12 Ekim 2018 Cuma

Ne öldürüldü ne de yurt dışına kaçırıldı. Ancak ne kadar hayatta kalacağı eceliyle orantılıdır.

Ortada bir giz var ama o gizin altındaki örtünün henüz açığa çıkmaması nedeniyle tüm varsayımlar, şüpheler ve ithamlar etkisiz kuvvetlerdir. Dolayısıyla iddiaların herhangi bir kanıt taşımaması peşin hükümden kaçmayı zorunlu kılmaktadır. 
    
Haçlı-siyonist güçlerin odalığı olan Suudi Arabistan Kraliyeti’ne muhalif olan gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın başkonsolosluğa girip dışarı çıkarılmamış olması öldürülmüş olabileceğine dair bir delil değildir. Çünkü gerek CIA gerekse MOSSAD gelişmelerin öncesinden itibaren işin içendedirler. Ayrıca Kaşıkçı’nın konsolosluğa giriş görüntüsü nasıl yanlıca Washington Post Gazetesinde yer almış ise, çıkış görüntüsü de zamanı gelince ortaya çıkarılacaktır. 
   
Cemal Kaçıkçı, devlet başkanları gibi etrafı koruma ordularıyla kuşatılmış biri değildi ki, sokakta dolaşırken dünyanın her bir köşesinde öldürülememiş olabilsin.

Türkiye’yi tahakküm altında bırakabilecek öyle bir tiyatro oynanıyor ki, senaristi de her zaman olduğu gibi ABD’dir. Ki, Brunson yargısı öncesi Kaşıkçı hadisesinin meydana gelişi de dikkatten kaçmamaktadır. 

Ne var ki, Kraliyet barbarlığına karşı tenakuz ve kaygı içinde olduğu izlemi veren Kaşıkçı, konsoloslukta başına gelebilecek her türlü menfiliğe karşı nişanlısını uyararak beklenti içinde bulunmasını istemesi ve nişanlısının haber vermesiyle olayın anlık deşifresi sağlamış ve yetkilileri tetiklemiş olsa da içyüz bilinmemektedir. 
     
Suudi Krallığınca gönderilen timin Kaşıkcı’yı öldürmek için değil, Türkiye’yi tuzağa düşürebilmek maksadıyla geldikleri hem acemilikleri hem de gizlemeye bile gerek duymadıkları kimlikleriyle aşikârdır. Gelen uçaklardan birinin Kahire, diğerinin de Dubai üzerinden Riyad’a gitmeleri apaçık bir şaşırtmacadır. 

Cemal Kaşıkçı ne öldürülmüş ne de Riyad veya yurtdışındaki herhangi bir ülkeye kaçırılmıştır. Kaşıkçı, İstanbul’da gizli bir yerde tutulmakta olup,  ya Türkiye karşıtı söylemde bulunmaya çalışılmakta ya da ortak bir senaryonun parçası olarak olayda yerini almıştır.

ABD’nin Suudi Kraliyeti’ne sert görünür üslubu tamamen bir aldatmacadır. Soruşturmayı inisiyatifi altına almak suretiyle fahişesi Kraliyet’i aklama niyeti taşıdığı veya Türkiye’ye geri adım attırmak istediği çıkar amaçlı ilişkileriyle kanıtlıdır.

Peki, Türkiye ne kadarından haberdardır ve ABD güdümünde Suudi Kraliyeti ile işbirliği içine girerek ABD’ye vereceği tavizler akabinde bir danışık dövüş mü olacaktır?

Hele Trump’ın, Kaşıkçı’nın nişanlısını Beyaz Saray’a davet etmesi bile gerçeğin açık perdelerini saklayabilmekten başka bir şey değildir. Yapacakları tehditsel rüşvetlerle nişanlısının beyanlarını değiştirecek bir kurgu içinde olacak olan ABD, FETÖ olayında olduğu gibi Türkiye’nin aleyhindeki tavrı tartışılmazdır.  

Neticede Cemal Kaşıkçı hadisesi Suudi Kraliyeti’ne olan muhalifliğiyle ilgili basit bir olay olmayıp, Türkiye’yi hem İslam Ülkeleri nezdinde hem de uluslararası camiada mahkûm kılabilecek bir şantajdır.

Eğer Kaşıkçı, gördüğü şiddet karşısında veya doğal sağlık sorunlarından dolayı ölmemiş ise, cinayeti mevzubahis değildir.  Dolayısıyla her halükarda kurulan tuzaklar, çizilen senaryolar, hazırlanan pusular, kaçırılan ve saklanılan yerler ve İstanbul’a gelen Suudlular bile ABD planı dâhilindedir. Suudi Kraliyeti sadece ipin ucundaki kukla olduğundan Türkiye’ye karşı bir eylemi tek başına işletebilecek ne bilgiye ne de cesarete sahiptir. 
      
Ayrıca ne malum, Cemal Kaşıkçı’nın da ABD ve Suudi Krallığıyla iş tutmadığı! Sonuçta hem Suudi Arabistan hem de ABD vatandaşı olarak ABD’de yaşamıyor mu? Suudi Kraliyetine muhalif olan birinin ABD iktidarına dost olabilmesi mümkün müdür? Ki, Suudi Arabistan ile ilgili skandal ortadayken, Suudi Arabistan’da yaşayan kardeşi ve yengesinin öldürülmeleri yahut öldürüldüklerine dair haberler bir tezgâh değil de nedir? Kaşıkçı'nın tanık koruma programına alınarak kaybedilmiş olabileceği mümkün değil mi? 

Tump için fevkalade önem arz eden papaz Brunson’un durumu gizi çözmeye yetecektir.

“Sabret! Senin sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir. Onlardan dolayı kederlenme; kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma! Nahl 127

Hiç yorum yok: