24 Eylül 2018 Pazartesi

Kötülerin en kötüsü…

Vahiy dışı seküler-laik devletlerdir!

Batıl hukuk, nefsi yücelten kanunlarla inşa edildiğinden adil olabilmesi mümkün değildir. Her rejimin bir hukuku vardır ve hukukun önemine işaret edilir lakin adil olup olmadığına hiç değinilmez. Hukukun çiğnendiğine vurgu yapılır ama devletin hazinesi olması gereken adalete yangın misali sahip çıkılmayarak kıyamet yaşanır.

Adil olmayan hukuk, ayakları olmayan engellinin ayakkabıları gibidir!

Kölelik karşıtı mücadelesiyle bilinen Amerikalı filozof Henry David Thoreau der ki; “Adil olmayan yasalar mevcuttur: Onlara itaat etmekle yetinelim mi, yoksa bu yasaları değiştirinceye kadar onlara itaat mi edelim, yoksa bu yasaları ihlal mi edelim? Bu tür bir devlet yönetimi altında insanlar genellikle çoğunluğu ikna edinceye kadar beklemek gerektiğine inanırlar. Eğer yasalara karşı gelirlerse, çözümün mevcut kötülükten daha kötü olacağını düşünürler. Fakat bilinmelidir ki, devletin kendisi çözüm olarak mevcut kötülükten daha kötüdür.”

Her nefsin doğru yahut yanlışı, adaleti mecbur kılan bir ihtiyaçtır. Ancak hukuk nefsi arzular üzerine inşa edilmiş ise, insanda nefsinden öte hiçbir şeye kaygı duymamakta, dolayısıyla adaletin değil nefsin peşine düşülmesinden kuvvetlinin zayıfı ezip geçmesi meşru hale gelmektedir.

Adaletin ilki devletten gelmiyor ise, devletin toplumsal düzen sağlayıcısı hukuk ne işe yaramaktadır? Adaletin hesap sorduğu bir yargıda çıkar ve kayırım hakkı gözetilirse, adalet doğranmıştır! Dolayısıyla Allah; ana, baba, kardeş ve evladının aleyhine dahi olsa adaletle şahitlik etmekten vazgeçilmemesini emretmiştir. Ne var ki nefis, adil olmaya izin vermemekte, çıkar ve kayırım saplantıları hakkı ve adaleti öyle savurmaktadır ki, tıpkı kuvvetli bir rüzgârın bitkileri çerçöp haline getirmesinden farksızdır!

Haksızlığın hoyratça yaşandığı bir dünyada seküler-laik bazlı hukuklar ancak tükürükle boğulmalıdır ki, demokrasi manipülasyonuyla suçlulara ve kötülüklerin galebeliği önlenebilinsin.  Haksızlıklar karşısında susan korkak toplumların barış şemsiyesi altına sığınarak hiçbir direnişte bulunmamaları, seküler hukuku barınarak yapan devletlere cesaret kazandırarak hem dokunulmazlık sağlamakta hem de adaleti çiğnemelerine sebebiyet vermektedir  

Her ne kadar Allah, gerek peygamberimize gerekse geçmiş peygamberlere gönderdiği vahiylere şeytanın batıllık katmaya kalkışmasına izin vermemiş ise de, şeytana verdiği mühlet gereği iman sahibi olmayan insanları saptırmasına müsaade etmiştir.

Bunun üzerine Allah’ın doğru yolu üzerine oturan şeytan, vahiy dışı birçok düşüncenin bayraktarlığını yapmış ve insanlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokularak asiliğe götürmüştür.

Şeytanın insanlara nüfus ettiği merkez seküler-laik devletlerdir. Toplumlara devletleraracılığıyla giren şeytanın adaletsiz hukuku haksızlıkları devlet ve diplomasi etiketiyle öyle meşrulaştırmış ki, vicdan ve adalet adına kelime oyunlarından öte hiçbir yaptırım uygulanamamakta, böylece söz konusu değerler insani olmaktan çıkıp şeytani olmaktadır.

Öyle ki, bir mahallede, şehirde yahut ülkede seri cinayetler işleyen azılı bir katil ortaya çıktığında; nefesler tutulur, korku yürekleri kaplar ve güvenlik güçleri alarma geçerek sürek avı başlatır. Lakin her gün binlerce insanı ya doğrudan ya da dolaylı yollardan öldüren devletlerin seri katillikleriyle ilgili uluslararası hukuk nefse veya yandaşlığa göre ya izlemekle ya da kınamakla yetinmektedir.  

Dolayısıyla kötü sokakta değil, vahyi reddeden seküler-laik devlettedir.

(Ey Muhammed!) Biz, senden önce hiçbir resûl ve nebi göndermedik ki, o, bir temennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşeri arzular) katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi ayetlerini (lafız ve mana bakımından) sağlam olarak yerleştirir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Hac 52

“İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi.
Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu.
İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.
«Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!» dedi.
Allah buyurdu: Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!” A’raf 14-15-16-17-18  

Hiç yorum yok: