6 Eylül 2018 Perşembe

Hiçbir şeye üzülme!

Çünkü hayır ve şer ne varsa her şeyin Allah’tan geldiğine inanan bir Müslümansın.

Öyleyse her şeye sevineyim mi?

Sevinme; şükret!

Çünkü bir saniye sonra başına ne geleceğini bilmediğinden fani olan hiçbir şeye sevinme ki, nefsin tuzağına düşüp bakiliğin dehşetine saplanmayasın.

Dolayısıyla ecelin belli olduğu dünyada başına gelene üzülsen de sevinsen de fani bir beyhudeliktir.

Öyle ki, acı ya da mutluluğun; diğer bir ifadeyle üzüntü yahut sevincin en dibini yaşasan da sabit olan ölüm gelince ne acıdan ne de mutluluktan hiçbir eser kalmayacak; ebedi kalınacak ahiret hayatına göç edilerek, dünyada tadılan üzüntü veya sevincin geçiciliği, kalıcılığa dönüşecektir.

Haydi diyelim; öldükten sonra yeniden dirileceğin ahiret yurduna inanmıyor yahut şüphe ve tereddüt içindesin. Yine hiçbir şey fark etmeyip kaçamadığın ölümle birlikte dünyadaki üzüntülü yahut sevinçli hayatın sona eriyorsa, dünyaya meyletmiş olmanın anlamı nedir?
Hatta yaptığın yanlış veya hatalardan dolayı kendini ayıplama; silginin kullanılmadığı tek yer olan hayatta yapılacak tek şey tevbe etmektir. Pişmanlığın bile gerek dünya gerekse ahiretteki hesap verme karşılığı ceza olduğundan nefsi bir faydası yoktur.

Yeryüzündeki ve gökyüzündeki irili-ufaklı her şey Allah’ın dilemesiyle gerçekleşip menfi ya da müspet olayların tamamı takdiriyle vuku bulmasından insana düşen sabır, şükür, tevbe ve itaattir.

Ha, kimi seküler düşünce sahipleri, Allah’ın değil de doğanın gerçek olduğunu iddia etmeleri ne demektir biliyor musunuz; ahkâm kesen insanın zayıflığını, acizliğini, bilgisizliğini ve iradesizliğini itiraf etmektir.

Allah’ın Mutlak İrade’sine ve gücüne inanmayan insanın doğanın gücüne inanıyor olması kendisine hiçbir güç katmadığı; üzüntü ve sevinçlere diğer bir ifadeyle kadere dilediği gibi müdahale edemediği; felaketleri ve savaşları dizginleyemediği; düşündüklerini eyleme geçiremediği; geleceği bilemediği; tahmin etmiş olsa da inisiyatifte bulunamadığı; ölümü engelleyemediği halde Allah’a değil de doğaya inanıyor olması ne ifade eder?

Haydi, inanmadığı Allah’a müdahale edemiyor da, inandığı doğaya müdahale ederek dilediği düzeni ve ruhu yaratsın ya! Bilim ve teknolojisiyle hâkimiyetini ilan eden insanın doğa ile başa çıkamaması, ALLAH’ın varlığını kabul etmek değil de nedir?

Bilinmelidir ki, dünyanın bir tarafı zenginlik ve refahta tavan yaparken; bir tarafı da acı ve dehşette azami boyuttadır. Ancak zenginlik ve refahın yaşandığı yerlerde de öyle acılar vardır ki, diğer taraftaki sıkıntı içinde yaşayanları aratmamaktadır.

Sonuçta üzüntü ve sevinçler ülkelerden ziyade kişileri hatta her canlıyı kapsayan bir kaderdir. Dolayısıyla her insanın; ülkenin; devletin; milletin, doğanın, üzüntü ve sevincin yazıldığı kader farklıdır. Bu sebeple asıl olan fani olan dünya için mi; yoksa baki olan ahret için mi üzüntü ya da sevincin duyuluyor olmasıdır.

İnanç ile iman gibi üzüntü ile merhamette birbirlerinden farklıdırlar. Üzüntüde kaygı, umutsuzluk, isyan, y6üzeysellik ve eylemsizlik vardır; merhamet ise, sahip olunan nimetlerden mahrum bulunanlara yardım etmek, eksikliklerini gidermek,  huzur ve güven içinde olmalarını sağlamak ve Allah’ın hükmü gereği adanmak vardır. Çünkü merhameti olmayanlar cennete giremez!

Dünya nimetleri ve sevdası ile ilgili bir üzüntü veya sevincin nasıl fuzulî olduğu Allah’ın dilediği gibi olayları yaratmış olmasıyla kanıtlıdır. Dolayısıyla nefsin güttüğü bir şeyin Allah indinde hiçbir değer taşımaması üzüntü veya sevincin fanisel yüzeyselliğini ortaya koymaktadır.

 “Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vadolunan cennetle sevinin! derler. “ Fussilet 30 

(Resûlüm!) O halde onların sözleri (yaptıkları) sakın seni üzmesin. Kuşkusuz biz, onların gizlemekte olduklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz. “ Yasin 76

“Sen bu sözü (Kur'an'ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.” Kalem 44

“De ki: Ancak Allah’ın lütfu ve rahmetiyle, işte bunlarla sevinsinler. Bu, onların (dünya malı olarak) topladıklarından daha hayırlıdır.” Yunus 58

“Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her gurup kendilerinde bulunan (fikir ve davranış) ile sevinip böbürlenmektedirler. Müminun 53

“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.” Hadid 22


 “De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez. O bizim mevlâmızdır. Onun için müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.” Tevbe 51

Hiç yorum yok: