23 Ağustos 2013 Cuma

Güya müminler ama beşere de iman ederler…

Onların çoğu, ancak ortak koşarak Allah'a iman ederler.” Yusuf 106

M.Ö. 400’lü yıllarda yaşayıp Sinop’ta dünyaya gelerek kalpazanlık yaptığı gerekçesiyle Atina’ya sürülen ünlü filozof Diogenes’in dünyaya bakışı ve yaşamı, ahirete iman etmiş Müslümanlarda olması gereken bir hayat felsefesidir. Diogenes’e göre en üstün iyi; “erdem ve fazilettir.” Bilge, şan, şeref, makam ve servet, hor görülmesi gereken uydurma “iyi” lerdir. Bilge, nefsini istek ve arzulardan uzak tutmalı ve ihtiyaçlarını en aza indirmelidir. Makedonya Kralı İskender, bir gün kendisine “Bir dileğin var mı?” diye sorunca, Diogenes,“Var, gölge etme başka ihsan istemem!” diyerek dünyayı titreten İskender’i aşağılamak suretiyle yanından uzaklaştırmıştı. Daha sonra İskender, “İmparator olmasaydım ‘Diyogenes' olmak isterdim” demiştir.

Malumunuz üzere peygamber Hz. Yusuf (a.s), çocukluğundan itibaren atlattığı birçok ölümcül badirelerden sonra Mısır’da uğradığı iftiradan dolayı da zindana atılmıştı. Her ne kadar atılan iftira kanıtlanmış ise de, iftirayı atan kadının saygın ve itibarlı oluşundan kadın aleyhine ülkede yayılan dedikodulardan ve Hz. Yusuf (a.s)’ın karşı konmaz güzelliğinden dolayı diğer kadınların da nefsine meyletmeleri, Allah’tan zindana atılma niyazına sebep olmuştu.

(Yusuf:) Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! dedi.” Yusuf 33

Hz. Yusuf (a.s) ile birlikte zindana kralın hizmetinde bulunan iki delikanlı daha girdi. Detaya girmeyecek ve Yusuf Suresini defalarca okuyarak idrak etmeye çalışmanızın asıl gerçekleri kavramanızda faydalı olacağını biliniz.

Bir müddet sonra cezalarını çeken bu delikanlılardan kurtulacağını bildiği kimseye Hz. Yusuf (a.s) dedi ki; “Beni efendinin yanında an!” Şüphesiz Hz. Yusuf’un bir anlık dalgınlığa düşerek Rabbi, vekili, destekçisi, yardımcısı ve kurtarıcısı Allah’ın yanında bir beşerden medet umuşu, Allah’ın zoruna gitmiş ve zindanda daha fazla kalmasına neden olmuştu.

Onlardan, kurtulacağını bildiği kimseye dedi ki: Beni efendinin yanında an, (umulur ki beni çıkarır). Fakat şeytan ona, efendisine anmayı unutturdu. Dolayısıyla (Yusuf), birkaç sene daha zindanda kaldı.“ Yusuf 42

İşte imanın şifresi; Allah’tan gayri bir başkasından medet ummamak ve yardım dilememektir. Allah’ı olan bir mümin’e herhangi bir beşerin “benden bir dileğin var mı” sorusuna, “gölge etme başka ihsan istemem” demediği müddetçe, iman etmiş sayılmaz. Maalesef tumturaklı iman edememiş olmamızdan sürekli işlediğimiz bu ortak koşmadan dolayı dualarımıza yanıt alamıyor ve beterin daha beteriyle karşılaşarak hem dünyamızı hem de ahiretimizi yitiriyoruz.

Madem Allah’a dayanıp güvendiğini, vekil ve destek olarak Allah’a iman ederek ‘Allah bize yeter’ diyorsun; neden sabretmeyip mutlak bir irade sahibiymiş gibi beşere de yanaşıyorsun? Allah’ın zihin ve kalbin derinliklerinde saklananı bilmediğini mi sanıyorsun? Allah’ın yanında beşeri de kudret sahibi gördüğün halde ortak koşmadığını iddia etmen apaçık bir yalancılık değil midir?

Geçmişteki ihlâslı Müslümanlar, hiçbir çıkar gözetmediklerinden sırf Allah rızasını kazanabilmek için dünyanın bir ucunda zulme uğrayan küçük bir toplulukta olsa yardıma koşar ve zalimlerle mücadele ederlerdi. O gün İslam ordularını seferber eden Allah, neden bugün yardımı nasip etmiyor? Neden Müslümanlar, özellikle dinlerine düşman olan emanetsi güçleri, beşeri kudret sahibiymiş gibi yüceltip medet umabiliyorlar? Allah, müslüman kimliklilerin destekçisi ve yardımcısı olabilir mi? Doğrudan inkâr eden ile ortak koşanların (kâfir ile münafık) sürdürdüğü mücadele batıl olduğundan, ancak Rabbine teslim olanların ortaya çıkmasıyla Allah’ın ışığı belirir.

Dikkat edin; Hz. Yusuf (a.s) peygamber olmasına rağmen bir kereye mahsus beşerden yardım talep etmesi zindanda daha fazla kalmasına neden olmuş ise, sıradan insanların vay hallerine!

Nasıl bir akıl, inanç ve muhakemedir ki, ellerini açıp yaratıcın Allah’a sığınarak yardım dileneceksin, ‘amin’ dedikten sonra da yakaladığın bir beşerin yakasına yapışıp işini gördürmeye çalışacaksın. Vallahi bu apaçık bir riyakârlık ve münafıklıktır.

İnsanoğlu sabırsızlıktan ve ikiyüzlülükten kaybetmekte, yaratıcısı Allah’ı işini görmesi için vekil tayin ettikten sonra hilkatteki eşine de vekâlet verip, akabinde Allah’a iman ettiğini ve kimseye ortak koşmadığını söyleyebilmektedir.

Ayrıca Vekil nedir, bilir misiniz? Vekil, Allah’ın 99 yüce adından biri olup, kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştıran” demektir.

Sabret! Allah, öyle eşsiz bir Tanrı’dır ki, en güvendiğinize ve yakınınıza aktardığınız sıkıntınızı yerine getirtmez, düşmanınızın eliyle yaptırtır. O, ince ve sezilmez yollardan öyle sebepler yaratır ki, ‘bu nasıl oldu’ hayretiyle şaşırıp kalırsınız. Eğer vekil ve destek olarak Allah’ı tayin etmişseniz, O’na ortak koşarcasına bir başkasına yalvarmayınız. Aksi takdirde her ne kadar Müslüman’ım deseniz de, satanistlerden bir farkınız kalmaz!

(Resulüm!) De ki: "Allah'ı bırakıp da ileri sürdüklerinize yalvarın. Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne de değiştirebilirler." İsra 56

“Allah'ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur. O, üstündür, hikmet sahibidir.” Fatır 2

“Onların hepsini biraraya toplayacağımız, sonra da Allah'a ortak koşanlara: "Siz ve koştuğunuz ortaklar yerinizde bekleyin" diyeceğimiz gün artık onların aralarını tamamen ayırmışızdır. Ve onların ortakları, derler ki: "Siz, bize ibadet etmiyordunuz.” Yunus 28

“De ki: Ortak koştuklarınızdan hakka iletecek olan var mı? De ki: "Hakka Allah iletir." Öyle ise hakka ileten mi uyulmaya daha layıktır; yoksa hidayet verilmedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayan mı? Size ne oluyor? Nasıl (böyle yanlış) hükmediyorsunuz?“ Yunus 35 (Bu ayeti, tamamen idrak edene kadar hıfzedin ki, doğru yola kimin götürdüğünü anlayınız.)


Allah'tan dileyim odur ki, herhangi bir beşerden yardım dileyecek bir gaflete hatta ihanete düşürmemesidir. Eğer böylesi bir delalete düşer isem, tövbe etmeyi hatırlatmasıdır.

Hiç yorum yok: