9 Ağustos 2018 Perşembe

Hakkı gizlemeye çalışsan da…

Mutlaka hedefini bulur!
Çünkü kimin hak, kimin batıl yola gireceği ile ilgili inisiyatif sadece yaratıcı Allah’a mahsus olduğundan hakkın gizlenip gizlenmemesi yüzeysellikten öte değildir.  

Öyle ki, Allah fiziki olarak görünmemesine; günümüzdeki iletişim araçlarının bulunmamasına; ikna metotlarının olmamasına; yeryüzünü kapsayıcı propagandaların yapılamamasına; inanma konusunda insanlara zoraki bir baskı uygulanmamasına; aksine inanmamaları için her türlü cefa, işkence ve şiddet görülmesine; etkileşim tekniklerinin bilinmemesine; bilimsel mantık hipotezlerinin oluşturulamamasına rağmen ümmi bir insanın ortaya çıkıp kendisini Allah’ın elçisi olarak sunduktan sonra davetine iman edilebilmiş olması ne ise; kötülüklerin elçisi şeytana iman edilmiş olması da aynıdır.

Dolayısıyla hakkı da batılı da Allah yarattığına göre; hiç kimsenin hele de beşeri bir gücün üstün gelebilmesi asla mümkün değildir.
   
Hakkı gizleyen yorumlar, rivayetler, abartılar, teoriler, mantıklar, akıl oyunları, felsefeler, efsaneler, devrimler, eğip bükmeler, faniliği süslemeler ve nefisleri tatmin eden gelişmeler hakkı kesinlikle gölgelememekte ancak batıllığa mahkûm edilmiş olanlara benlik algısı oluşturmaktadır.

İnsanoğlunun yaratılmasıyla birlikte Allah ile nefsin savaşı daha Hz. Âdem dünyaya indirilmeden önce cennette başlamış; böylece hak ile batıllık çatışması şekillenmiş bir gelişimle günümüze gelmiştir.

Hak, Allah’ın; batıllık ise nefsin yoludur! Lakin nefis öyle bozulup azgınlaşmış ki, hakka iman etmiş olanları da etkilemesinden batıllıkla karıştırılmak suretiyle nefsin egemen olduğu yollar rehber tutulmuştur. Zaten demokrasi, her ne kadar nefsi galebe çalan bir düşünce ise de, içine Allah inancı konarak hem hakkı hem de batılı temsil eden karmaşık bir düşünce haline getirilmiştir. Gerçi yalnızca ibadete ve duaya endekslendirilerek camiye ya da şahsi özele hapsedilmiş hakka bağlılıkta seküler-laik düşüncede aynı değil mi? 

Çünkü batıl çevrelerine uyabilmek için kendilerini yontan iman sahiplerinin nasıl tükenip gittikleri ayak uydurdukları düzenle ortadadır. Onun için bir merkebin binlerce ciltlik kitabı taşıması misali batıl yolda hakkı savunurlar!

Oysa insan, yaratıcısına karşı hakkı önemsemeyerek nankörlük ve hainlikte sınır tanımaz ama nefsine sıra geldiğinde kılıçtan keskin bir psikolojiyle kendine yapılan ya da başına gelenlerden dolayı hesap sorarak isyan eder. Sanki tanrı Allah değil de kendisiymiş gibi eksiksiz bir hizmet ve dileklerinin karşılanmasını bekler. Bu sebeple lafa geldiğinde ‘ben’ der, fiiliyatta ise köpekleşir!

Madem hakka meydan okuyarak indirdiği hükümlere göre değil de, nefsi istekler doğrultusundaki bir batıllık düzen kabul ediliyor; neden haksızlık ve adaletsizliklerden dem vurularak şikâyette bulunuyor?

Düşünün ki, vahyi ya inkâr ederek ya da itaat etmeyerek saçma ve ilkel bulan o; pozitivist bilimin yaratıcılığını savunarak üstün tutan o; seküler ve demokratik düzeni tek çare kabul eden o; olumlu bilim ve aklı aydınlık gören o; Allah’a kulluğu aşağılayan o; ayetleri karanlık ve çağdışı addeden o; özgür iradenin yaptırımına inanan o; dilediğini yapabilme kudretine sahip olduğunu iddia eden o;  hâkimiyetin kayırsız-şartsız kendinde olduğunu ilan eden o; kaynağı vahiy olmayıp nefsi bir düşünceyle anayasayı yapan o; yasaları çıkaran o; sözde fayda veya zarar veren o; kazanan ve kaybeden o; tedbirleriyle musibetleri engelleyeceğini sanan o; devlet yöneten o; haksızlık ve adaletsizliklerden yakınan da o!  Öyleyse bu, nasıl bir iştir?

Yaratıcı Allah’ın hakim kılınmadığı seküler-laik ve demokratik bir düzende; hak ve adaletin, vicdanın, siyasetin, insanlık ölçüsünün, hakkın ve imanın var olabilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla seküler düşünce düzeyinden dolayı meydana gelen batıllıklar aşikârken; işlenen tüm nefsi hezeyanlar ve kötülükler, ”olmazsa olmaz” kaçınılmaz bir sonuçtur.   

Fani dünya için hakkı batılla karıştırarak hakkı gizlemeye çalışanların durumu; örümceğin durumu gibidir.

Bilerek hakkı gizleyen, bilmeyerek inkâr edenden öyle daha bedbahttır ki, asıl münafık, hain, fasık, müşrik veya kâfir onlardır.

“Şüphesiz Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.” Enfal 22
  
“Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin.” Bakara 42

“Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi! “ Ankebut 41

Hiç yorum yok: