3 Ocak 2018 Çarşamba

Orada ne işin vardı!

İslam kimliğine girip de Müslüman olamayan yığınların şikâyetleri öylesine trajikomik ki,  haksızlığa uğradıkları gerekçesiyle dövünmeleri ve ağlayıp durmaları münafıklıklarını kanıtlamaktadır.

“Dışıma değil içime bak” ya da “bedenimle değil ruhumla yargıla” veya “başımı değil beynimi görmeye çalış” gibi düşünceler, aslında riyakârlığı itiraftır. Dolayısıyla sözü ile özü başka kimseler, göründükleri gibi olamamalarından sürekli tenakuz içinde bocalarlar.

Geçen gün bir haber sitesinde okuduğum olay dikkatimi çekmiş; sözde Müslümanların düştükleri rezillikler öyle utanç verici bir özet niteliğindeydi ki, neden Müslümanlığın bir şeref olarak taşınamadığını açıklamaktaydı. 
.  
Almanya’nın Duisburg kentinde Tuba Çakmak adlı Müslüman görünümlü bir kadın, saç örtülü (başörtülü) olmasından dans salonuna alınmamış. Diyor ki, “Çocuklarım dans etmeyi çok seviyor. Evimize yakın BSF Hamborn 07’nin fitnes merkezindeki dans sınıfında kursları izlemek istedik. Memnun kalırsak da kaydımızı yaptıracaktık. Büyük kızım Azra, dans kurslarına yazılmayı hayal ediyordu; bunun için ayakkabı ve kostümleri alarak çocuklarımla birlikte kurs yerine gittim. Yetkili bana; ‘başörtünüzü çıkarmanız gerekiyor; sizi böyle kızlarınız ile kurslara alamayız; normalde içeri bile giremezsiniz’ deyince şaşırdım ve karşılık verecek hiçbir söz bulamayarak şoke oldum. Ama ben buraya iş başvurusu yapmadım; çocuklarımı dans kursuna getirmiştim ve kendimi tutamayarak ağlamaya başladım. Kızlarıma ne olduğunu bile anlatamıyorum. Beni rencide ettiler.”

Oysa Tuba Çakmak adlı kadın, Müslümanlığın ne olduğunu idrak edebilmişti mi ki, çocuklarına anlatabilecekti?

Özünü bilmeyen, özünü görmeyen insan kendini kabuktan ibaret zanneder. Cevizin dışı sert bir kabuktur ama içi yumuşak yemişten ibarettir. İnsanın gerçek kimliğinin farkına varabilmesi için dış kabuğunu kırması gerekmektedir. En büyük gafillik ise, kişinin kabuğu ile yani dış görünüşü ile özdeşleşebilmesidir.

“Cevizin kabuğunu kıramayan cevizi kabuk zanneder.” İmam Gazali

Müslümanlıkla şereflenerek yücelmiş insanlar, şeref sandıkları başka bir şeye asla ihtiyaç duymazlar. Ancak münafıklar ise başka yolların ardına düşmelerinden Allah tarafından öyle zelil olurlar ki, Tuba Çakmak adlı kadın misali niceleri gibi her şeyden aşağı kılınırlar.

Bir kulun, diğer bir kulu aşağılabilmesi, hakaret edebilmesi, dışlayabilmesi, güdebilmesi veya hor ve hakir bırakabilmesi asla mümkün değildir. Ancak işlenen ne varsa, kişi ya kendine yapmakta ya da yaptırtmaktadır. Dolayısıyla İslami kriterlerin dışında başkaca yollara sapanlar, diplere gömülürler.

İslam âleminin(!) dış görünüşe olan ilgisi yani imanı Müslümanları öyle zillete mahkûm etmiş ki, Allah ve Resulü’nün hükümlerini yok sayılırcasına nefislere peşkeş çekmiştir. Oysa hayatta hiçbir zaman dış görünüşe aldanmamak gereklidir. Asıl ölçü o dur ki, ruhla beden bütünleşmişken nasıl yaşam var oluyorsa, beden ile ruhun ayrı tutulması da ölümü gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla Müslümanlığın şiarı, göründüğü gibi olmaktır.
.
Yıllar geçmiş olmasına ve onlarca ülke gezmeme rağmen unutamadığım olay, eş ve çocuklarımla yaptığım Katar gezisiydi. Four Season adlı otelde konakladığımız sırada eşimle birlikte oteli dolaşıyorduk. Lobinin yakınında olan şaşalı bir bölümü gezdiğimiz sırada bir yetkili gelerek, eşime, Müslüman oluşundan dolayı burada bulunamayacağını ve bar olmasından ötürü sadece gayrimüslimlere serbest ve Müslümanlara yasak kılındığını bildirmişti. Oysa orası, bar olduğu anlaşılmayan bir dinlenme yani kafe görünümündeydi. Alkol kullanılmasa da kahve yahut alkolsüz bir içkinin içilmesi veya içeriye bakılmasının normal karşılanması gerekir diye düşünülebilir ama orası bir bardı ve Müslümanlara haramdı. Neticede Allah’ın haram saydığı ve ayetlerin yalanlandığı bir yerde Müslüman’ın bulunabilmesi yasaktır. 

Öyleyse Müslüman bir kadın veya erkeğin orada bulunabilmesi mümkün sayılabilir miydi? 
     
İki çocuk, anneleri hakkında tartışırken biri diğerine demiş ki, “Annem senin anneni kerhanede gördü.” O da sormuş; “Peki, senin annenin orada ne işi vardı?” 
 
İşte sorun; İslam bilinmeden Müslüman olmaya kalkışmak nedir bilir misiniz; deve kuşunun tehlike karşısında saklanabilmek maksadıyla başını kuma gömerek gizlenebildiğini sanması gibidir! Dolayısıyla saçını örtmekle Müslüman olduğunu sanan; kızının dansını Müslümanlık olarak görüyordu.

Oysa dans, namahrem çiftlerin birbirleriyle sürtüşüp şehveti kabartmasından dolayı bir zinadır. Velev ki karşındaki kavalyen hemcinsin olsa dahi! Ama sen öyle bakma desende, cinsel duygular hatta tatmin bekleyen organlar hiç oralı olmuyor ki!

“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” Ahzab 36

“O (Allah), Kitap'ta size şöyle indirmiştir ki: Allah'ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar kâfirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.” Nisa 140


“Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.” Yunus 44

Hiç yorum yok: