25 Mayıs 2010 Salı

Balonun kendilerini kurtaracağını sanıyorlar…

Kemal Kılıçdaroğlu adlı balona helyum gazı misali kirli nefeslerini üfleyerek uçabileceklerini sanan CHP teşkilatı, yerin binlerce fersah dibine de girseler marsa da çıksalar ahlaksızlık yaftasından asla kaçıp kurtulamayacaklardır. Genel Başkan ve milletvekillerinin bednam ilişkilerine sahip çıkarak topluma meydan okuyabilenlerinin bedelini makyajsı bir değişimle, hele balon gibi bir mevtayla ödeyebilmeleri mümkün değildir.

Kılıçdaroğlu kim ve ne yapmış ki kahraman bir kurtarıcı namıyla Türkiye’nin önünü açabileceği, halkı kalkındırabileceği, suçları engelleyebileceği, düşünce, inancı ve ırkı ne olursa olsunsun herkese eşitlik sağlayabileceği, aykırılıklara son verebileceği, barış ve adaleti tesis edebileceği iddialarıyla halkın etkilenmesine çalışılmaktadır?

Barbar emperyalizmine karşı onurlu bir direnişte bulunarak halkını bağımsızlığa kavuşturmuş, barışçı başkaldırısıyla statükoya ve işgal güçlerine aman verdirmemiş, farklı din ve etnik gruplar arasında kardeşlik ve dokunulmazlık ayırımcılığına son vermiş, ülkesinin yabancı hâkimiyetinden kurtulabilmesi için ülke çapında kampanyalar yürüterek öncülük etmiş, Güney Afrika ve ülkesi Hindistan’da birçok kez hapishanelere atılıp ömrünün büyük bir bölümünü zindanlarda ve işkenceler altında geçirmiş M.K. Gandhi gibi bir efsane; nasıl olurda Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir sefile benzetilebilir? Acaba Gandhi, Kılıçdaroğlu gibi gökten düşen bir balon misali mi liderliği hak etmişti?

Kılıçdaroğlu, tamamen parti çıkarı doğrultusunda Ak Parti’nin yoldan çıkmış bir yöneticisinin rüşvet belgesini deşifre etmesiyle adını duyurmuş, akabinde iki Ak Partiliyle giriştiği sözlü dalaşlarla iktidar aleyhli medyaca şişirilmişti. Başkaca mücadelesel hiçbir referansı bulunmamaktadır. Buna karşılık Ak Parti, kendileri gibi komplo, tertip ve iftira söylemlerine kalkışarak ahlaksızlığı örtbas etmemiş, derhal yöneticisini görevden uzaklaştırarak halka karşı sorumluluklarını yerine getirmişlerdi.

Eğer Kılıçdaroğlu ifade edildiği gibi dürüst ve parti çıkarı düşünmeksizin ana ve babasının aleyhine dahi olsa adaletle şahitlik eden bir erdemliğe sahip olsaydı; öncelikle toplumsal ahlakı yerle bir eden Baykal ve Baytok’u savunmaz, partisinin onca yolsuzluğunun ve darbeci teröristlerinin üzerine giderek hesap sorar, partisinin üstlendiği avukatlığa tepki gösterir, İş Bankası ve Anadolu Sigorta’daki katrilyonluk yolsuzlukları sumen altı yapmaz, 8 aydır önünde olan ve skandalı kapatmak için dosyayı sunanları oyalamaz ve sanki utanıyormuşçasına bir alevi olduğunu saklamazdı.

Onur Öymen’in geçmişteki Dersim vahşetini örnek göstererek Kürtlerin ve Alevilerin katliamını savunmalarına karşılık önce bayrak açıp istifasını isteyen Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkanı’nın ağzını kapatmasıyla koltuğu elden gidebilecek endişesi içinde sünepeleşebilmiştir. Hatta Genel Başkan’lığa aday olabilmek için Kürtlerin ve Alevilerin katliamından yana Onur Öymen’den bile icazet almayı sindirebilmiştir. Bu mu Gandhi? Bu mu geleceğin kararlı lideri? Bu mu bağımsız Türkiye’nin umudu? Bu mu yoksulluk, adaletsizlik ve ayırımcılıkla mücadele edecek olan?

Kılıçdaroğlu, daha başkan seçilmemesine rağmen birbirleriyle yarışan medyadaki ilk açıklamasında; halkın partisi olacağını, din ve etnik özgürlüklere vurgu yaparak, hiç kimsenin inancına ve ırkına karışmayacaklarını ve eşit haklardan yararlandıracaklarını ifade edince, klasik bir politikacı örneği sergiledi. Bugüne kadar grup başkan vekilliği gibi etkili bir görevi yürüttüğü CHP’de; neden böylesi insani değerler için hiçbir çaba sarf etmedi de bilakis köstek oldu? Ayrıca milletin peygamberine sövebilecek ve Müslümanlara tahammül edemeyecek kadar kin ve nefretle dolu Önder Sav ve CHP teşkilatıyla mı iddialarını gerçekleştirecek? Dersim olayındaki geri adımı, kendisine zerre kadar da olsa bir güveni yok etmiştir.

Halkın içinde yoksul bir hayat yaşayacağını, halkın haklarından ve kalkınmasından başka hiçbir elem taşımayacağını beyan eden Kılıçdaroğlu; madem öyle halktan gasp ettikleri Türkiye İş Bankası hisselerini asıl sahiplerine devredecek mi? Eğer en yoksulun hayat standardını ölçü alıp, onların çıtasını yükselttiğinde kendi çıtasını yükselteceğini taahhüt ediyorsa, neden iktidara gelmeden önce bir barınağa taşınmıyor ve onların zor şartlarda sürdürdüğü meşakkati yüklenmiyor?

Sandığı gibi bu millet aptal mı ki kendisine inanacağını düşünüyor.

Evet, Kemal Kılıçdaroğlu bir hiç olduğundan hakkında konuşulacak ve tartışılacak fazla bir şey yoktur. Sonuç olarak bir balon ne ise Kemal Kılıçdaroğlu da odur…

Adaleti katleden yüksek yargının hukuk tanımaz üyeleri teröristleri kurtarabilme arayışlarındaki komplosal ses kayıtları derin yaralar açarken, herkesin bir sefilin başkanlığını, ahlaksızlığı belgelenmiş bir lideri, Kemalist terörün avukatlığını yapan ve halk egemenliğinin önünü kesen CHP’yi tartışması, bir felakettir.

Filmlerde sanat adına oynayan, hatta ahlaksızlığıyla meşhur o aşk’ı memnu dizisindeki en cüretkâr oyuncular bile utanıp sıkılırlarken, maalesef CHP’liler hiç aldırış etmeyebilmektedirler.

Kemal Kılıçdaroğ’lu her ne kadar deist bilinse de gerçekte marksist/ateist çizgisinde bir alevi oluşu; başta Hz. Muhammed ve İslam düşmanı Önder Sav olmak üzere birçok vahiy karşıtı laik ve ataist ( Kemalist) diktatör yanlılarını etrafında toplamaya yetmiş, Ergenekon Terör Örgütü, PKK ve sol terör örgütlerini cesaretlendirerek zafer naraları atmalarına, daha da radikalleşip devlete, hükümete ve Müslümanlara baskı ve zulümlerini had safhaya çıkartıp birlikteliğin, ahlakın ve merhametin adını silecekleri kaçınılmazdır.

PKK’lı teröristler ve sol örgütlerin neredeyse tamamı marksist/ateist aleviler olup, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye genel başkan olmalarıyla ciddi bir motivasyona uğrayacaklarına şüphe yoktur. Müslüman alevilerin aynı Allah’a, dine ve peygambere inanmalarından sunilerle hiçbir problem yaşamamalarına tepki duyan ateist aleviler, Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte camileri cem evine dönüştürebilme talebinde bulunurlarsa şaşırmayın.

Sünnetsiz Kamer Genç’in terör yuvası olan Nazımiye’deki hemşerisi Kemal Kılıçdaroğlu da sünnetsiz mi? Vahyin bir emri olmasa da sünnetin vazgeçilmez bir gelenek olduğu, toplumca dini bir vecibe ve erkekliğe ilk adım atma öneminden ötürü şölenlerle kutlanan bir âdeti Kılıçdaroğlu yerine getirdi mi? Marksist alevilerin ve öldürülen PKK’lı teröristlerin de sünnetsiz oldukları bilinen bir gerçektir.

Atatürk’ün ölümünü kabullenmeyerek ebedi Genel Başkan belleyen ilkel bir partinin Genel Başkan yetiştirmesi ve çıkartması mümkün olmadığından Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir balonun gölgesine sığınmaktan başka bir çareleri var mı? Şişirmesinler de başsız mı kalsınlar?

Medyanın yıldız çıkarmadaki mahirliği CHP’de de başarıya oluşmuş, bundan böyle Kılıçdaroğlu’nun aktörlüğündeki CHP dizisi, tüm kanallarda en iyi reyting yapacaktır.

CHP gibi bir zihniyet çoktan gömülmeliydi ama askeri ve yargı despotizminin desteğiyle yoğun bakımda yaşatılmış, bu sebeple Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başka bir çoban bulamamışlardır. Zaten Deniz Baykal’ı vazgeçilmez yapıp destek çıkmalarının gerçek nedeni de yerine koyabilecekleri bir liderin olmayışındandır. Ancak Kılıçdaroğlu gibi bir çobanın güttüğü sürüden hayır beklenmemeli, sevinçlerin kursaklarda kalacağı günün de pek uzak olmadığı bilinmelidir.

CHP gibi hastalıklı bir sürünün sağlığa kavuşması ve millet lehine verim alınması bekleniyorsa, çakma çobanlardan vazgeçip ahlaksızlığı belgelenmemiş teşkilat dışı bir aday arayışına girişmelidirler. Çünkü tamamı kirlidir…



Hiç yorum yok: