8 Aralık 2017 Cuma

Meğerse IŞİD ne kadar haklıymış!

Küfre karşı imanı galebe çalabilmek için haçlı-siyonist güçler önünde kalkan olan İslam kimlikli münafık hainleri cezalandıran cihad ehli, güya Müslümanları öldürmekle suçlanmış; böylece İslam karşıtlığı ve kardeş katili olmakla yaftalanmışlardı. 

Oysa ABD ve İsrail hegemonyalığını engelleyebilmek maksadıyla nefsi hiçbir menfaat gözetmeksizin sırf Allah rızası adına hayatlarından vazgeçen mücahidler, bugün yaşanılan Mescid-i Aksa felaketsel utancı gibi sayısız esaretin gerçekleşmemesi için İslam âlemine çağrıda bulunmuş; ancak ABD zalimine cesaret veren o münafıkların destekleriyle Müslümanların vatanı Kudüs ve Müslümanlar peşkeş çekilebilmiştir. 
  
Mescid-i Aksa’nın içinde bulunduğu Kudüs, sadece Filistin Halkının değil tüm Müslüman Halkların vatanıdır!

Her ne kadar gerek hıristiyan gerekse yahudiler, Kudüs’ü sahiplenmeye çalışsalar da,  Mescd-i Aksa’nın Müslümanların ilk kıblesi olma hasebi; Hz. İbrahim gibi Hz. İsa ve Hz. Musa’nın da Müslüman oluşlarından hiçbir hakları bulunmamaktadır. Unutulmamalıdır ki, Allah, Mescid-i Aksa’yı mübarek kılmış ve kâfirlerin malik  olmalarını yasaklamıştır.
    
Peygamberimiz; “Münafık, kâfirden yetmiş kat daha tehlikelidirbuyurup iman etmiş müminleri riyakârlara karşı uyararak, herhangi bir ihanetle karşılaşıp yıkıcı darbe almamaları konusunu özellikle vurgulamıştır. Her ilişkide olduğu gibi aleni düşmana karşı tedbirli; dost ya da senden görünenlere teslimiyetçi duygular çöküntü ve yenilginin yegâne sebebidir.

Seküler-laik odaklı hümanist politikalar vicdanları katranlandırmış, merhamet ve adalet ışığıyla yaratılmış insanların kalplerine çöküp bencilleştirmek suretiyle zalimleştirmiştir. Müslüman olanlar vahiy dışı düşüncelerin etkisinde kalarak münafıklaşmış; güce kavuşabilmek için sözde inandıkları Allah’ı nefislerine peşkeş çekmişlerdir. Her şart ve koşulda Müslümanlık gibi yüce bir şerefle onur duyup karşıtları aleyhine haklı bir müdafaaya girişeceklerine, meşru sayılabilmek için vahyi kemirerek onlara benzemiş; hatta daha da beter olmuşlardır.

Vahye iman etmiş Müslümanlar sadece haçlı-siyonist’lerce değil, kendilerinden bildikleri münafıklarca da öyle baskı ve zulüm altındadırlar ki, zaferlerindeki en büyük handikap bizatihi onlardır. Çünkü onlar, şeytan misali kurdukları tuzaklarla manipülasyonda sınır tanımamakta; dolayısıyla Müslümanların egemenliklerine mani olmaktadırlar.    

Vilayetin birinde adamın biri çeşme yaptırmış ve çeşmenin üzerine “Müslümanlar buradan su içemezler” diye bir uyarı asmış. Tabii ki Müslüman dediği, Müslüman kimlikli münafıklarmış! Bu haber valinin kulağına gidince, “Şu densizi derhal tutuklayıp karşıma getirin” diye emir vermiş. Adamı derdeste edip valinin karşısına getirdiklerinde adam; “Bana bir manga asker verin ve doğruluğumu size kanıtlayayım” demiş. Yanına bir manga asker alıp, önce kiliseye giderek ayin yaptırmakta olan papazı cemaatinin önünde yaka-paça tutuklarında tüm cemaat ayağa kalkmış, “Papazımızın yerine bizi götürün” diyerek gözyaşları içinde feryat figanı basmışlar. Sonra havraya giderek, yine cemaatiyle birlikte dua eden haham’ı gözaltına almaları üzerine aynı tepkiyle cemaat ayaklanmış ve kendilerini haham’larına siper etmişler. Son olarak camiye gitmişler ve vaaz vermekte olan imamı gözaltına aldıklarında cemaatten hiç kimse aldırış etmediği gibi, “haddini aşıp konuşmasaydı” diyerek, askerlerin götürmesine izin vermişler. Adam, valinin karşısına çıkıp durumu bir bir anlatınca, valinin boynu büküp kalıp, adamı serbest bırakmış…

ABD başkanı Trump ile kapalı kapılar ardında Kudüs ile ilgili pazarlık yaparak İsrail’e peşkeş çeken Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz, oğlu Veliaht Prens Muhammed bin Selman, BAE Veliaht Prensi Zayed ve Mısır firavunu Abdülfettah es-Sisi Müslümanlar mı? Eğer IŞİD’li cihad ehli, onların kafasını uçurmuş olsa idi suçlu mu sayılacaklardı?   

Bir fahişenin namusluluğu; bir dolandırıcının dürüstlüğü; bir caninin hümanistliği; bir münafığın Müslümanlığı ne ise; İslam Ülkelerinin Müslümanlık varlığı da odur!

Öyle bir trajikomedilik yaşanıyor ki, dibine kadar haçlı-siyonist güçlerin boyunduruğu altına girmek suretiyle kölelikte yarışan sözde İslami Ülkeler (münafık ülkeler), konuşmaktan ve ulumaktan öte caydırıcı hiçbir yaptırıma girişmeye cüret edemeyerek, Müslüman toplulukların basıncını engellemeye çalışmaktadırlar. Zaten onların verdiği cesaretten dolayı gerek ABD gerekse İsrail pervasızlaşmıyor mu?

Öyleyse neden ABD ve İsrail’e öfke duyuluyor ki? O cesareti veren İslam maskeli münafık ülkeler ise, öfkeyi hak eden bunlar değil midir? ABD’ye karşı hak ve adalet adına cihad eden Müslümanları teröristlikle yaftalayan o münafıklar, elleriyle Mescd-i Aksa’yı teslim etmişlerdir.

KONUŞMAYIN, YAPIN!

Ancak yapamazlar; neden biliyor musunuz; haçlı-siyonist bedhahların köleleri olmalarından. Öyleyse neden konuşuyorlar diye soruyorsanız; olabilecek patlamalara karşı dostlarını her türlü zarardan muhafaza edebilmek için!

Ama iman etmiş Müslümanlar unutulmamalıdır ki, bir nebzeye kadar hükümetlerinin politikalarını sineye çekerler; had aşılınca ne hükümetleri ne de politikalarına aldırış etmeyip öyle şehadete koşarlar ki, yeryüzü mezbahaneye döner.

Şöyle ki, tencerede pişen etler ve binbir çeşit sebzenin görünüşüne aldanıp iştihanızı kabartmayın; basıncın artmasıyla o tencere bir patlar ki, bırakın yemeyi canınızı dahi kurtaramazsınız.  
   
Neticede menfi-müspet her şey Allah’ın dilemesi yani iradesiyle gerçekleştiğinden her halükarda kâfir ve münafıklar hak ettiklerini mutlaka tadacaklardır. Küfür ile işbirliği içinde olan münafıklar, ne yeryüzünde ne de gökyüzünde Allah’a ve dini İslam’a hiçbir zarar veremezler. Bu sebeple şerefsizlikle yaftalanmış münafık güruha şerefli bir amelin Allah tarafından nasip edilmediği gerçeği karşısında onların değil, Allah’ın hükümlerine itaat ederek davranmak, Müslüman olabilmenin gereğidir.

Her şey ne ABD, ne İsrail, ne de diğerlerinin sözüne değil, Allah’ın “ol” demesine bakmaktadır.

Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Bakara 216

“Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah, kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır.” Al-i İmran 77

“Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar hiç anlamazlar. Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki elbise giydirilmiş odunlardır. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakının. Allah onları kahretsin.” Münafikun 3- 4


“Allah erkek münafıklara da kadın münafıklara da kâfirlere de içinde ebedî kalacakları cehennem ateşini vâdetti. O, onlara yeter. Allah onlara lânet etmiştir! Onlar için devamlı bir azap vardır. Tevbe 68

Hiç yorum yok: