11 Mayıs 2010 Salı

BDP, İsrail politikası izliyor…

BDP konusuna geçmeden önce fevkalade sıcak bir gelişme olan ve son yazımla bağlantılı CHP’li seçmenlere sorum odur ki; kıyasıya zina karşıtı ve genelev yanlısı bir partinin Genel Başkanı ve kadın milletvekili zina yaptı diye, neden istifaları istiyor, namus ve ahlak edebiyatıyla şovda bulunuyorlar? CHP’nin din, namus ve ahlakı irticayla özdeşleştiren bir yapı olduğunu bilmiyorlar mı? CHP için bu tür ilişkiler özgürlüğün ve çağdaşlığın bir gereği değil midir? Şüphe yok ki namusuna düşkün ahlaklı milletime karşı gösteri yapmakta, soğuma işlemi tamamlandıktan sonra Deniz Baykal’ı yeniden bağırlarına basacakları kuvvetle muhtemeldir.

Evet, tertibin içinde İsrail’in yeni gözdesi ve umudu Mustafa Sarıgül olsa da gayriahlaki davranışı mazur göstermeye yeterli değildir. Ne var ki Baykal, helal olan eşini değil de haramların peşine koşmasından Sarıgül’ün tuzağına düştü. Acaba diğer kadın milletvekilleriyle de bir ilişkiye girdi mi?

CHP milletvekili Nesrin Baytok; ya ilişkilerini seyreden kocasının ihanetine uğradı ya da kocasını ekonomik buhrandan kurtulabilmek için sahneleri kayda alıp, Sarıgül’e servis yaptı. Her halükarda karısının Baykal’la ilişkisi olduğunu bilen eş Can Baytok, Şişli Belediyesinden iş alarak borç batağından kurtulabilmek maksadıyla Sarıgül’le işbirliğine girişmiş, böylece Deniz Baykal’ı tuşa getirmişlerdir. Bu durumda zinacıların eşleri ya boşanacak ya da zina yaparak evliliklerini sürdüreceklerdir.

İsrail’in ana unsuru nasıl Siyonist bir ideoloji ise, BDP’nin de temel ilkesi PKK ideolojisidir.

İsrail, Filistin’de kurduğu Siyonist devletinde Yahudi olmayanlara tahammül etmemekte, her türlü baskı, şiddet ve terör yoluyla vatanlarından çıkarabilmek için vahşi işgal ve katliamlarına devam etmektedir. BDP’de aynı politikayı güderek, tıpkı İsrail gibi ırkçı, egoist, gaddar ve insafsızdır. Her ne kadar Kürt Halkı lehine barışçıl ve uzlaşmacı argümanlar kullansa da tamamen çıkarına olan “Anayasa Değişiklik” paketindeki düşünce ve tavrı maskesini düşürmüş; din dışı, kafatasçı, bölücü, saldırgan ve düşmansı duruşu hafızalara kazınmıştır. Ak Parti’nin yapacağı pirimin önüne geçebilmek için MHP ile aynı kulvarda yüzerek, ırkdaşlarına ihanet etmiştir.

Parti programlarında “12 Eylül’lün yargılanması” ve “Askerlerin sivil mahkemede yargılanması” bulunurken, söz konusu Anayasa Değişikliği olan 16. ve 25. maddelerin oylamalarında da, diğer maddelerde olduğu gibi lehte oy kullanmayıp tavana kuvvet meclisten kaçmaları, nasıl içten pazarlıklı, riyakâr, samimiyetsiz ve sinsi olduklarının bir kanıtıydı. Çünkü Apo’ya özgürlük sağlamayan ve siyaset yolu açmayan hiçbir düzenleme, BDP için bir anlam ifade etmiyor. Apo’nun yanında Kürt Halkı’nın refah ve güveninin bir önceliği ve önemi düşünülemez dahi…

PKK’yı ve Apo’yu meşrulaştırabilmek adına TBMM’deki varlığı ve geliştirdiği ırkçı politika, Batı’ya demokrat görüntüsü vererek bağımsız bir PKK federasyonu kurabilmek, başta Türkler olmak üzere Müslüman Kürtleri de yurtlarından sürerek, Hıristiyan dinli bir devleti inşa edebilme amacındadırlar. Zaten Marksist Apo’nun Hıristiyanlığa geçeceği ile ilgili fikri, bizzat açıklamalarıyla aşikârdır. Zaten din dersini zorunlu olmaktan çıkarma taahhütleri, parti programlarındaki temel ilkelerindendir. Gerek ABD, gerek AB ve gerekse İsrail, politik ve askeri yardımlarını el altından sürdürmekte, ETÖ gibi bir hain de emelleri uğruna destek verebilmektedir.

CHP Diktatörlüğü’nün ve Atatürk milliyetçiliğinin Müslüman Türk Halk’ı gibi Kürt Halkına da zorbalık yapıp din ve ırk düşmanlıklarına karşı “açılım”’ı savunmuş, aşırı sekulerist ve şovenist devletin dışlaması ve ayırıma tabi tutmasına binaen bütünlük ve adaleti müdafaa edip, eşit bir haktan yana olmuştum. Ancak Kürt Halkının temsilcisi sandığım geçmişin DTP’si günümüzün BDP’sinin ifade ettiği gibi barış, adalet ve demokrasiyle yakından bir ilgilerinin olmadığı, amaç ve hedeflerinin “etnik eksen” temelli Apo ve PKK’ya bağımsız bir devlet kurdurma niyeti taşıdıkları artık tartışılmazdır.

TBMM’de olmalarının tek nedeni, kadim liderleri Apo’ya özgürlük ve siyaset yolunu açmak, PKK’ya da özerklik sağlamaktır. Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki, bağımsız bir devlete kavuşmak onlara yetmeyecek, haçlıların yüzyıllardır sürdürdükleri savaşlar gibi kin, nefret ve intikam besledikleri Türk Milleti ve Müslüman Kürtlerle de ölümüne savaşacaklardır.

PKK ne ise BDP’de odur. Bu sebeple BDP ile hiçbir konuda uzlaşma arayışına gidilmemeli, tartışılmamalı, yalnızlaştırılarak şeytani tuzaklarına düşülmemelidir. Batı’nın ve İsrail’in dayatmasıyla uzlaşma ve barış adına gösterilen iyi niyetin nasıl istismar edildiği ve Mehmetçiklerimizi katledenleri törenle kabul edebildiğimizi unutmamalıyız.

Kürt kardeşlerimize BDP gerçeği anlatılmalı, her ne kadar Kürt olsalar da tıpkı CHP’lilerin Müslüman düşmanı olmaları misali PKK ideolojisine karşı olan Kürtlere de amansız bir hasım oldukları ikna edilmeli ve kendi soydaşlarından olanları nasıl hunharca öldürebildikleri, tehdit ettikleri, haraç aldıkları ve yağmaladıkları anlatılmalıdır. PKK yahut BDP’nin bir şeytan olduğu gerçeği vaaz edilmeli, kanmamaları için her türlü gayret sarf edilmelidir. Unutulmamalıdır ki Kürt Halkı; dini bütün, erdemli, merhametli ve cömert bir topluluktur. Eğer gerçekler anlatılabilinirse din düşmanı Marksistlere pirim vermeyecek, hatta onlara karşı cihadın bir farz olduğu ölümsüz ibadetiyle şehitlik şerbetini içebilmek için yarışacaklardır.

“Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hala akıl erdiremiyor musunuz?” Yasin.62

BDP’nin her üyesi bir PKK’lıdır. Örneğin Ahmet Türk’ün Samsun’da uğradığı saldırı sonrası “Ben herkesi akl-ı selime davet ediyorum. Umut ediyorum ki bu tür şeyler topumda bir gerginlik yaratmaz.” açıklamasının akabinde iki polisimizin şehit edilmesi, sözün değil özün önemine işaret etmiş ve intikam gayesiyle vur emrini BDP’liler vermiştir. Hitabette ve insani gösteride son derece mahir olan BDP’li politikacılara güvenilmemeli ve kalplerinde sakladıkları karanlık aydınlık sanılmamalıdır.

PKK’nın etkisizleştirilip ortadan kaldırabilmesi için ETÖ’nün tamamıyla çökertilmesi kaçınılmazdır. Ancak ETÖ’nün çökertilebilmesi için de Genelkurmay’da kökten bir devrim gerçekleşmesi zaruridir. PKK’yı nasıl ETÖ besliyor ise, ETÖ’nü de Genelkurmay güçlendirmektedir. Gerek Anayasa, gerek yargı, gerekse Genelkurmay’ın numunelik değişikliklerle ıslah edilebilmesi mümkün değildir. Ancak güçlü, kararlı ve korkusuz bir iktidar, tüm yasadışı yapılanmaları ve adaletsizliği kökünden silip süpürür.

Anayasa Değişikliği ve referandum süreciyle şiddetlenen terör, ETÖ ve PKK işbirliğiyle gerçekleşmekte, dolayısıyla halk korkutularak ve sindirilerek, reform aleyhine yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Kim değişiklik aleyhine ise, o terörün içinde ve şehitlerin katilidir…
BDP öyle utanmaz, pişkin ve haddi aşan bir yapılanmadır ki, yatırımları ve kalkınmalarını önleyerek Kürt kardeşlerimizi tahrik edip teröre ve isyana teşvik etmekte, sanki Müslümanlara vurulan zincirlere ve kamu alanı diye belirtilen yerlere sınır konularak etraflarına duvarlar örülüp yaşama, okuma ve çalışma hakları ellerinden alınmış gibi silahlanabilmeyi hak görebilmekte, terörizmi kurtuluş mücadelesine çevirebilmektedirler.

Oysa inançlarından ötürü her türlü zulme uğrayan, mülteciliğe zorlanan, devletten dışlanan, hakaretlere maruz kalan, 1.derece tehlikelikle yaftalanan, yalnızlığa mahkûm edilen, önü kesilen, milletvekilliği dahi hazmedilemeyip meclisten kovularak bir-kaç saat dahi barındırılmayan, dinlerine ve peygamberlerine saldırılan, insan olmamakla aşağılanan, zorla devşirilmeye çalışılan ve sorgu odalarında faşist muamelelere muhatap kalan Müslümanlar değil de Marksist Kürtler midir?

Atatürk Diktotaryasının sürekli sopa indirdiği kafalara Müslümanlar, inançsı sabır ve insani değerleri üstün tutmalarından ötürü silahlı bir direnişte bulunmamış, terörden uzak siyasi bir mücadeleyi halkının yararına gözetmişlerdir. Dolayısıyla ne SP ne de Ak Parti, hiçbir isyanın içinde olmamışlar ama diktatörlükçe PKK’dan daha tehlikeli sayılabilmişlerdir.

Neden Müslümanlar devlete başkaldırıp bebek-çocuk-kadın-yaşlı demeden halkını katledebilecek vahşi bir direnişte bulunmuyorlar da, BDP’liler cesaret edebiliyorlar? Hâlbuki Ak Parti Hükümeti, ırkçı diasporayı karşısına alarak süregelen şikâyetlerini telafi etmedi mi? Uzlaşı adına askerimize acımasızca kıyan teröristleri dahi törenlerle ağırlamadı mı?

BDP, terörist bir partidir, son derece samimi bir uzlaşıyı dahi istismar ederek İmralı’yı muhatap gösterebilmişlerdir. Eğer Apo ile herhangi bir pazarlık ve uzlaşı imkânsız ise, BDP ile neyi tartışıyorlar? Arkalarında ABD, AB, İsrail ve ETÖ’de olsa, asla sinsi amaçlarına ulaşamayacaklardır.

Çocuk da olsa PKK yaltakçılarına ve teröristlerine düşünülen affa; canlarını veren şehitlerimize acımasız bir ihanet olacağından tamamen karşıyım. Devlet Bahçeli ve MHP’ye de duyurulur…
İsrail, nasıl ki hep barıştan, demokrasiden ve insan haklarından bahsedip bir türlü uzlaşmaya yanaşmaz ise, BDP’de öyledir.

Hiçbir gerekçe, yapıcı ve ikna edici taahhüt; şiddet yanlısı olup huzur ve güvenliği tehdit eden PKK ideolojisinin sadece Türklere değil Kürtlere de ezeli düşman olduğu gerçeğini örtbas edemez. PKK ideolojisinden vazgeçmeyen ister DTP, ister BDP, isterse başka bir parti olsun; barışın veya uzlaşmanın sağlanabilmesi söz konusu değildir.

Siyasi ve terör alanında renkten renge giren PKK’nın gerçek yüzünü görenler ve asıl amacını anlayanlar, tehlikenin boyutlarını kavrayabilmektedirler. Bilgi eksikliği ya da yanlış yönlendirmeler sebebiyle PKK’nın siyasi aktörü BDP’nin etkisine kapılanlar, bilerek veya bilmeyerek çok büyük tehlikeli bir oyunun parçası haline geldiklerinin farkında değillerdir. Bu sebeple PKK sorununu silahla değil de siyasi arenada çözme girişimi, PKK’ya özerklik tanıma anlamı taşıyacak ve meşru açıdan daha da kuvvetlenerek haçlılaşacaktır.

PKK’nın siyasi sözcülerinin kümelendiği BDP’nin sapkın ırkçı ideolojisinin etkisi altına girenleri yanılgılarından kurtarmak ve yoğun bir çaba göstermek, insani ve vatani bir sorumluluktur. İnanıyorum ki her türlü kişisel çıkarlardan uzak samimi bir girişim PKK’ya karşı ittifakı güçlendirecek ve kısa sürede netice verecektir.

BDP propagandaların etkisi altında kalanlara, büyük bir yanlışın içinde olduklarının gösterilmesi ve doğru yola davet edilmeleri, Türkiye’deki terörü bitirecek ve barışı egemen kılacaktır. Kürt Halkı ülkenin sahibidirler ama PKK ve BDP, tartışmasız düşmanıdırlar…

Cesetle ve gözyaşlarıyla beslenen caniler, kendilerini aç bırakabilecek bir barışın içinde var olamazlar…

Hiç yorum yok: