25 Ocak 2009 Pazar

İsrailoğlları bağışlanabilinir mi?

Yahudilerin her ne şartta olursa olsun asla dost edinilemeyeceği ve güvenilmeyeceği hükme bağlanmış ve Yaratıcı, Tevbe Süresi 28. ayette onların birer “pislik” olduğunu açıkça buyurmuşken, hiçbir Müslüman, Yaratıcı’yı reddeden hümanist bir yaklaşımla vahye karşı çıkıp, yahudileri insan belleyemez ve hoş göremez.

Var olduklarından itibaren hiçbir anlaşmalarını tutmayıp yeminlerini bozan asi İsrailoğulları, sürekli Müslümanlar, hatta başka din ve ırkları aşağılayıp, saldırmışlar, küfrün önderleri olarak dünyadaki barışı ve insani erdemliği yok etmek isteyerek, hayvandan da daha aşağı yaratıklar olduklarını belgelemişlerdir. Dolayısıyla hiçbir dönemde ıslah ve insan olamamışlar, ancak savaşılarak durdurulabilecekleri karara bağlanmıştır. Vahiysel bu gerçekler ve uyarıların yanı sıra, “tecrübe, yediğin kazıkların bir bileşkesi” olarak, geleceğe ışık tutan somut ve tartışılmaz deneyimler olup; hala öğütlerden, tarihten ve acılardan ders çıkarmayıp, yahudilere güvenerek anlaşmaya kalkışıp barış umudu beslemek, hiçbir aklın, duyguların ve tecrübelerin kabul edemeyeceği ütopik bir siyasettir. Bu sebeple, başta Hamas olmak üzere Filistin halkını ve bölge ülkelerine acıyarak kınıyor, defalarca yaşadıkları aynı dehşet ve vahşeti tadacaklarından şüpheleri olmamalarını vurguluyorum. O kadar insan kaybetmelerine, vatanlarının yerle bir olmalarına ve Kur’an hükümlerine aldırış etmeksizin, defalarca sözde anlaştıkları şeytan İsrail ile yeniden masaya oturmaları; hem vicdanen, hem siyasetten hem de dinen kabul edilemez bir girişimdir. Bilmelidirler ki aynı acılara, vahşete ve rezalete müstahak olmaları kaçınılmazdır. “Ya İstiklâl, Ya ölüm” iman ve ilkesiyle bütünleşmemiş toplumlar, esir kalmaya mahkûmdurlar…

(Onlar) bir mümin hakkında ne ahid tanırlar ne de anlaşma. Çünkü onlar, saldırganların kendileridir.” Tevbe. 10
“ Eğer anlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar ve dininize saldırırlarsa, küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onların yemin (diye bir şeyleri) yoktur. (Onlara karşı savaşırsanız) umulur ki küfre son verirler.” Tevbe. 12
“Onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları rezil etsin, sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.”
Tevbe. 14

Laik Türk devletinin yakın dostu ve müttefiki yahudiler, milletimizin Müslüman olduklarını unutmuşçasına, aleyhlerinde vuku bulan selsi tepkilerden büyük rahatsızlık ve endişe duyduklarını ifade ederek, “Türkiye’deki yahudi nüfusu için kaygılı” olduklarını dile getirmişlerdir. Oysa sadece Türkiye’dekilerden değil, tüm dünyadaki yahudilerin mal ve canlarından endişe duymalarının kaçınılmaz haklı bir karşılık olacağını ifade ediyor; ektikleri cehennemsi ürünleri, mutlaka biçeceklerini muhakeme ederek; sevgi, merhamet ve barış taraftarı insan olabilselerdi, dünyaya yaşattıkları barbarlığın şeytanları olmaz, dolayısıyla hiçbir telâş ve sıkıntıya gerek duymazlardı.

Vahşi İsrail'in Gazze saldırılarına Türkiye'den yükselen tepkiler, ABD ve dünyaya hükmeden ABD'deki yahudi lobilerini endişelendirdi. Ülkenin önde gelen 5 Yahudi lobisi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yazdıkları ortak bir mektupla "Türkiye'deki yahudi nüfusu için kaygılıyız" dedi. ABD'nin en güçlü beş yahudi sivil toplum kuruluşu, Başbakan Erdoğan'a yazdıkları mektupla, yükselen anti-semitizm konusunda endişelerini dile getirerek, Erdoğan'ı gerekeni yapmaya davet ettiler. Oysa aynı lobiler, daha önce, Başbakan Erdoğan’a övgüler yağdırarak, cesaret madalyaları ve çeşitli ödüller taltif etmişler, ama Erdoğan’ın, ne kadar değişse de temelde Müslüman bir kimlik taşıdığı, merhamet duyabilen ve gözyaşı dökebilen bir insan (sakına yanlış anlamayın!) olduğunu hesap etmeyerek, canavarlıklarından yana kayıtsız bir duruş sergileyebileceği yanılgısına düşmüşlerdir. Ayrıca, o onurlu ve erdemli tepkileri gösteren, Erdoğan’ı seçen yiğit Müslüman Türkiye halkı değil mi?!? Diğer taraftan şu gerçeği de göz ardı etmeyip; Başbakan Erdoğan, iktidardaki bir hükümet olmasına ve İsrail ile olan derin anlaşmalarına ve hatalarına rağmen açıkça kükreyebilmiş, ne var ki muhalefetteki Baykal ve Bahçeli, aynı duruşu sergileyememişlerdir. Belki de, yaklaşan seçimlerde yahudilerin desteğini alabilme çıkar hesabı yapmışlardır..

Deccal misali aynı sömürücü ve istismarcı nakaratları peşi sıra sıralayan yahudiler, Erdoğan’a yazdıkları mektupta; "Türkiye yüzyıllardır yahudilerin yaşadığı bir toprak olmakla haklı olarak övünür. Ama bugün, Türkiye'deki yahudi dostlarımız kendilerini kuşatılmış ve tehdit altında hissediyorlar. Ülkede yükselen anti-semitizm ile resmi makamların ortamı alevlendiren söylemleri arasında bir bağ olduğu ortada. Türkiye'nin bölgesindeki önemli rolünü anlıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti ile derin geçmişi olan bir dostluğumuz ve hükümetiniz ile olan ilişkimize de büyük değer veriyoruz. Daha önceleri anti-semitizm'i 'insanlık suçu' sayan görüşlerinize binaen, derin endişelerimizi bildiriyor ve bu nahoş gelişmeleri bilginize sunuyoruz."

Tüm dünyaya meydan okuyarak tehdit eden ve kuşatan bir avuç çapulcu yahudi teröristi; Müslüman Türkiye için bir utanç, ama laik ve Kemalist Türkiye için bir övünç kaynağı olabilir… Ancak emperyalist ve çıkarcı varlıkları, bilinmelidir ki her Müslüman ve vatandaş için bir tehdit ve fitne, ülke aleyhine de bir ayrılık ve bölünmedir. İnsanlık adına topyekun elimine edilmeleri barış ve huzurun anahtarıdır.

Söz konusu lobi çeteleri; “insanlık suçu”nun yegane adresi olan Drakula İsrail’i değil de, Türkiye’yi ve Müslüman toplulukları hedef alıp, aleyhlerine tehdit görebilmeleri, ancak yahudilerin ortaya koyabilecekleri şeytani bir riyakârlık, hilekârlık ve aldatıcılıktır. Sözde dünyanın efendileri varsayımıyla, yaptıkları soykırım ve alçaksı katliamlara hiç aldırış etmeyerek, ileride olabilecek haklı intikamlardan kaygı duyup alışılageldikleri tehditlere devam etmeleri, geçmişte olduğu gibi, bugünde, gelecekte de canavarsı barbarlıklarından hiç vazgeçmeyeceklerini ispatlamakta, dolayısıyla her yahudinin, yaşadığı toplumda zehirsi büyük bir tehlike, gerginlik, esaret ve ölüm olduğu bir kez daha anlaşılmaktadır. Vahiy ve tarih; gerçeğin ta kendisi olup, asla yalan söylemez...

Bunda dolayı, yahudilere karşı girişilecek her eylemin destekçisi ve savunucusu olduğumu açıkça beyan ediyor; içinde insan sevgisi ve hedefinde barış olan herkesin, fiziki şeytanlara karşı kendilerini, analarını, eşlerini, çocuklarını, kardeşlerini, ülkelerini ve geleceklerini koruyabilmeleri ve teminat altına alabilmeleri adına; mutlaka savaşmaları gerekliliğinin altını çiziyorum.

Yahudilerin pervasız ve utanmaz sözleri, bilinmelidir ki insan olmamalarındandır. Sevgi ve barış kaynağını zehirleyerek insanlığı tüketen gaddar vahşilerin hiçbir şey olmamış gibi, bazen insana benzer bir düşünce içinde olmaları, insanoğlunun nasıl sinsi bir Deccal’la karşı karşıya olduğunu ortaya koymakta, baş etmenin tek yolunun da, tartışmak ve uzlaşmak değil, mutlaka savaşmak olduğu aşikardır Amerikan yahudi komitesi dış ilişkiler direktörü Jacob Isaacson; "Bir kere kaynağı zehirlemeye başlarsanız bunun nereye varacağını bilemezsiniz. Bu gelişmelerin politik, sosyal ve kültürel yansımaları olmasından endişeliyiz" diyerek, her zaman ki gibi tehdit etmeyi sürdürebilmiş, ama farkında olmadan itirafta da bulunabilmiştir.

İnsan değil, canavarsı yaratık olmalarından yaşadıkları toplumlara adapte olamamışlar, insani erdem ve fazileti hissetmediklerinden, merhametin ve insanca yaşamanın ne olduğunu bilmediklerinden sürekli horlanarak itilip kakılmışlar, böylece korku, panik ve kaygıdan kurtulamayarak, kafaları arkada gezmişlerdir. Birer pislik olmaları ve lanetlenmelerinden ötürü toplumlarca dışlanmışlar, tehlikeli ve bulaşıcı varlık olmaları gerçeğinden asla sıyrılamamışlardır. Deccal misali yalan, hile, zeka ve yetenekleri onları iktidara taşımış, aldattıkları toplumları kökten ele geçirerek, mahvı perişan etmişlerdir. Soykırım aldatmacasıyla Batı’ya, özellikle ABD’ye doğrudan egemen olan yahudiler, zorbalıkları aleyhine hiçbir yaptırıma uğratılmayarak devamlı kollanıp korunmuşlar, dolayısıyla hak ve adalet, hunharca parçalanmıştır. Herkesçe umut sanılan ABD Başkanı Barack Obama, bir bakın bakalım; acaba esaretsel zincirleri kırarak, İsrail aleyhine bir yaptırıma gidebilecek ve hakkında bir karar aldırabilecek mi? İşte böylece, Barack Obama’nın gerçek yüzü ve adalet samimiyeti ortaya çıkacaktır. Ancak ABD’yi ele geçirmiş İsrail gibi bir virüs, asla buna izin vermeyecek, çok geçmeden Obama balonu da patlayacaktır.

Dünya için İsrail bir belâdır, her yahudi potansiyel sinsi bir tehlikedir ve mutlaka yok edilmelidirler…

“Günün birinde benim altından heykelimi dikecekler” Adolf Hitler

Hiç yorum yok: