26 Ocak 2009 Pazartesi

Eski başsavcı Kanadoğlu çıldırdı…

Müslüman Türkiye milletini; dini ve ırki ayırımcılık yaparak, vatanlarında aşağılatıp temel hak ve özgürlüklerini elinden alan Kemalist diktatörlüğün günden güne erimesi Kemalistleri çıldırtmakta, ülkeyi kaosa ve kana boğmak adına kurdukları darbe amaçlı terör örgütünün deşifre edilerek adaletin önüne çıkarılması, büsbütün oynatmalarına neden olmaktadır.

Baskı ve zorbalıklarla halkın iktidarını engelleyen tepeden inmeciler, milletin kendisi olan hükümet, savcı ve hakimlerin diktatörlüğe son verecek idare ve yargı girişimlerine ateş püskürmekte, tehdit ve hakaretlerle sindirmeye çalışmaktadırlar. Ülkenin bütünlüğe, huzur ve güvene kavuşabilmesi, toplumumuzu perişan edip nice evlatlarımızın ölümüne sebep olan terör ve mafya belâsından kurtarabilmesi adına yasama-yürütme-yargı erklerinin cumhurbaşkanı önderliğinde bir araya gelmeleri, Kemalist jakobenleri çileden çıkarmış, hegemonyaları altındaki kurumların halktan ve adaletten yana tavır sergileyecekleri endişesiyle, cumhurbaşkanlığındaki toplantıyı anayasaya aykırı bulmuşlardır.

Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü, barış ve güveninden yana olması gereken sözde başsavcı; “memleket sorunlarını konuşamayacaklarını ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin çiğnendiğini” iddia ederek, çekinmeden anayasanın ve yargının Kemalist ideolojiye hizmet eden bir diktatörlük olduğu imasında bulunmuştur. Bu inanılmaz itirazlar; bir hezeyan mı, yoksa bir itiraf mı?

Güya, bağımsız hukuk ve adalet adına yıllardır bu ülkede görev yapmış, sözde üst düzey bir yargı mensubu olan Sabih Kanadoğlu’nun diktatöryel açıklamaları milletimizi şoka sokup kanını dondurmuş,terör örgütü Ergenekon’a arka çıkıp, yargılayan savcı ve hakimleri aşağılayan sözleri, ancak “pes” dedirttirmiştir.

İşte ideolojik ve despotik bu anlayıştan dolayı adalet sağlanamamış; zayıf olanlar, güçlüler tarafından olabildiğince ezilerek, insanlara ırkları, dinleri ve dilleri yüzünden zulmedilmiştir. Ahlâkın tartışılamaz temel kurallarıyla oynamalarından kanunlar çaresiz kalmakta, dolayısıyla yasalar çoğaltıldığından işin içinden çıkılamamakta, böylece tarafsız bir adaletin uygulanmasına fırsat verilmemektedir.

Yaklaşık 85 yıldır Türkiye milletini yargılayan yargının bağımsız olmadığını ifade ederek, on binlerce vatandaşın yargılanması sonucu mahkûm ya da beraat olmaları, suçlarına ve yargı mensuplarının tarafsızlığına göre değil de, ideolojik, dini veya ırki kriterlere göre yargılanarak cezalara çarptırıldığı iddiası dehşet uyandırmaktadır. Adalet küçültüldüğü için mi, suçlar büyümüştür?

Sabık savcı Kanadoğlu’nun Türkiye’yi ve anayasayı temelinden yıkacak olan; "Türkiye'de yerel mahkemeler iktidarın etkisi altındadır" açıklamaları, şüphesiz kendisinin de CHP’nin etkisi altında olduğunu belgelemekte ve yıllarca görev yaptığı yargıda, nasıl CHP ideolojisi doğrultusunda kararlar aldığı da itirafıyla kanıtlanmaktadır.

Kanlı bir terör örgütü ile dolaylıda olsa bağı olan, destekleyen ve savunan her kimse, o, bir teröristtir.

Ergenekon adıyla haklarında inanılmaz iddialar hazırlanıp yargıya sevk edilen acımasız ve bölücü bir terör örgütünü, yargı mensuplarından daha üstün görebilen, teröristleri değil de, savcı ve hakimleri eleştirip aşağılayabilen Deniz Baykal, Sabih Kanadoğlu ve yandaşları, bilmelidirler ki; tehdit ve şantajlarla çökmekte olan amansız diktatörlüklerini kurtaramayacak, tıpkı DTP’nin PKK’ya sahip çıkması misali, kendi ideolojilerindeki teröristleri savunarak, asla egemenliklerini sürdüremeyecek ve adaleti baltalamayacaklardır.

PKK’yi övmelerinden DTP’li politikacılar ve bürokratlar nasıl yargılanıyor ve hukuk önünde cezalara çarptırılıyorlar ise; Baykal ve Kanadoğlu’nun da adalete hesap vermeleri kaçınılmaz olmalıdır. Aksi takdirde, ülkenin derebeyi kuşatması altında olduğu gerçeği deşifre olur ki, halkın hukuka ve yargıya olan güvenini ortadan kaldırır, Kanadoğlu’nun bağımsızlığını sorgulayarak küçümsediği mahkemeler, onların etkileri altında taraflı bir görev yaptıkları belgelenir. Asil ve merhametli halkımızı adaletten soğutmaları, zalim ve mazlumları çoğaltmıştır.

Unutulmamalıdır ki adaletin önünde her vatandaş eşit olmalıdır. Gerek Deniz Baykal, gerekse Sabih Kanadoğlu veya benzerleri; dağdaki çobandan ya da dilenen bir pejmürdeden hiçbir farkları ve üstünlükleri bulunmamaktadır. Toplumun birbirleriyle kaynaşıp kucaklaşması, ancak eşit bir adaletle mümkündür. Ayrıca, adaleti lağvedercesine suçluları koruyan Sabih Kanadoğlu’nun yerel mahkemeleri aşağılayarak yüzlerce savcı ve hakimi töhmet altında bırakması, eşitlik ilkesi gereği karşılıksız kalmamalı, mahkemeye hakaret eden her vatandaş gibi, mutlaka yargılanarak cezalandırılmalıdır ki, halkın adalete karşı olan derin huzursuzluğu ve güvensizliği ortadan kalksın….

“Adaletin hedef ve gayesi eşitliği sağlamaktır.” İhering

“Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir.” Platon

“Bir hak konusunda hüküm verilirken; hakkın kendi lehine hükmedilmesi halinde bundan memnun olan, fakat aleyhine hükmedilmesi halinde bu hükmü tanımayan insanlar zalimdir.” Hz.Muhammed (S.A.V)

Hiç yorum yok: