5 Aralık 2009 Cumartesi

İster darbe, ister katliam; her şey hakkınız…

Anıtkabir tapınak şövalyelerinin hükmettiği bir ülkede cumhurbaşkanlığı, meclis, hükümet ve partilerin kuklasal varlıkları çok can acıtsa ve sabır duvarlarını yıkıp geçse de; millet olarak ancak layık olduğumuzla idare edileceğimize şüphe olmadığı, YAŞ kararlarıyla bir kez daha ispatlanmıştır.

Aylardır ülkeyi çalkalayan ”irtica” planlarıyla hükümete ve Müslüman halka savaş açıp her türlü terörist eylemi meşru sayan tapınak şövalyelerinin hiçbir ülkede eşine rastlanmayacak meydan okuyuşları, sözde TSK’nın temel yapısını ve disiplinini bozacak şekilde irticai tutum ve davranışları gerekçesiyle iki subayını ihraç edebilmesi, benim gibi gerçeği görmezlikten gelmek isteyen ahmaklara verilen okkalı bir cevaptır…

Terör örgütü kurmak, toplu kıyımlar gerçekleştirmek, cinayetler, suikastlar, komplolar, provokasyonlar ve akla gelebilecek her türlü organize suçu işleyen ve halkı isyana teşvik eden subaylar, özellikle tutuklu subaylar değil de, Yaratıcı’ya, vahye ve Peygambere tutkulu vatansever subayların ordudan atılabilmeleri, aslında hiçbir yoruma gerek bırakmayan putperest bir totalitarizmi ortaya koymaktadır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında alınan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayladığı vicdanları doğrayan karar; körleri, sağırları ve duyarsızları uyandırmaya yetmiyor ise, daha beterini hak ettikleri muhakkaktır.

Meydanlarda ve ekranlarda hukuk ve adalet, din ve vicdan özgürlüğü, demokrasi ve bağımsızlık adına ahkâm kesen Başbakan ve Cumhurbaşkanı; neden Askeri Şura’da hesap soramıyor ve onların emri doğrultusunda alınan kararlara sessiz kalıp, onaylayabiliyorlar?

Ayrıca Başbakan Erdoğan’ın başkanlığını yaptığı Askeri Şura’da alınan kararlara izin verip de, “istemem ama yan cebime koy” misali sonradan koyduğu şerh parafları ne anlam ifade ediyor ve bugüne kadar bir yaptırımı olmuş mu?

Bu millet aşağılanmayı ve aldatılmayı hak ediyor olmalı ki, umutla seçtikleri oyuncular tapınak şövalyeleri diktasında kukla varlıklarını sürdürebilmekte ve rutin işlerden sorumlu yükümlülüklerini yerine getirebilme gururuyla böbürlenebilmektedirler.

Genelkurmay’daki ihanetsel entrikaları deşifre eden ihbarcı subaylara mesajım odur ki; hukukun, adaletin ve bağımsız bir yargının olmadığı, Cumhurbaşkanı başta olmak üzere meclisin ve hükümetin o şikâyet ettikleri Genelkurmay diktasında görev yaptıkları gerçeğiyle muhakeme ederek, hukuksal ve adaletsel duyarlılıklarını gözden geçirmeleridir.

Yalan ve ihanet üzerine inşa edilmiş bir yapıda; hak, hukuk, adalet, siyaset, dürüstlük ve onurlu bir erdemlik var olmaz…

Hiç yorum yok: