1 Ağustos 2018 Çarşamba

Vallahi Müslüman değil sapıksın!

Çünkü ALLAH ve Resul’ünün hüküm verdiği bir şeyi kendi isteklerine göre seçme hakkında bulunarak ALLAH ve Resul’üne karşı gelmektesin.

Ki, o şey ister şahsi, ister resmi, ister sosyal, ister siyasi, ister ekonomi, ister askeriye olsun!
Hele de yaratılanı yaratandan ötürü sevmek, saygı duymak ve dost edinmek hümanist odaklı öyle bir küfürdür ki, doğrudan yaratıcı Allah’ı düşman kılarak ayetlerini inkâr etmektir. 

Dolayısıyla ancak Allah’a ve Resul’üne iman eden Müslümanların dışındakilere herhangi bir hoş görü, sevgi, saygı ve dostluğun mümkün olamayacağı hem vahiy hem de Ku’an’a muvafık hadislerle hükme bağlanmıştır.

Zaten Allah’ın hümanizm ile ilgili hiçbir yaklaşımı olmadığı gibi yarattığı cehennemle de demokratik bir insan hakkı gütmediği ayetlerle alenidir. Çünkü Allah için insan hakkı, sadece zatına iman edip hükümlerine kayıtsız-şartsız itaat etmiş Müslümanlaradır. Bu sebeple Müslüman’dan başkasının insan sayılmadığı gerçeği ortadayken; insan görünümündeki mahlûklara “insan” denilmemektedir.

Öyle ki, hizmet adına insana, hayvana, tabiata karşı iyi işler yapanlar Müslüman değillerse ziyan içinde olup, dünyada yaptıkları iyi ne varsa çabaları boşa gitmiş kimselerdir. Dolayısıyla yaptıkları hizmetlerden ötürü kendilerine hiçbir ölçü tutulmayacak; ebedi kalınacak cehennemden affedilerek kurtulamayacaklardır. 
  
 Allah ve Resul’ünün hükümlerine göre değil de seküler-laik ve demokrasi düşünce düzeyinde insanlığa iyi davranışlarda bulunarak hizmet eden kâfir ve münafıkların duygu, düşünce ve davranışları nasıldır bilir misiniz; engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir. 

Hatta gerek dinsel gerek siyasal gerekse bilimsel açıdan yaptıkları iyi işler, engin çöllerde görünen seraba öyle benzer ki, nasıl ki susamış kimse o serabı su sanarak yanına vardığında sadece nefsini bulmakla kalıyor ise, Allah ve Resul’ünün önüne geçilerek yapılan iyiliğin bedeli de ebedi cehennem olmaktadır.

Kuvvetle muhtemeldir ki, birçok kimseye bu durum çok ağır gelip kabul edilemez, mantık dışı veya saçma bulunsa da; karşısındaki yaratıcı Allah olduğu için hükümlerine boyun eğip hayatın her şart ve koşulunda itaat etmekten başkaca hiçbir çözüm yoktur.

Şöyle ki; Allah ve Resul’ünün hükümlerine itaat etmeyen herkesin cehenneme gireceğini Allah bildiriyor. Mesela bırakın bir ABD’li, Rusyalı ya da Avrupalıyı, Türkistanlı yahut Azerbaycanlı bir Türk, Türkiye gelmiş olsa; Türk vatandaşlığına kabul edilmediği sürece profesör olsun, hatta bir Einstein, Newton ya da Edison gibi bilim adamı olsun, Türk vatandaşına tanınan haklardan yararlanamaz. Oy kullanamaz, milletvekili olamaz, memur olamaz, askerlik yapamaz. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değildir. Böylece Allah’ın cennete girebilmek için Müslüman olma şartını koyması adil değil midir? 

Lakin nefsi istek ve düşünceye göre bir Müslümanlık yoktur; vahiy ile devleti ayırmak mümkün değildir; Kur’an ile siyaseti bölen bir düşüncenin Müslümanlık ahkâmı geçersizdir; Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyen Müslüman değildir; Allah’tan ziyade ben ya da beşer bilir dercesine anayasa yapan Müslüman değildir; Kur’an yerine beşeri esaslara dayalı hükümleri yol edinen Müslüman değildir; Allah ve Resulü dışında başka birilerini rehber edinen yahut ölçü alan Müslüman değildir. 

Dolayısıyla her kim Allah ve Resul’ünün hükümlerine itaat etmeyerek doğrudan yahut dolaylı olarak karşı geliyor ise, o SAPIKTIR!  Bu sebeple cinsel sapıklar daha masumdurlar.

 “Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” Ahzab 36

De ki: Size, (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi?
(Bunlar;) iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.
İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr eden (ya da eğip büken), bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için kıyamet gününde hiçbir ölçü tutmayacağız. “ Kehf 103-104-105

"Kâfirlerin (ya da münafıkların) iyi işleri engin çöllerde görünen seraba benzer. Susayan kimse onu uzaktan su sanır; ama yanına varınca, umduğunu bulamaz." Nur 39


“Yahut (o kafirlerin duygu, düşünce ve davranışları) engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; (öyle bir deniz) ki, onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut... Birbiri üstüne karanlıklar... İnsan, elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez. Bir kimseye Allah nûr vermemişse, artık o kimsenin aydınlıktan nasibi yoktur.” Nur 40

Hiç yorum yok: