14 Mayıs 2010 Cuma

Biri ahlaksızlıkla biri terörle vuruyor,

Geri kalanı izliyor. Her yapının bir temeli misali siyasetin temeli ahlaksızlık ise; doğruluktan, ardan, namustan, haktan ve adaletten bahsedebilmek ve o düzen aktörlerini birbirinden üstün veya ayrıcalıklı tutmak mümkün değildir. Sadece Türkiye’de değil seküler düzenle idare edilen dünyada siyaset yapan bir devlet adamı bulunmamaktadır. İktidar olabilmek için seçimlerden başka hiçbir şeyi dert edinmeyen fırsatçıların halkı ve nesilleri düşünebilen bir devlet adamı olabilmeleri imkansızdır.

Kötü ahlaklının parçalanmış testiye benzeyip, ne yamanıp ne de eskisi gibi çamur olması gibi “din ve namus” telakkisini reddeden laik bir devletin tadilatlarla düzeltilebilmesi ve benliksel fıtratların değiştirebilmesi söz konusu değildir.

Toplumda örnek olması gereken ve milleti yönetmeye aday evli, iki çocuklu ve torun sahibi bir lider, partisinin evli ve çocuk sahibi kadın bir üyesiyle zina yapabilecek bir ahlaksızlığı içine sindirebiliyorsa; o toplumda ahlak çökmüş ve yozlaşma tavan yapmış demektir. Böylesi bir felaketi yererek, toplumsal ahlak kurallarını korumak yerine suçluya geçmiş olsun dileklerini sunulabilen Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Yardımcıları Çiçek ve Arınç’ı kınıyor, nasıl bir nezaket ve insani yaklaşım gerekçesiyle tahrip edici çirkinliğe saygı duyabilmelerini anlayamıyorum. Ancak zina gibi yıkıcı bir erdemsizliği suç saymayan yasalar, belki politikacıların böylesi maddi bir desteğini haklı çıkarabilir. Fakat zinanın çok kötü bir ahlaksızlık olduğunu emreden İslam’ın hükmünü çıkarına peşkeş çekebilen Fetullah Gülen’in şiddetinden çekindiği Baykal motivasyonu, çok daha büyük bir vahamettir.

İşte bu tür taviz, pazarlıklı ve riyakar yaklaşımlardan ötürü sapıklıkta dünya birincisi olabilmekte; çarpık ilişkiler meşrulaşabilmekte, bebek ve çocuklara tecavüz edilebilmekte, gençlerimiz iğfal edilebilmekte, suçlar artabilmekte, tahriklerle azan insanlarımız acımasız namus cinayetlerinin kurbanları ve katilleri olabilmekte, dolayısıyla herkes birbirini becerebilmenin heyecan ve tatmini için çaba sarf edebilmektedir.

Şerefin yaşamdan daha değerli olduğunu ve şeref kaybedilirse geriye hiçbir şeyin kalmayacağını bilmeyenlerin hükmettiği bir dünyada, suçlunun makam ve mevkisine göre ya aklanıp ya da karalanması, ahlaksızlığı ve adaletsizliği kışkırtan temel nedendir.

"Ahlak, bütün sivil yasaların amacı ve hedefidir. Ahlaki değerlendirmeler adalet yönetiminden ayrı düşünülemez. Bir insan evinde havasızlık içerisinde yaşayabilir mi?" John F. Dillon

Toplumun istikbali için hiçbir ahlaksızlık kayırılmamalı ve üstü örtülmemelidir. Hele, milleti yönetmeye aday bir liderin ahlaksızlığı asla bağışlanmamalı, onun toplumda barınabilmesi dahi ebolası bir felaket sayılmalıdır. "Devletler kanunla değil, ahlakla daha iyi yönetilir." Sokrates

“Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana ve babanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar fakir olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğip büker yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız, (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Nisa. 135

72 yaşındaki Deniz Baykal, sanki evli ve çocuklu kadın bir milletvekiliyle zina yaparak iğrenç pornografik görüntülerini cümle aleme seyrettiren kendisi değilmiş gibi; milletten, sevenlerinden, eşinden ve çocuklarından özür dileyerek, yaratık bir insan olmasından ötürü azgın nefsine uymasında hata yaptığı ve yanlışın içinde olabildiğiyle ilgili pişmanlığını dile getirecek bir tövbeye kalkışacağına; ahlaksızlığını komploya, siyasi intikama, aleyhinde hazırlanmış bir kampanyaya mal edebilecek argümanlara sığınıp tehditler savurarak, “Bu kara kampanyaya teslim olmayacağım, bu hukuksuz ve ahlaksız komplo nedeniyle kimsenin beni sorgulamasına izin vermeyeceğim” ifadeleri, sadece ona güvenen CHP’liler veya seçmenleri açısından bir utanç değil aynı zamanda insanlık aleyhine de bir yüzkaralığıdır.

“Onlar bir tuzak kurarlar, Ben de bir tuzak kurarım.” Tarık.15-16

Bu nasıl bir muhakeme, pişkinlik ve üsluptur ki bizzat aktörü olduğu olayı aleyhine hazırlanmış komploya dönüştürebilmektedir. Acaba suçladığı iktidar mı seks arkadaşını temin etmiş, kendisini kandırmış, ilişkiye zorlamış, evi hazırlamış, ilaç içirmiş ya da tehdit ederek fuhşa zorlamış? Yahut partisinin evli milletvekilini mi ayartıp baştan çıkartmış ve kendisine musallat etmiştir? O görüntülerdeki tatminden yorgun düşmüş donlu kişi ve çıplak kadın kendileri değil mi? Seks yaptığı mekan, o kadının evi değil mi? Eğer evi değilse kocasının orada ne işi var? Haydi, kaseti iktidar partisi yahut herhangi biri servis yaptı diyelim, bu gerçeği ve rızasıyla içinde bulunduğu o ahlaksızlığı meşrulaştırır mı? Diğer taraftan böylesi basit bir tuzağa düşebilecek bir Baykal, nasıl olacaktı da Türkiye’yi yönetecekti?

Bu millet, Allah’ın yardım ve desteğine duçar olmalı ki, CHP yönetimi gibi bir felaketten korundu. "Ahlak esasen toplumu çöküntüden kurtaracak ve toplumun muhafazasını sağlayacak bir araçtır." F. Nietzsche

Ömrü komplolar hazırlayıp kendi inanç ve ideolojisinde olmayanlara özgürlük tanımayarak baskı ve yasaklarla zulmeden Baykal, senaryolaştırdığı pornografik filmle kazdığı çukura gömülmüş ama debelenmeyle sıçrattığı çamurun kendisini aklamaya yeteceğini düşünebilmektedir. Hala büyüklük taslamaya ve vazgeçilmez karizmasına devam ederek, belki namusa ve zinaya önem vermeyen ve zinanın yasaklanmasını engelleyen partililerini ikna edebilir ama şerefine ve ahlakına tumturaklı düşkün milleti asla… Unutulmamalıdır ki o, salya sümük gözyaşı döken CHP’lileri değil milletin tamamını yönetmeye adaydı.

“Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardı. Halbuki kişi kazdığı kuyuya kendi düşer. Onlar öncekilerin kanunundan (onlara uygulanandan) başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah'ın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın.” Fatır.43

Pornografik sitelerde oynatılması kaçınılmaz olacak yatak sahnesinin yer aldığı görüntüler, sanırım pazarlıkların sürmesinden olsa gerek yayına verilmemiş, izlediğimiz kaset, sadece harami ilişki sonrası giyinme safhasından ibaretti. Gözlemlediğim kadarıyla gayet sıradan bir çekim gerçekleştirilmiş, elbise dolabının içine gizlenmiş bir kamerayla yatak odaklatılmıştı. Nesrin Baytok’un pantolon ve bluz değiştirmesi, o evin kendisine ait olduğuna bir kanıttır. Öyle iddia edildiği gibi tasarlanmış bir komplonun ve tertibin profesyonelliğini ortaya koyabilecek bir çekim mevzubahis değildir.

Önce istifa etmeyeceğini deklare edip, sonra istifa etmekten başka hiçbir yolun olmayacağını anlayan Deniz Baykal, asıl yatak sahnelerinin yer aldığı görüntülerin deşifre olabilme korkusuyla zoraki mecbur kalmıştır. Evli insanların yasalar nezdinde ki zinası her ne kadar serbest ise de, ahlak kurallarında çok çirkin bir davranıştır. Yoksa zinada kenetlenen CHP’lilerin ifade ettikleri gibi Baykal’ın istifası kesinlikle onurlu bir davranış içermemektedir. Düşünüyorum da Baykal’ı can havliyle savunanlar, geriye dönmesi için umut taşıyanlar; acaba kendi eşleri taraf olsalardı, yine aynı duruşu sergilerler miydi? Ya da Nesrin Baytok, kocalarıyla aynı sahneleri paylaşsaydı ne yaparlardı?

Başkalarının görüntüleri aleni yayınlanırken, ana muhalefet partisi lideriyle ilgili gizlilik kararını, artan ahlaksızlığın ve suçların sebebi olarak değerlendiriyorum. Asıl deşifre olması gereken toplum önderlerini değil de sokaktakilerin serbestiliğini takdirlerinize sunuyorum. Başbakan Erdoğan, Baykal’ın kasetiyle ilgili gösterdiği hassas girişimi, lütfen vatandaşları için de göstersin…
"Politikacılar halkın çıkarlarından farklı çıkarlara sahip olan insanlar topluluğudur." Abraham Lincoln

Ahlaksızlıkların deşifresi ve kamuoyunun tepkileri Baykal’ın ifade ettiği gibi komplo, kara kampanya, kaba kanunsuzluk, özele tecavüz veya gayri ahlaki bir davranış olarak yorumlanırsa, tüm sapıklar salıverilmeli ve ahlakla ilgili suçlar yasadan kaldırılmalıdır. Ne demek özel hayat? Halk tanrı mı ki kalplerde saklı olanı ve gizliden çevrilen entrikaları bilebilecek? Ülkeyi yönetecek bir liderin özel hayatı, sadece mahremiyetidir. Oysa Baykal, evli bir partilisiyle cinsel ilişkiye girerek ahlakı doğramıştır. Ahlak, ancak tüm fertlerin ahlak zabıtalığını görev addetmeleriyle egemen kılınır.

Evli insanların zinasına ceza getirecek yasaya karşı çıkarak yürütmeyi engelleyen CHP, her ne kadar liderlerini ve milletvekilini maddi bir cezaya çarptırtmaktan kurtardılarsa da, vicdanlardaki mahkumiyeti önleyemediler.

Özel görüntüleri çekip bunları yayınlama insanlık suçu da, evli ve çocuklu bir kadınla zina yapmak, eşini, çocuklarını, torunlarını ve halkını aldatmak insanlık onuru mu?

Böylesi iğrenç bir politikayı milletimiz hak ediyor mu? İçimizden özenle seçip vekil olarak başa getirdiğimiz politikacılar, kendilerini çok mükemmel kamufle ettiklerinden mi tanıyamıyor, yoksa sonradan mı değişiyorlar?

"Bir adam politikacı olur olmaz onun dalavere yapması için her şey hazırlanmıştır. Politikacı derisini değiştiren bir yılana benzer. O halkın temsilcisi olmadan önce siyasal güce karşı koymaya daima hazır birisiydi. Şimdi ise güç kendi eline geçince bütün sorunları kendi çıkarı doğrultusunda görür ve değerlendirir." Alain

Söz konusu kaset, her amatörün kurgulayabileceği parasal bir şantaj amaçlı çekilmiş, aktörlerin siyasi kimliklerinden dolayı siyaset arenasına yönlenmiştir. Hiç kimse bir yerlerde suçlu ve komplo arayışıyla kendilerini daha da komik ve rezil duruma düşürmesin; evli, çocuklu ve torunlu ahlak cellatlarını aklamaya kalkışmasın. Kaseti çeken muhatapların ya kendileri ya da yakınlarıdır…

Teknik ve siyasi teorilerle gerçeğin açık perdelerini kapatma telaşları beyhudedir. Ali Kırca pişkini gibi onlarda yakında ortaya çıkarlar. Acaba; “CHP’li kadınlarda namus ve vicdan var mı?” başlıklı yazımda bahsettiğim bağımsız milletvekili adayı ve tövbekar eski genelev kadını Ayşe Tükrükçü mü meclise yakışır, yoksa pişman olup tövbe yapmayan evli zinacılar mı?
Türkiye hem ahlak hem de ırkçı terör belasından yok oluşa doğru sürüklenmektedir. Öncelikle CHP ve BDP mutlaka dürülmeli, dünyaya hükmetmiş ahlaklı ve dürüst milletimiz tarih olmamalıdır.

"İnsanları yasa ve ceza ile yönetirseniz, onlar bir daha yanlış yapmayacaklar, ancak şeref ve utanma duygularına da sahip olmayacaklardır. İnsanları erdemle ve ahlak kuralları ile yönetirseniz, o zaman onlar hem utanma duygusuna sahip olacaklar, hem de doğruyu yapmaya çalışacaklardır." Konfüçyüs

Hiç yorum yok: