10 Ekim 2018 Çarşamba

Ateistlik ile laiklik aynıdır!

Çünkü laiklik, ateizmin siyasi terminolojisidir.

İlke ve amaç itibariyle her ikisi de Allah’a olan inancı yok sayıp aklın üstünlüğünü kabul eden anlayış olmalarından dolayı tıpkı ateizm ile deizm misali birbirlerinden farklı değildirler.
   
Her ne kadar farklılarmış gibi mana yüklenmek suretiyle manipüle edilmiş olsalar da Allah nezdinde birdirler.

Din ve devlet işleri yani düzenlerinin ayrı tutulması ne demektir biliyor musunuz; Allah’ın gökyüzüne yerleşip yeryüzü yönetiminin insanda olduğuna dair bir hezeyandır. Diğer bir ifadeyle şirktir!

Ancak öyle bir sirk mevcuttur ki, dinsel, bilimsel ve siyasal cambazların hareketleri izlenip tartışılmaktan öz ne görülebilmekte, ne işitilebilmekte, ne de kavranabilmektedir. Dinlisi ile dinsizin birbirine takıldığı laik yolda kimi hak kimi de batılın yanında yer almaları mastürbasyondan öte değildir; dolayısıyla sorgulanmamalarından insanlar uğradıkları iğfalle kalmaktadırlar.

Ne yeryüzü ne de gökyüzündeki irili-ufaklı hiçbir olay birbirinden ayrılmaz bir bütünlük içinde zincirsel halka düzeneğine göre biçimlenmektedir. Dolayısıyla yaratıcı ile yaratığın ilişkisi, sebepler zincirinin kadersel bütünlük içinde akış göstermesinden ruhsal ve fiziksel her şey dürtülerek, olayların içine çekilmektedirler.

Yeryüzü ve gökyüzünde meydana gelen olaylarda ki tetikleyici sebepler her ne kadar farklı görünüyorlar ise de, aynı kaynaktan çıktığı ve bir bütünlük içinde aynı zincirin halkaları olduğu tartışılmayacak kadar açıktır. Mekân, zaman, güç, araç ve sebeplerin aykırılığı insanları nefsi bir yanılgıya düşürmekte ve çıkmaza sürükleyerek gerçeğin dışındaki arayışlara itmektedir.

Etkileşmeyi doğuran sebepler her ne kadar fiziksel özellik taşısa da, onları doğuran, olgunlaştıran ve güden faktör ruh ise, Allah’ı yeryüzü yönetiminden ayırabilmek mümkün müdür?  Nasıl ki, hiçbir cisim enerjisiz hareket edemez ise, ruhsuz bir yeryüzü de var olamaz!  

Bedene hayatiyet ve işlev kazandıran ruh, maddeyi ve tabiatı da canlandırarak şekillendirmekte ve yaşamı kolaylaştıran bilimin üremesine etken olmaktadır. Her türlü bilgi ve olay Mutlak irade’nin dürtüsüyle oluşmakta ve sonrakileri etkileyerek bir bütünlük içinde gelişmesini sürdürmektedir.

Ateizm ile Deizm farklı sanılır ama deizm, ateizmden daha beterdir. Oysa ihtiva ettikleri manalarına göre; ateizm, hem Allah’ı hem peygamberleri hem de vahyi yani dini reddeder; deizm ise Allah’ı kabul edip peygamberleri ve vahyi reddeder.

Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırarak, sadece Allah’a inanıp peygamberleri inkâr eden deistlerin, ateistlerden daha şedit kâfir olduklarını biliyor muydunuz?

İşte devleti yani düzeni laik ama hükmü altındaki halkı sözde teist ya da yalnızca Allah’a inanan deistlerin ateistlerden pek farkları bulunmamaktadır. İnanma hususunda iman ile küfür arasında bocalayan insanlar, Allah’ı ve anayasası Kur’an’ı devletten yani siyasetten ve yeryüzü yönetiminden dışlamalarından dolayı Diyanet İşleri Başkanlığınca öyle manipüle edilmişler ki, İslam’ı hümanistleştirerek deistleştirmek suretiyle ateistleştirmişlerdir.

Öyle ki, kuruluşuyla birlikte AKP’li Mehmet Ali Şahin tarafından özgürlük adına memnuniyetle karşılanan Ateizm Derneği Başkanı Zehra Pala adlı kâfirin ateizmi yaymadıklarını içeren Twitter'daki tepkisini bir internet sitesinde okudum.  "Biz dernek olarak ateizmi yayımlamıyoruz dedik ama bize inanmadı kimse. O işi diyanet yapsın. Yapıyor da. Biz yapmıyoruz ” sözlerinin Diyanet ile ilgili kısmına aynen katılıyorum.

Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı İslam değil, laiktir!

Diyanet İşleri Başkanlığı laik olduğuna göre; ateizm ile laiklik arasında ne fark vardır ki, ateizm derneği, Diyanet İşleri Başkanlığından ayrı tutulabilsin? Laik rejimin hükmü altındaki Diyanet İşleri Başkanlığının deizm veya ateizm’i eleştirebilmesi mümkün değildir. Bu sebeple Diyanet, kayıtsız-şartsız Allah’ın iradesine teslimiyet olan İslam’ı değil, beşeri arzuların hüküm sürdüğü vahiy dışı bir dini savunduğundan sapkınlık ivme kazanmaktadır.
  
Din ile devlet işlerinin ayrılmasını mubah sayan Diyanet’in dini İslam olabilir mi? Kâinatın sahibi Allah’ı gökyüzüne hapsederek yeryüzü yönetimini beşeri nefse bırakabilen Diyanet’in tanrısı kimdir?

Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma hususunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip «Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız» diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; İşte gerçekten kâfirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” Nisa 150-151

(İnsanlar) kendi aralarında (din ve devlet) işlerinin birliğini bozdular. Halbuki hepsi bize döneceklerdir. Enbiya 93

“Onlar yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değillerdir; onların Allah'tan başka dostları da yoktur. Onların azabı kat kat olacaktır. Çünkü onlar (gerçekleri) ne görebiliyorlar ne de kulak veriyorlardı. Hud 20

“Siz ne yeryüzünde ne de gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız. Ankebut 22


“İlk yaratmada acizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.“ Kaf 15

Hiç yorum yok: