15 Aralık 2017 Cuma

“Bir gün altından heykelimi dikecekler.”

Adolf Hitler!

Avusturya’nın küçük bir kasabasında doğmuş ve yoksul bir ailenin sıradan gümrük memuru olan çocuğuymuş. Herkesin geçim sıkıntısı çektiği ve işsizliğin hüküm sürdüğü o dönem babasını endişeye sevk ediyor ve Hitler’in geleceğini garantileyebilmesi adına memur olmasını istiyor; dolayısıyla kendisine baskı uyguluyordu.

Ancak Hitler, babasına ısrarla karşı çıkıyor ve ressam olmak istiyordu. Bu sebeple karşılıklı inatlaşmaları büyük tartışmalara neden oluyordu. Ayrıca, Hitler, okuldaki derslerinde de çok başarısızdı; sadece ressam olabilme amacıyla ileride işine yarayacağı derslere ilgi duyuyordu.

Ne var ki Allah, her ikisinin, endişe içinde gelecekle ilgili düşlerinde hayal ettikleri meslekleri değil, dünyayı sallayacak ve dünya savaşlarını çıkartacak bir lider olmasına karar vermişti.

Öncesinden yazılmış kader, düşünce, arzu ve isteklere göre iradece değiştirilemezdi. On üç yaşında babasını kaybedip yetim kalmasının ardından, çok ağır bir hastalığa yakalanarak hiç gitmek istemediği okula ara vermek zorunda kalmıştı.

Hitler, çocuk yaşta annesini de kaybetmesinden sonra eline geçen çok az bir yetim maaşıyla geçinemeyeceğini düşünerek Viyana’ya gitti. Güzel Sanatlar Akademisine girebilmek için girdiği sınavda yüzde yüz başarı beklediği sırada kaybettiğini öğrenince yıkılmıştı. Yeteneksiz olabileceğini kabul edemiyordu. Üstelik liseyi de bitirmemişti. Viyana’da acı dolu günler geçirmiş; amelelik, boyacılık gibi işlerle karnını zor doyuruyor olmuştu. Lakin hakkında yazılmış olan kader, onu öylesine yükselterek yeryüzünde hüküm sürdürmüştü ki, iradesel ne bir akıl, ne bir düşünce, ne de bir eğitimin zerre kadar mutlaklığı olmadığını kanıtlanmıştı.

Hani kimileri “illa eğitim; illa okul; illa diploma” der ama kader, onların düşündüklerinin tam tersiyle hükmeder. 

Öyle ya; okulsuz, diplomasız, ebeveynsiz, kariyersiz, güçsüz, kimsesiz, yetim ve yoksul bir çocuğun dünyaya diz çöktürebilmesi, kimin iradesiydi?

Maddi tüm olumsuzluklar ve iradesel yenilgilerle öyle bir süreç doğmuştu ki, hakkında yazılmış olan kaderin o yetim, kimsesiz ve diplomasız amelenin yeryüzüne hükmedecek liderliğe yükselebileceği gerçeğiydi. Karnını dahi doyurmaktan aciz ve eğitimsiz bir yoksul, nasıl oluyordu da dünyaya diz çöktürebiliyordu?  

İnsanların olayları seküler-laik düşünce düzeyinde sığ değerlendirmeleri sonucu vardıkları kararlar, fıtratsal yaratılış gerçeğini irdelemeksizin güttükleri yargılar olmalarından fevkalade vahim bir yanılgının içinde bocalamalarına neden olmaktadır. 

Lanetlenmiş yahudilere soykırım yaptığı iddiasıyla dünyaca mahkûm edilip “canavar” yaftasıyla damgalanan Hitler; zillet ve alçaklıkla mühürlenmiş olan yahudilerle kıyaslanamaz bir insanlık abidesiydi.   

Yoksul, yetim ve eğitimsiz bir geçmişi olan Adolf Hitler, dünyaya yayılarak fitne ve bozgunculuk çıkarmış; peygamberleri öldürmüş; arka çıkarak topraklarında yaşam hakkı tanımış sultanları ve devlet başkanlarına suikastlar düzenleşmiş; toplumları bölmüş; kendilerinden başkasını insan saymayarak kanlarını dökmüş ve yurtlarından çıkarmak suretiyle isyan ederek haddi aşmış olan yahudilerle mukayese etmek, takdir edilir ki asla adil değildir.

Vahyi ve tarihi incelediğinizde; yaratıcı Allah’ın verdiği nimetlere ve bir zamanlar cümle âleme üstün kılınmalarına nankörlük ve ihanet etmelerinden, azgınlık derecesinde kibre kapılarak yeryüzünde fesat çıkarıp düzeni bozmalarından, tıpkı cennette yaşayan şeytan misali ebedi olarak lanetlenmişlerdir. Kötülüğün, yalanın ve hilenin yegâne adresi olan yahudiler; ne insanlığa ne de dinlere hoşgörü ve saygısı olmayan sinsi ve zehirli emperyalistlerdir.    

Zulüm, azgınlık ve bozgunculuklarından dolayı Allah, onlara öyle lanet etmiş ve aşağılamıştır ki, hiçbir topluma yasak kılmadığı helal olan temiz ve iyi şeyleri haram kılarak, insanlık âlemi için nasıl bir tehlike ve pislik olduklarını deşifre edip, insanların onlardan sakınmalarını telkin etmek suretiyle hiçbir sözlerine, akitlerine ve dostluklarına güvenilmemesini buyurmuştur. Çünkü onlar, kendilerinden başkasını insan seviyesinde görmeyip herkesi düşman bellemiş yeryüzünün en zalim, en egoist ve en narksist yaratıklarıdır.
 
Müslümanlar ve Hıristiyanlar başta olmak üzere diğer inanç sahiplerini başka ilahlara tapınan putperestler olmakla hedef gösterip, dolaylı yollardan öldürülmelerine hükmetmeleri, onların bir insan değil, en aşağı sapıklar olduğunu kanıtlamaktadır. Dolayısıyla Adolf Hitler, her devirde dünyayı tehdit ederek insanları birbirine düşüren kıyıcı ve bozguncu yahudilerin yanında son derece masum ve insanlığa faydalı bir kişilikti.

Allah’ın kahrettiği bir toplum olan yahudileri hiçbir güç aklayamaz ve insan statüsünde barındıramaz. Hitler’in merhametsizliğinden ve zalimliğinden nefret eden dünya, neden İsrail’e tek bir eleştiri ve yaptırım getirmiyor? Yoksa yahudiler insan da, Müslümanlar mı insan değildir? Hayvan hakları kadarda mı bir değerleri bulunmamaktadır? Yoksa kafaları ve karınları deşilen o bebeler, caniliği hak mı etmişlerdi?

Yaratıldıkları günden itibaren hiçbir sözlerinde durmayan; insanı insan yapan yüce değerlerden hiçbirisini; barış, tahammül, sadakat, sevgi ve hoşgörüyü içlerinde barındırmayan yahudiler, yeryüzüne gelmiş geçmiş en acımasız, en karıştırıcı, en kan dökücü, en isyan edici, en fitneci ve en riyakâr topluluktur. Tek amaçları yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak olan yahudiler; Allah’ın hışmına mahkûm olmalarından ne bu dünyada ne de ahirette huzur ve güvene kavuşamayacak, maskeledikleri yüzleriyle insanları aldattıkları gibi Allah’ı kandırmayacaklardır. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur!

Öyle ki, çıkardıkları fitne, yaptıkları ihanet, uymadıkları anlaşma, Müslümanlara düzenledikleri baskılardan ve Hendek harbinin en hassas safhasında müşriklerle giriştikleri işbirliklerinden dolayı Beni Kurayza gazasını gerçekleştiren Peygamber Efendimiz, yahudileri Medine'ye iki saatlik mesafede bulunan sağlam sandıkları kalelerinde öyle bir hezimete uğratmıştı ki, kadın ve çocuklar dışındaki tüm yahudi erkekleri öldürerek cezalandırmıştı.

Yahudilerle ilgili Allah Resulü’nün Hz. Sa’d  Bin Ebi Vakkas’dan hüküm vermesini istemesi üzerine, Hz. Sa’d der ki:
“Benim hükmüm odur ki, akil ve baliğ olan bütün erkeklerin boynu vurulsun! Kadınları, çocukları esir alınsın; malları da Müslümanlar arasında taksim edilsin.”

Peygamberleri öldüren tek toplum olan zalim yahudiler ve müttefiklerine gösterilebilecek tolerans, kurulacak dostluk, girişilecek işbirliği, çıkar ittifaklığı ve duyulabilecek bir güven; şerri, laneti ve gazabı davettir. Zaten davete icabet eden Müslüman toplumların şerden dolayı başları zilletten kurtulamamaktadır. 
 
Varlıkları boyunca ırksal ve dinsel bir egemenlik adına hayvan-bitki bile demeden her şeyi yok etmek ya da boyunduruğu altına almak isteyen yahudiler, kadersel lanetliklerinden dolayı sürekli aşağılanmış ve ürkütücü yaratıklar olarak dışlanmışlardır. Bir toplumun bütünlüğü, huzur ve bekası, ancak yaratıcı Allah’ın uyarılarıyla mümkündür.

İkinci Dünya Savaşıyla birlikte geçmişte yaptıkları ve yapacaklarını kendi başlarına tattıran Allah, belki bir ders alıp insan olabilirler imtihanıyla Hitler’i araç kılmış, ama kaderce lanetlenmiş topluluk olmalarından hiç değişmeyerek, yalancılık, zalimlik ve gaddarlıklarına son vermemişlerdir. Gerçi Hz. Musa’nın onca çabasına ve başlarına gelen sayısız musibetlere rağmen iflah olmayan yahudileri, Hitler veya bir başkasının sapkınlıktan vazgeçirebilmesi mümkün değildir.  

Zihin ve duygularındaki fıtratsal canavarlıkları insanlarca irdelenmediğinden ve vahiy ölçü alınmadığından şımartılmış ve güya mağdur bir toplummuşçasına değer verilmiştir.

Kendi tarihimiz olan Osmanlı’da aynı hatayı yapmış, dağılıp yıkılmaktan kurtulamamıştı.

Eğer yaratıcımız Allah, yahudilerin insanlık adına korkunç ve sinsi bir düşman ve belâ olduklarını açıkça deklare etmiş ise, iman eden hiçbir mümin onları dost edinmemeli, zerre kadar güvenmemeli ve asla arkalarını dönmemelidirler.  Çünkü onlar, kadersel düşmanlardır!

“Yahudilerin yaptıkları zulümden, bir de çok kimseyi Allah yolundan çevirmelerinden, menetmelerinden dolayı kendilerine (daha önce) helal kılınmış bulunan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık.” Nisa 160

“Andolsun ki İsrailoğullarının sağlam sözünü aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Ne zaman bir peygamber onlara nefislerinin arzu etmediğini (ilahi hükümleri) getirdi ise bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.” Maide 70


“Allah kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri (yahudileri) kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz.” Ahzab 26 

Hiç yorum yok: