12 Ağustos 2018 Pazar

Güvenmiyorum!

Kurtuluşu, gücü ve hâkimiyeti ekonomi zenginliğinde yani bedeni nimetlerde görerek “Para her şeyi yapar” politikası güden hükümetin para için her şeyi göze alan ilkesinin değişip değişmediği konusunda öyle endişeliyim ki, dünkü dost, bugünün düşmanı olan ABD’nin yarının dostu, ortağı ve müttefiki yapılabilecek olmasıdır.

Gerçi her şeye rağmen hala ABD ile stratejik ortaklık, müttefiklik, iplerin hiçbir zaman kopmayacağının vurgulanmış olmasıdır. Dolayısıyla cefayı halk çekecek; kaymağı ABD yemeye devam edecektir!

Unutulmamalıdır ki, savaş meydanlarında elde edilen kazanımlar, hep masa başında iade edilerek düşmanlara hak etmedikleri zaferler tattırmıştır.
  
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ne kadar “halkımız, hakkımız ve Allah’ımız” var diyorsa da, dün yok muydular ki, başa gelen ABD önderliğindeki haçlı-siyonist musibetinin ardından hatırlanabiliyorlar?

Devletlerarası ilişkiler diplomasi adına seküler-laik ve demokratik bazda yürütüldüğünden ne halk ne hak ne adalet ne de Allah umursanmamakta; ancak belalara duçar kalındığında sığınılmaktadır.

Şöyle ki, başına bela veya sıkıntı gelen bir kimseyi düşünün; o kimse, o ana kadar beşeri dostlarına sarılmış, güvenmiş, yardım ve destek vereceklerini sanmış ama kendilerinden hiçbir yol bulamamış hatta aksine karşıtlık görmesi üzerine son çare Allah’a yapışarak duada sınır tanımamış. Hani olmaz ya; velev ki, Allah da dualarına karşılık kendini kurtarıp başına gelen musibetleri defetmiş diyelim; ne malum eski haline dönmeyeceği?

Bu sebeple kalplerde saklı olanı Allah bildiğinden nankör olan insanı geçici olarak düze çıkarması ya da batırması yalnızca bilgisiyle orantılıdır.
   
Örneğin; halkımız var deniliyor ama öldürülen ve vicdanı deşilen halkın talep ettiği terörist ve tecavüzcülere idam cezası ile ilgili istekleri geçiştirilerek takılmıyor. Bir taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “idam yasası önüme gelirse imzalarım” diyor; diğer taraftan AKP genel başkan yardımcısı Hayati Yazıcı; “olmaz öyle şey” diyerek tepki duyuyor.

Gerekçe olarak; “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Komisyon protokolünü imzalamışız, o protokolden dönüş olmamış. Ayrıca Birleşmiş Milletler üye ülkelerin imzaladığı Siyasi Haklar Sözleşmesi var.”

Öyleyse halktan, haktan ve Allah’tan üstün tutulan ve bağlayıcı bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler, içinde bulunan ekonomi saldırı ve savaş ile ilgili ne yapıyor; riskleri ortadan kaldırıyor mu; Türkiye lehine ne çözüm getiriyor?

Allah, indirdiği ayetlerde zinayı, alkolü, şans oyunları gibi birçok ahlaksızlığı haram kılıp yasakladığı halde özellikle zinanın serbest bırakıldığı bir ülkede halk, hak ve Allah hakim mi ki, sözler samimi bulunabilsin?

Böylece sözlerde asıl olan; halk, hak ve Allah’ın siyasette egemen olmadıklarıdır!

“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler. “ Rum 41 

“Denizde başınıza bir musibet geldiğinde, O'ndan başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider. O sizi kurtarıp karaya çıkardığında, (yine eski halinize) dönersiniz. İnsanoğlu çok nankördür.” İsra 67

“Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir.” Maide 105  

Hiç yorum yok: