11 Aralık 2009 Cuma

Zarara uğrayacak her vatandaşın sorumlusu devlettir…

Kendini meydana getiren halkının birlik ve beraberliğine, huzur ve güvenine, mal ve can güvenliğine, din ve ırkına amansız bir hasım gibi davranan ataist rejim, yine masum vatandaşını acımasız teröre kıydırabilmek ve kaosa mahkûm edebilmek için gereğini yapmıştır. DTP’nin kapatılma sorumlusu Anayasa Mahkemesi değil statükocu totaliter rejimin ta kendisidir.

Kuvvet komutanları, ordu komutanları, general, amiral ve politikacılardan oluşan Anıtkabir Tapınak Şövalyelerinin teröristsel onca plan ve eylemleri yanı sıra, Ergenekon Terör Örgütüne desteklerinden dolayı hesabını soramayanların, pkk adlı terör örgütüne destek verdikleri gerekçesiyle DTP’yi kapatması, muhakeme edebilen hiçbir aklın ve vicdanın razı olabileceği bir sonuç değildir.

Ayrıca pkk'dan çok daha gaddar ve vahşi Ergenekon Terör Örgütüne destek veren ve doğrudan avukatlığını yapan CHP neden kapatılmıyor? Neden hakkında göstermelik dahi olsa bir soruşturma açılmıyor?

Tokat’ta şehit edilen yiğitlerimiz ile ilgili Genelkurmay’ın açıklaması, asla gerçeği yansıtmamakta ve sanırım hiçbir vatandaşımızca da inandırıcı bulunmamaktadır. MHP’nin kalesi ve herkesin birbirini tanıdığı küçük bir ilçeye sayısı yedi ya da sekiz diye ifade edilen Tunceli’liden kalkıp gelen teröristlerin, tanrısal bir görünmezlikle kendilerini fark ettirmeyip pusuya yatmaları ve dakikada üç yüz mermi atan ağır silahlarla askerlerimizi katlettikten sonra aynı soyut görünmezlikte ortadan kaybolmalarına kanabilecek tek bir APTAL var mı? Diğer taraftan güya pkk'lı teröristlerin telsiz konuşmalarının da tamamen düzmece bir kurgu olduğu da aşikardır. Neden eylem öncesi telsiz görüşmeleri istihbaratlarının dikkatinden kaçmış?

Milletimizin kardeşçe bir arada yaşamalarını istemeyen şovenist ve ulusalcı putperest bölücüler, “açılım” gibi fevkalade insani bir bütünlüğü doğrayabilmek için her türlü Bizans entrikalarını çevirerek, açılımı ortadan kaldırabilecek DTP’nin kapatılabilmesi için, o malum planlarını devreye sokarak, amaçlarına ulaşmışlardır.

Gerçi kapatılma sürecide siyasi bir mühendislikle gerçekleşmiş, DTP’nin topyekûn meclisten istifa ederek, sokağa dönmelerini önlemek maksadıyla sadece iki milletvekilliğine yasak getirilmiş, böylece adı dillendirilen bağımsız milletvekili Ufuk Uras’ı DTP’ye iltihak ettirmek suretiyle grubu yeniden kurmalarını ve vekillerinde mecliste kalmalarını projelendirmişlerdir. Sonra da, mücadeleye demokratik yollardan devam edilsin mesajıyla, sanki gönüllerinde yatan pkk aşkını ve birlikteliğini yok etmişlercesine kendilerince insanları kandıracaklarını düşünmektedirler.

Neyse olan oldu, bundan sonra ne olacak?

Artık devlet gereğini yapmalı; liderler, komutanlar, hükümet üyeleri, valiler, yargı üyeleri ve bilumum bürokratlar nasıl korunup gözetiliyorsa, dağdaki vatandaş dahi korunmalı, kendilerinin canlarına duydukları hassasiyeti vatandaşlarının tamamına da göstertmek zorundadırlar.

Atılacak bir tokat da dahi sorumlu devlet olmalıdır ve her mağdur vatandaş, tokatı atanı değil attıran ve tahrik eden devletin yakasına yapışmalıdır.

Bilinmelidir ki hiçbir vatandaş; devletin ve rejimin yanlışlıklarının bedelini ödeyemez. Önce kendileri ödeyecek…

Bundan böyle sokaklarda yakılan, malları kundaklanan, kurşuna dizilenlerin ardından dökülen timsah gözyaşlarına, riyakâr nutuklara ve şovsal törenlere karınlar tok…

Vatandaş sokakta nasıl geziyor, işine gidiyor ve evinde oturuyorsa, onlar da aynı açıklıkta hayat süreceklerdir.

Halkı emniyette olmadan kendi emniyette olan, şeytanın fiziki bir gölgesidir.


Hiç yorum yok: