30 Ocak 2009 Cuma

Artık Genelkurmay ve diplomatlara güven yok…

İçeride Genelkurmay, dışarıda diplomatların ortaya koydukları buyurgan ve müstemlekesel politikalarla Türkiye Halkı layık olduğu lidersel güce kavuşamamakta, batılıların ve Kemalistlerin şamar oğlanı olmaktan öteye gidemeyerek, asla bağımsız olamamakta ve etkin kararlar alamamaktadır.

Diplomatların “vitrin mankeni” varlıkları, Türkiye’nin gücüne ve diplomasisine büyük darbeler indirmiş, ekonomik ve siyasi haklarının gaspına neden olmuştur. DHL’nin ne olduğunu bilmeyen, görev yaptığı başkentte 2 yıl kalmasına rağmen hiç kimseyi tanımayan Türk büyükelçilerini bizzat tanımış, “Akıl mı Kader mi” adlı kitabımda tüm sefilliklerini ve sünepeliklerini deşifre etmişimdir. Aynı tezgahtan çıkmalarından dolayı bugünde hiçbir şey değişmemiş, ne Türk devleti, ne de Türkiye milleti, maalesef yurtdışında temsil edilememenin ezikliğini yaşamaktadırlar.

CHP ve Kemalist yanlı hükümetlerin dışında iktidara gelmiş hükümetlere göz açtırmayıp sürekli tehdit eden gettolar, dünyaya hükmetmiş Müslüman Türkiye milletini çerçöp ederek sürünmesine, dolaysıyla dünyada söz sahibi olmamasına yegane etkenlerdir. CHP ideolojisinin amansız bekçileri ve takipçileri olan totaliter Genelkurmay ve yargı; ne acıdır ki CHP’nin tetikçileri izlenimi vermiş, kendilerinden olmayan hükümet, bürokrat ve vatandaşa karşı düşmansı bir tavır sergileyerek, CHP lehine açık bir tehdit oluşturmuşlardır. Halkın irade ve takdirine bile saygı göstermeyerek infiale ve kaosa neden olmuş, bu sebeple düşmanlarımız üzerindeki tahakkümü kırıp, güvenen dost ve kardeşlerimizi de yalnızlaştırarak barbarlara peşkeş çekmişlerdir.

Böylesi yıkıcı bir despotizme karşı doğrudan mücadele etmek yerine, olabilecek bir iç savaşı hesap ederek kurtuluşu batı da arayan hükümet, batının baskısıyla Kemalizm diktatörlüğünün üstesinden gelebileceğini düşünmüş, böylece İsrail yandaşı barbar batının zincirlerine hapsolmuştur. Ancak Dünya Ekonomi Zirvesinin düzenlediği Gazze panelinde bağımsız bir Müslüman Türk’e yakışır onurlu duruş sergileyen Başbakan Erdoğan, vurulan zincirleri kırma yolunda fevkalade önemli bir adım atmış, mazlum, mağdur ve sömürge altında yaşayan toplumların umudu olmuştur.

Gerek Genelkurmay’ın, gerekse yargının milletçe seçilen AKP hükümeti aleyhine giriştikleri entrikalar, şüphesiz yerli ve yabancı kamuoyunca dikkatle izlenmekte, gerçek yüzleri bir bir ortaya çıkmaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçiminde; Kur’an kurslarındaki başörtülü çocukları bahane ederek hükümete muhtıra verebilme cesaretini gösteren Genelkurmay, CHP’nin isteği doğrultusunda medyayı ve yargıyı harekete geçirerek, o malûm, adaleti katleden anayasa mahkemesinin aldığı kararı gerçekleştirmiş ve darbe şantajıyla sağ muhalefet üzerinde baskı uygulamışlardı.

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle ilgili ANAP’ın ve genel başkanı Erkan Mumcu’nun anayasa değişikliği talebine şiddet ve tehditle karşı çıkıp, silah gösteren eski genelkurmay başkanı Org. Hüseyin Karadayı;CHP tezine destek verin, cumhurbaşkanını halkın seçmesi halinde ordunun müdahale edeceği” gözdağında bulunarak, nasıl bir halk ve cumhuriyet düşmanı olduğunu itiraf edebilmiştir. Bir avuç Kemalist’in dışındakileri “halktan saymayan ve seçtiği vekillere, hükümetlere ve cumhurbaşkanına itibar etmeyip saygı göstermeyen müstebit CHP’liler, alışageldikleri diktatörlüklerini, Müslüman Türkiye milletinin kendisi olan “orduyu”, heyhat, düşmansı bir işgalci güçmüş misali ideolojik çıkarları uğruna kullanmak isteyerek, kabul edilemez bir terörü, yani Ergenekon Terör Örgütünü besleyip büyütmüşler, sonrada meşrulaştırabilme adına fütursuzca savunabilmişlerdir.

İhanetle yargılanması gereken Org.Hüseyin Karadayı’nın deşifre olan telefon konuşması, halkımızca en güvenilir kurum olan Genelkurmay’ın, aleyhlerinde nasıl bir sinsilik içinde olduğunu gözler önüne sermekte, ne gariptir ki eski başsavcı Sabih Kanadoğlu’nun da bu tezgahın içinde yer alması, gözleri üyesi olmakla suçlandığı Ergenekon Terör Örgütündeki ilişkisine çevirmektedir.
Teşekkür ettim Sabih Kanadoğlu’na. Gece konuştuk telefonda 45 dakika. ‘Ne olacak bundan sonra?’ dedim, ‘Vallahi kötü istikamete gidiyorlar’ dedi. Genelkurmayın düşünmesi lazım artık bu işi. Bir tek Silahlı Kuvvetler temizler artık. Eğer bu seçimlerde de başarılı olunmazsa, Silahlı Kuvvetlerin bunu halletmesi lazım. Bunlar yani cumhurbaşkanlığına kadar kendi adamlarından biri gelir, seçimde de ekseriyetle başa geçerlerse o zaman asker temizler bunu.Peki, sözünü ettiği o adamlar; dostları katil İsrail’den, barbar ABD’den, terörist PKK’dan çok daha tehlikeli, bu milletin seçtiği vekiller ve hükümetleri değil mi? Türk Silahlı Kuvvetleri kimi temizleyecek ve bahsi geçen o işi nasıl halledeceklerdi?

Oysa Genelkurmay, asla “Türk Silahlı Kuvvetler” demek değildir ve şahit olduğum dehşetsi gerçekler karşısında, Genelkurmay’dan açıklanabilecek halkın ve hükümetin aleyhindeki herhangi bir sözün ciddiye alınmamasını ve derhal karşı koyulmasının gerekliliğine inanıyorum.

Artık durun…

Halkını ve hükümetini tehdit eden bir Genelkurmay, adaletsiz ve taraflı bir yargı, asla bu milletten olamaz , dolayısıyla temsil edemezler…

Tümgeneral Erol Özgil’in; “Türk insanının kanı bozuk” tüyler ürpertici haçlı sözleri, ordumuzu idare eden generalce nasıl bir muhasara altında olduğumuzu kanıtlamaktadır. Acaba o ordunun adı; Türk Silahlı Kuvvetleri değil midir? Öyleyse kendileri kimdir?!? Ayrıca aynı general Erol Özgil; "Tel örgünün içinde hukuk olmaz. Tel örgünün içinde her şeyi yapabilirsin” sözleri, Baykal’ın ifadesiyle Türkiye’yi açık bir “Guantanamo”’gibi gördüklerini ortaya koymaktadır.

Ey Müslüman Türkiye milleti!

Zaman, çıkar zamanı değil, birlik ve beraberlik içinde zincirlerden kurtulma zamanıdır.
Dış düşmanlarınıza karşı geçmişte verdiğimiz kurtuluş mücadelesini, iç mihraklara karşı vermez, dik durmaz ve bağrınıza basmaya devam ederseniz, biliniz ki esaretten kurtulamayacak, CHP ve terörist yandaşlarının kanlı ökçeleri altında ezilmeye devam edeceksiniz.
Kimin arkasından gittiğinizi, hangi amaçlar için kullanıldığınızı, geleceğinizin şimdikinden daha beter mi olacağını gözlemlemez ve muhakeme edemezsiniz, vallahi hiç beğenmediğiniz bugünleri de arayacak, acı, baskı ve köleliği onur saymaya başlayacaksınız.
Sizler, başka milletler gibi esareti ve aşağılanmayı tatmamış, yüce Allah’ınızın lütfettiği o kahramanların torunlarısınız.
O onurlu, cesur ve yiğit atalarınız gibi dik ve hür yaşayın, dahili ve harici hiçbir düşmanınızın zincir vurmasına fırsat vermeyin.
İçinize karışmış damızlık ürünlerin hezeyanlarına ve fısıltılarına aldanıp farklı inançlara ve ırklara hasım olmayın, yoldan çıkarak insanlık, şeref, namus ve onurlarınızı doğramayın.
Katil İsrail cumhurbaşkanına gerekli hamleyi yapan ve korku imparatorluğu olan Kemalist zorbalara ve terör örgütüne karşı zor bir mücadeleye girişen Başbakanınızın arkasında durun ve ona destek verin ki, ne geri adım atabilsin ne de hainlerin oklarına siper olabilsin.
Sizler cesur ve kararlı olun ki, o’da gereğini yapmaya mecbur kalsın.
Yalakalık ve çıkar hesabı yaparak her şeyi alkışlamayın, doğru söz ve davranışlarına pirim verin, yanlışlarında yakasına yapışın.
Baş tacı yapıp şımartmayın, eleştirilerinizle ateşten bir gömlek giydiğini hissettirin.
Eğer onu; fırsatçıların, haramilerin ve despotların eline bırakırsanız, barış, birlik ve özgürlük umudu sönecek, çok daha zorlu ve şiddetli bir itilip kakılmayla karşılaşacaksınız.
Her insan hilkatte bir eş, ancak inanç ve ırkta farklıdır.
Birbirinizin inanç ve ırklarına saygıda kusur etmeyin, erdemliğin vazgeçilmez bir ilkesi olan tahammül ve sabrı, mutlaka muhafaza edin.
Yanlışları ve hataları olabilir, ama onu doğruya getirecek, erdemli ve adaletli davranmaya itecek ve Müslüman Türkiye’ye yakışır adımları arttıracak yine sizlersiniz.
Sizler doğru ve dürüst olursanız, yöneticileriniz de olacaktır.
Biliniz ki, hiçbir zaman dışlanmaya, sızlanmaya ve ikinci sınıf olmaya lâyık değilsiniz.
Sizler; birkaç çapulcu liderin, gazetecilerin ve sözde aydın döküntülerinin emir erleri, kuklaları ve kulları değil, belki de onlardan çok daha üstün, zeki, yetenekli ve fazilet sahibi insanlarsınızdır.
Sizler, dünyaya hak ve adalet dağıtmış, bu uğurda barbarları dize getirmek uğruna canlarını vermiş kahraman ecdadınızın geriye bıraktıkları asil evlatlarısınız.
Gelin birlik olun, canlarını ve mallarını sizler için feda eden o mübareklere ihanet etmeyin ve ihanet edenlerle birlik olup, ruhlarını sızlatmayın.
Eğer hak ederseniz, mutlaka geleceğin yiğit liderleri sizlersiniz…

Hiç yorum yok: