyla yapıldığına göre; Yargıtay ve HSYK üyelerinin tepkilerini anlamakta zorluk çeliyorum.

Siz anlayabiliyor musunuz?

Hiç yorum yok: