30 Ağustos 2013 Cuma

Gelmiş geçmiş en pespaye teşkilat...

Asıl kahredici olan, namının İslam İşbirliği Teşkilatı olması!

Her türlü entrika, ihanet, hainlik, alçaklık, gaddarlık, egoistlik, korkaklık, münafıklık, fırsatçılık, çıkarcılık ve haksızlık gibi insanlığı ve adaleti doğrayan tüm erdemsizlikleri içinde barındıran bu teşkilat doğrudan şeytana ve dostlarına hizmet etmekte; İslam düşmanlarının Müslüman işgal ve katliamlarına arka çıkarak meşrulaştıran hıyanet şebekesidir.

Her teşkilatın bir ilkesi, caydırıcılığı, yaptırımı, saygınlığı, şerefi, tutarlılığı, temsil ettiği insanlara karşı yükümlülüğü vardır ama bu teşkilat namertliği öyle rehber edinmiş ki, dünyada bir İslam ülkesi olmadığını kanıtlamıştır. Çünkü hak, adalet ve vicdandan asla taviz vermeyip sadece Allah’a kulluğu seçmiş bir devlet, böylesi habis bir teşkilatın üyesi olamaz!

Müslüman ülkelerin aralarındaki anlaşmazlığı, içlerindeki kargaşalıkları, iktidarların halklarına giriştikleri zulümleri, uğradıkları saldırıları ve katliam gibi birçok olumsuzlukları bizzat çözme dirayetini inat ve ısrar, cesaret ve kararlılıkla göstermeyerek; taşeronluğunu yaptıkları batılı barbar güçlere havale etmek suretiyle Müslümanların işgallerini, öldürülmelerini, yurtlarından çıkarılmalarını, kanlarına kadar sömürülmelerini, horlanmalarını, en insafsız işkencelere uğratarak kadınlara tecavüz ettirmelerini ve birbirlerine karşı düşmanlıkları daha da derinleştiren, bu lanetli teşkilattır.

Dünyada işgale uğrayarak haçlıların ve Siyonistlerin çizmeleri altında ezilen bir İslam ülkesi yoktur ki, sorumlusu bu teşkilat olmasın! 
  
Kalbinde bir nebze iman olan Müslümanlar, bu teşkilatın Haçlılardan, Siyonistlerden, Masonlardan ve Komünistlerden çok daha zararlı ve tehlikeli olduğunu bilmelidirler.

“Münafık, kâfirden yetmiş kat daha tehlikeli ve zararlıdır.” Hz. Muhammed (s.a.v)

Ümmet bilinciyle yüzyıllardır İslam toplumlarının halifeliğini yaparak burunları kanasa yardıma koşan Müslüman Türk milletinin aziz, itibarlı, güçlü, vicdanlı, adaletli ve şerefli temsilcisi Osmanlı Devleti’nin imanını ve cesaretini taşıdığı sanılan Ekmeleddin İhsanoğlu adlı şahıs; köhnemiş, tükenmiş, pespayeleşmiş ve münafıklaşmış bu teşkilata, genel sekreter olarak getirilmesiyle, Müslümanlara bir umut doğmuş ve haçlılara karşı haklarının savunulacağı güvencesi gelmişti. Lakin bu münafık, diğerlerinden de beter çıkmış, gerek Körfez Ülke krallarının gerekse Avrupa’daki kralların masalarında ağırlanmak ve vakit geçirmekten öte mazlum Müslümanlar için tek bir adım atmamıştır. Örneğin Mynamar’da Müslümanlar canlı canlı yakılırken, devlet başkanı Thein Sein’in yakasına yapışıp “ne yapıyorsunuz” diye sormak yerine, İsveç kralı gibi birçok kralla saraylarda nefsini tatmin etmiştir.
Nerede bir kıyım, karışıklık, zulüm, savaş ve fitne var ise, neden sadece İslam ülkeleri? Müslümanların arkasında böylesine işbirlikçi münafık bir teşkilat varolduğu müddetçe, başka bir toplumda olabilmesi mümkün müdür?

İhsanoğlu, Suriye’ye yapılacak müdahale ile ilgili; “Askeri müdahale çözüm değildir. Dışarıdan yapılacak askeri müdahalenin problemi daha vahim bir hale getirir” açıklaması, açıkça katliamların ve çatışmaların Suriye haritadan silininceye kadar devam etme ifşaatıdır. Bugüne kadar bir kez olsun Suriye’ye giderek Esad ile görüşmüş mü? Esad’a destek çıkan İran dini lideri Ali Hamaney ile görüşmüş mü? Peki, sözde İİT olarak Esad üzerinde caydırıcı bir etki için çaba harcamış mı? Sorun çözülünceye kadar Suriye’de kalmış mı? Müslüman kasapları ABD ve İngiltere yerine İİT olarak yapılması gereken müdahale için çağrıda bulunmuş mu? Eğer askeri müdahale çözüm değil ise; askerin, silahlı kuvvetlerin, askeri gereçlerin ve yatırımların gereği nedir? Savaşsız çözüm olabiliyor ise, elindeki tanrısal şifre nedir ve neden uygulamamıştır?

İhsanoğlu, Mısır’daki firavun darbesiyle devrilen Mursi’yi teslim olması için ziyaret etmiş ve ret cevabı alınca Mursi’nin demokrasi tecrübesinin olmadığını belirterek, "Ortaya çıkan yeni liderlerin bunu düşünerek ortaya çıkmaları lazım. Başka milletlerin bir asırda yaptıklarını bir senede yapamazsınız" açıklamasıyla, İslam’dan ve tarihten de bihaber olduğunu kanıtlamıştır. Ayrıca İhsanoğlu, darbeci firavun ordusunun başkomutanı Sisi’ye, ‘yaptığın haksızlık; halkını katlediyorsun; meşru bir iktidarı devirdin; derhal geri çekil’ gibi bir uyarıda mı bulundu, yoksa ‘az bile yapıyorsun; tek bir İhvan kalmayıncaya kadar başlarını ez” mi önerisinde bulundu?

Düşüncesiyle ilgili ne örnekleri çoğaltacak ne de uzaklara gideceğim. Yakın tarihimiz, sanırım münafık aklının idrakine yetecektir. 600 yıl boyunca gece gündüz demeden Müslüman milletimizle savaşmış haçlılar, malumunuz üzere Osmanlı Devletimizi yıkamamışlardı. Lakin CHP lideri Atatürk, birkaç yılda bileğini bükemediği ve şanından ürktüğü Osmanlıyı yıkıp namını sildiği gibi batılı devrimleriyle de hilafeti sonlandırmış ve milletimizi bir halden başka bir hale dönüştürmemiş miydi?  Ki, Atatürk, demokrasi yani millet seçimiyle başa gelmediği gibi devrimlerini de millete danışarak onay almamıştı.

Ancak Mursi, demokrasiye olan güveni ve bir Müslüman olarak insan hayatına ve halkına verdiği önemden dolayı yanlış yapmıştı. Tıpkı Atatürk gibi devrimlerine karşı çıkan azgınların kellesini alacak ve demokrasi havarilerinin gerçekte demokrasi düşmanı oldukları gerçeğiyle başlarını ezecekti. Demokrasi bayraktarı Sokrates’i de demokratlar idam etmemiş miydi?

Şimdi de Ortadoğu barış görüşmeleri adına Filistin’in İsrail’e teslimine çalışıyor. Özde olmayıp sözde olan İslam âleminin kriz odağı İİT’dir. Günümüz temsilcisi Ekmeleddin İhsanoğlu da Müslümanların lehine değil aleyhine çalışan haçlı ajanı olmasından, asla sırlarınızı paylaşmayın ve onunla birlikte bir müzakerede bulunmayınız ki, şeytanın dehşetsi tuzağından kurtulabilesiniz. İİT ve Ekmeleddin İhsanoğlu, size sadece beden vaat ediyor, oysa Müslümanlar bedene değil ruha iman etmişlerdir. Çünkü ruhsuz bir beden ölüdür!
    
İhsanoğlu’nun BM genel sekreteri olması, tam ona yakışacak bir görevdir. İİT genel sekreteri iken Suudi Arabistan’ın, BM genel sekreteri olunca da ABD’nin kuklası olmak, başka kime yaraşır?


Ey iman edenler! Münafıklar, kâfirlerin İslam maskesi takmış riyakârlarıdır. Kâfirden kaçma, sana zarar veremez ama münafıktan, yaban eşeğin aslandan ürküp kaçması gibi uzaklaş ki, ne dünyan ne de ahiretin heba olsun. Onlar lafebesidir ve gerekçeleri asla bitmez. Kabul ettikleri yanlışları öyle süsleyerek sizi ikna ederler ki, nasıl yok edici bir zehir kazandığınızın farkında bile olamazsınız. Onlar asla hakkın ve adaletin yanında olmaz, çıkarları için vicdan taşımaz ve göz açıp kapayıncaya kadar hem dininizi, hem vatanınızı, hem şerefinizi, hem namusunuzu, hem de canınızı satarlar. Şöhretlerine, makamlarına, kariyerlerine ve kimliklerine aldanma! Yaratılmış canlıların içinde en acımasız ve en bedhah olanlardır.    

Hiç yorum yok: