26 Mayıs 2010 Çarşamba

Sizde bu kafa olduktan sonra daha çok…

Kılıçdaroğlu balonu ile ilgili yaptığım gerçeklere dayalı eleştiriden sadece ”sünnetli mi, sünnetsiz mi” soruma kilitlenerek; ahlak, din ve insanlık dersi vermeye çalışan pespayelerin paniklikleri ve üste çıkma gayretleri, sanırım Kılıçdaroğlu cephesinin bir yönlendirmesi olsa gerek. Gerçeği bilmediğimden peşin hükümden uzak basit bir sorum öyle bir telaş uyandırdı ki, bir şeyler saklama gayretiyle ulumalarının doğurduğu istifam güçlülük kazandı. Ermeni dönmesi, ateist, Marksist veya sünnetsiz olmak tabii ki kadersel bir zorunluluk ve hiç kimsenin eleştirme hakkı da yoktur. Ancak halkı yönetmeye aday bir liderin veya partinin gizlemesi açık bir ahlaksızlık, hilekârlık ve ihanettir. Ne var ki “din ve namus” değerlerini reddeden bir anlayıştan doğruluk ve vicdani bir tavır beklenilmemelidir.

Hümanist söylemlerle din ve ahlak istismarına kalkışanların yayınlamakta maruz gördüğüm şahsımdan ziyade Allah, din ve peygambere karşı alçakça yaptıkları küfürler, CHP ideolojisinin açığa vurulmasından başka bir şey değildir.

Yığınların yanı sıra CHP faşizmini iktidara taşıyıp aziz milletimizi büsbütün perişanlığına taşeronluk yapan satılık kalemlerin iğfal ettikleri gençlerimizi ağlarından kurtulmalarını engelleme çabaları, şüphesiz ahlaklı ve iffetli bir Türkiye’nin ve millet egemenliğinin oluşmaması içindir. CHP iktidarıyla kirletmeye devam edecekleri halkımızı manipülasyonlarla yönlendirmeye çalışmakta, tipsizlikten ve ahlaksızlıktan idam edilecek fiziki ve karakteristik yapılarına rağmen entelektüel şöhretleriyle kompleksli insanlarımızı baştan çıkarmakta; köşelerinde, ekranlarında ve Nişantaşı barlarında avlayarak iğrenç emellerine peşkeş çektikleri bilinen bir gerçektir. O kadar bayağıdırlar ve fil pisliğinin içinde debelenmektedirler ki, Kılıçdaroğlu makyajı kendileri ve harami patronları lehine hayati bir kurtuluş umudu taşımaktadır. Her zaman olduğu gibi sömürdükleri ve istismar ettikleri yine milletimiz, sonunda “yandım Allah” diye inleyen de milletimizdir.

Bülent Ecevit, Kılıçdaroğlu’nun işe yaramaz bir balon olduğu ön görüsüyle adaylığını reddettiğini biliyor musunuz? Ancak İslam ve halk düşmanı ateist eşi Rahşan Ecevit, ölen kocasını çiğneyerek Kılıçdaroğlu’nu destekleyebilmiştir.

Ecevit’e de benzetilen yeni balonun da Ecevit’in halkımızı nasıl ekmeği, gazı, benzini, yağı ve bilumum ihtiyaç maddelerini karneye bağlattığını, elektriksiz günler yaşattığını, soğuktan ve susuzluktan çileler çektirdiğini, anarşiyle birbirlerini öldürttüğünü, iktidara gelebilmek için bakanlık karşılığı başka partilerden milletvekili satın aldığını, rüşvetin, yağmanın, yoksulluğun, yolsuzluğun ve işsizliğin en dorukta ve fütursuzca işlendiğini hatırlatarak, aynı acı günlerin geri geleceği gerçeğine müneccim olmaya gerek yoktur.

Maalesef halkımız her şeyi çabuk unutabilmekte, kendilerine karşı acımasız ve duyarsız davranarak kandırılma tehdidinden sıyrılamamaktadırlar. Bir politikacıya, dahası ülkeyi diktatörlük ilkeleriyle yöneten barbar bir ideolojinin bayraktarlarına hiçbir şartta güvenmemeleri gerekirken; kozmetik ürünlere olan düşkünlüklerinden ve yalanın yılanı bile yuvasından çıkarabilecek gücünü muhakeme edememelerinden dolayı keşke ve pişmanlık acizliklerini hayatlarından çıkaramamaktadırlar. Beterin daha beteri olduğunu düşünemediklerinden yaşamlarını şeytana teslim edebilmektedirler.

Abartılara öyle zafer çığlıkları atabiliyoruz ki, örneğin Apo’yu Kenya’da derdest eden ABD ve İsrail ittifak ajanları olup, bir zahmet gelip alın diye mesaj göndermeleri üzerine şaşırılacak bir gösteriyle DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümetin Başbakan’ı Ecevit kahraman ilan edilebilmiş ve etkisiz hale getirilen azılı suçluyu Kenya’dan alan Balyoz Terör Örgütü üyesi olmaktan tutuklu halk düşmanı emekli korgeneral Engin Alan’da sanki meydan muharebesinde esir almış ya da yuvasında ele geçirmiş gibi göklere çıkarılmıştı. Ne oldu? Krallara dahi sunulmayan özel bir ada tanzim ettirilerek, azılı teröriste hizmet yaptırılmadı mı? Bu bir yenilgi mi yoksa bir zafer miydi? Bu yüzden zafer ve galibiyetin anlam ve mahiyetini unuttuk, balonları kurtarıcı baş tacı yaparak insanlıktan çıktık.

Irkı ve dini siyasete alet etmeyeceklerini sürekli dile getiren CHP, din ve namus üzerinden siyaset yaparak işgalini sürdürmektedir. Atatürk milliyetçisi olmayanları vatan hainliğiyle suçlayabilmekte, inancından dolayı eğitime, çalışmaya ve devletinin hudutları içinde yaşamaya antagonistçe set çekerek, kamu alanı gibi işgalci sınırlar çizebilmektedir. Hani ırkı, dini ve ahlakı siyasete alet etmeyeceklerdi?

Halkı katletmeyi, hapsetmeyi, birbirlerine düşürmeyi, kaos oluşturmayı, fişlemeyi en insafsızca yapan silahlı şövalyelerini savunarak, suçluların hukuk önünde hesap vermelerini engelleyebilme entrikalarını millete meydan okurcasına aleni destekleyebilmekte ve her türlü tertibin içinde yer alabilmektedirler.

Dünya mehdi beklerken Türkiye; işsizliği giderecek, rızık dağıtacak, terörü bitirecek, herkese huzur ve güven verecek, yoksulluğu ve fukaralığı ortadan kaldıracak, hastalara şifa dağıtacak, savaşları durdurup barışı sağlayacak, suçları kökünden kurutacak, dilekleri geri çevirmeyecek, özgürlükleri alabildiğine sunacak, neredeyse merdiven basamaklarını dahi altından yapacak Kılıçdaroğlu adlı kurtarıcı bir tanrıya kavuştu. Acaba ölümü de durdurabilecek mi? Ne mutlu CHP ve Kılıçdaroğlu’nun kulu olana…

Medarı kurtarıcımız Kılıçdaroğlu’nun TBMM’de ağırladığı ve halkımıza 40 liradan et yedirten ancak hükümetin karaborsacı soygunculara dur diyerek ithal kararı almasına panikleyerek kurtarıcı tanrıları Kılıçdaroğlu’na sığınan Et Üreticileri Birliği Temsilcilerine Kılıçdaroğlu öyle sahip çıktı ki, daha iktidar olmadan, hatta genel başkanlığa seçilmeden, “Benim yolumu açacak olacak sizlersiniz. Birilerinin oyunu var. Bu oyunu bozmak bizim görevimiz. Bu oyunu bozmak için biz yola çıkarken önümüzü açacak olan da sizlersiniz. Sizden sadece önümüzü açmanızı, destek vermenizi bekliyoruz. Bu sorunların üstesinden geliriz. Sizden tek istediğimiz var; önümüzde önce bu hükümete destek midir, destek değil midir bunun referandumu yapılacak. Anayasa Değişikliği, arkasından seçimler gelecek. Sizin davanızı mecliste savunmamda hiç endişeniz olmasın. CHP Genel Başkanı olsam da, düz sıradan milletvekili olsam da sizin hakkınızı sonuna kadar savunacağım. “

Haydi, umutla beklediğiniz kurtarıcınız Kılıçdaroğlu eti tekrar 40 liraya, iktidara gelmesi akabinde belki 100 liraya kadar çıkaracağına söz verdi. Afiyet olsun…

Ak Parti ve Erdoğan düşmanlığının tek amacı, Müslüman ve dindar bir kimlik taşımasıdır. Oysa hükümetin yaptıklarını her ne kadar kifayetsiz bulsam da, başarılarını onların hayali bile kaldıramaz. Eğer Erdoğan, diğerleri gibi hegemonyalığa boyun eğmiş olsaydı Atatürk bile ilan ederlerdi. Batı ile olan yakınlığı ve ilişkisini dahi hazmedemeyerek, Türkiye’yi Batı’nın esaretine sunduğunu iddia eden ucubeler, şerefli Türk medeniyetini ve dinini devrimlerle Batı’ya peşkeş çeken kendileri değil mi? Dinimizi, dilimizi kültürümüzü, örneksi ahlakımızı, gücümüzü ve birlikteliğimizi doğrayan CHP değil mi? Devrimlere muhalefet edenleri hunharca idam eden, kıyafet muhalifliğinden bile İstiklal gazilerini yargılayan ve alçakça asan, zindanlarda çürüten, vatanlarından süren, baskı ve tehditlerle zulmün en vahşicesine layık gören CHP değil mi? Elim bir savaştan çıkarak yiyecek bir lokma, ayaklarına geçirecek bir çarık, başlarını sokacak bir barınak bulamayan, kendi partililerinin dışında geri kalanı süründürüp kahraman milletimizi iliklerine kadar sömürerek varlıklarını zimmetlerine geçirmek suretiyle zengin olan ve saltanat içinde yaşayan CHP’liler değil miydi? Bu CHP mi yolsuzluğu, yoksulluğu ve işsizliği engelleyecek?

Kemal Kılıçdaroğlu adlı bir mankeni allayıp pullayarak vitrine koyanın CHP şövalyeleri olduğu bilinciyle muhakemeye kalkışınız. Bu gün hapsedilen acımasız teröristlerin yarın salıverilerek hepinizin karnını deşeceklerini, mallarınızı gasp edeceklerini ve ırzlarınıza geçeceklerini bir an olsun aklınızdan çıkarmayın. Tamamı yalan olan şeytani vaatlere inanarak cehennemi çağırmayın.

Şer ittifakı CHP çatısı altında toplanan maskelilerin kalplerinde saklı olanları her ne kadar bilemezseniz de referanslarını ve var olma amaçlarını görmemezlikten gelmeyin. Anayasa da yapılan değişiklik paketine karşı çıkmalarının tek nedeni diktatörlüklerini kaybedecek olmalarıdır. İktidarın tek söz sahibi olmak istemiyor musunuz? Yargı despotizmini ortadan kaldıracak, Genelkurmay’ın darbe palanlarını ve girişimlerini engelleyecek, Anayasa Mahkemesi’nin ideolojik kararlarının önüne geçecek, HSYK’nın hukuk ve adalet aleyhli baskılarını bertaraf edecek bir değişikliğe karşı çıkmak, apaçık bir ihanettir.

Unutmayınız ki Deniz Baykal’ın yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelmesi vitrinsel bir göz boyamadır. Sorun kişide değil CHP zihniyetindedir. Kılıçdaroğlu’da CHP ilkelerinden asla taviz vermeyeceğini deklare etmişken, nasıl bir değişimin olabileceği umudu taşınabiliyor?

İkinci sınıf Hollywood aktörü olan eski ABD Başkanı Ronald Regan, başkanlık seçimlerine katıldığında ABD’lilerin büyük bir çoğunluğu, ABD gibi süper bir gücü ikinci sınıf bir figüran mı yönetecek diye karşı çıkmışlardı. O dönemin ileri gelen güçlü bir politikacısı, ”başkanın kim olduğu önemli değil velev ki odun dahi olsa sistemin kuralları geçerlidir” demişti.

Türkiye’yi ötekileştiren; kardeşi birbirine vurduran; dini ve ahlakı yok eden; istismarın ve sömürünün bayraktarı olan; kalkınmayı ve ilerlemeyi engelleyen; caydırıcı gücümüzü ve bütünlüğümüzü biçen; suçları azmettiren; inanç ve vicdan özgürlüklerini baltalayan; ahlaklı şehit analarını ve kardeşlerini genelevlerde satan; milletimizi sapıklıkta liderliğe yükselten; hukuk ve adaleti doğrayan; kendi ideolojisi dışındakileri hainlikle suçlayan; baskı ve yasaklarla insanlarımızı bezdiren; ekonomik, sosyal ve siyasi tüm başarısızlıkların adresi olan CHP’dir. Çünkü her gelen hükümet, CHP ilkeleriyle siyaset yapmaya mahkûm kılınmaktadır. CHP’nin hükmettiği bir devlette millet iradesinin egemen olabilmesi mümkün değildir.

Askeri ve yargı darbeleri ve de terörist girişimlerle diktatörlüklerini koruyamayacağını fark eden CHP, hazırladıkları komployla önce Genel Başkanları Deniz Baykal’ı devirmiş, sonra da Kemal Kılıçdaroğlu adlı balonu milletin önüne çıkararak, aptal ve kandırılmaya hazır sandıkları halkımıza umut vaat edip ağlarına düşürmeye odaklanmışlardır.

Uyanın arkadaşlar! Farklı düşünmemiz ve inanmamız inatlaşmamıza ve doğruda birleşmemize yol açmamalı. Bu vatan hepimizin ve tıpkı İstiklal muharebelerinde olduğu gibi fırsatçılara ve işgalcilere karşı omuz omuza mücadele vermeliyiz. O cehennemsi günleri geri getirecek şeytan oyununa gelmemeliyiz. Tek amaçları milletin dini ve namusunu yok etmek olan CHP’nin aldatıcı maskesine kanmamalıyız. Atalarımızın ve bir kısmımızın hangi acılara müstahak olduğunu irdelemeliyiz ki ne kendimiz ne de çocuklarımıza yaşatmamalıyız.

Dün Deniz Baykal ve avanesini kim seçmişse, bugün de Kemal Kılıçdaroğlu’nu onlar seçmektedir. Öyleyse nasıl bir değişimin olabileceğini düşünebilir, sevinç naraları atabilir ve dileklerinizin yeşerebileceğine umut bağlayabilirsiniz?

Muhakeme edebilen ve vicdanı olan hiçbir insan, aleyhlerine düzenlenen tezgâhın parçası olamaz ve CHP gibi bir felaketi bağırlarına basamaz…

Hiç yorum yok: