27 Ağustos 2013 Salı

Şeytan da gözyaşı dökmez; Drakula Kemal’de…

Gözyaşı, vicdandaki tepkimenin dışa yansımasıdır. Bir yaratığın insan olduğuna en önemli kanıt, kalpten türeyen vicdanı hislerin çektiği azap karşısında üzüntü olarak açığa çıkmasının fiziki göstergesi gözyaşıdır.

Tabiatı insan görünümünde olup ancak insani değerlere haiz olmayan numuneler, bazı hayvanların fizyolojik olarak gözyaşı dökmelerini dahi geçekleştiremezler. Fizyolojikte olsa gözyaşı kendilerine haram kılınmış, kalpleri kan pompalayan aygıttan öte insani herhangi bir his oluşturmamaktadır.  
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğ’lu; “Ağlayan adam çaresiz adamdır. Çare üretmeyen adamdır, biçaredir, zavallıdır o. Ancak zavallılığını gözyaşlarıyla dindirmeye çalışıyor" sözleri, bir milleti yönetmeye aday siyasi bir parti liderinin ‘insan’ olmadığını kanıtlamış; acımaya, üzüntüye, merhamete, hoşgörüye, kaygıya, pişmanlığa, vicdana, yardıma ve sevgiye nasıl amansız bir düşman olduğunu ortaya koymuştur.

Açıklamasıyla kendini bir kul yani insan olarak kabul etmeyip tanrı sanan Kemal, hata ve yanlıştan münezzeh megalomanıyla öyle bir büyüklük kuruntusuna sahipmiş ki, yaratılmışı insan yapan gözyaşını aşağılayıp hor görmesiyle şeytansı tanrılığını deklare etmiştir.

Dolaylı olarak iktidarlığına aday vicdanlı milletimizi Allah korkusu ve üzüntü karşısında ağlamalarından ötürü çaresiz, çare üretemeyen, biçare ve zavallı olmakla küçümseyen Kemal, doğrudan kendini kurtarıcı bir tanrı olarak ilan etmekte ve gözyaşı döken milletimizi ezilmişlikle aşağılamaktadır. İktidarda olsalardı ‘Mısır’da darbe olmazdı’ iddiasında bulunan megalomanlar kendileri değil midir?

Drakula Kemal’in; haksızlık, adaletsizlik, vicdansızlık ve insafsızlık karşısında sakin bir dilsiz şeytan olduğunu ifşa eden eşinin; "Ke­mal, be­nim ha­yat­ta ta­nı­dı­ğım en sa­kin in­san­dır. Hat­ta si­nir boza­cak ka­dar sa­kin bir adam. O ka­dar sa­kin ki; bu si­ze de yan­sı­yor. Ama olum­suz yönde! Di­ye­lim ki bir şe­ye si­nir­le­ni­yor­su­nuz. Onun sa­kin­li­ği yü­zün­den ye­te­rin­ce ba­ğı­rıp ça­ğı­ramı­yor­su­nuz. De­şarj ola­mı­yor­su­nuz. Açık­ça­sı ba­zen Ke­ma­l'­in sa­kin­li­ği­ne ta­ham­mül ede­miyo­rum" açıklamaları, insandan değil ruhsuz bir bedenden bahsettiğini ispatlıyor. Ancak ölüler, heykeller ve mumyalar sakindir!

Düşünebiliyor musunuz; vatan topraklarının işgale uğraması, vatandaşın sıkıntıdan çıldırmak üzere olması, afetlerle karşı karşıya kalması yahut malı ve canı gidecek olması gibi birçok olumsuzu sakinlikle karşılayabilen biri, devlet yönetebilir mi? Ancak sakinliği de yalan! Çünkü sakin kimseler ölüden farksız bulunmalarından zarar veremezler, yeter ki kendilerine yüklenen bir sorumlulukları olmasın. İktidara gelebilmek için millete ve hükümetine öyle saldırıyor, düşmanlarla ve teröristlerle işbirliği yapıyor, halkı kışkırtıyor, devlete ve millete karşı provoke ediyor ve fitne çıkarıyor ki, vatanın ve milletin lehine değil aleyhine olabilecek ne var ise, işlemekten geri kalmıyor.

Öyleyse gerçekte Kemal kimdir? Benim kanaatim tartışmasız bir Drakula olduğudur.

Haydi diyelim Kemal ağlamaz, Kemal hissetmez, Kemal vicdan taşımaz, Kemal merhamet duymaz, Kemal haksızlık karşısında susan bir dilsiz şeytandır; peki, CHP’liler de mi öyledir? Bir sıkıntı ve üzüntü karşısında gözyaşlarını tutamayarak ağlayabilen CHP’liler zavallı mıdırlar; çaresiz midirler; biçare midirler; acınacak kimseler midirler? Bu durumda Kemal, sefiller topluluğunun mu genel başkanıdır?
Kemal’in ifadesiyle zavallı, çaresiz ve biçare milletimiz, ‘bir de Kemal’i deneyip iktidara taşıyalım’ kararını verse, acaba ne olur?

15. Yüzyılın ünlü Drakula’sı Vlad Tepeş’in halkına yaptığı zulümden bir başkasını mı yapar?  

Kazıklı Voyvoda olarak da anılan Vlad Tepeş’in en amansız ve en acımasız düşmanı Müslüman Türklerdi. Kazıklara vurulmuş ve işkencelerle can vermekte olan Türklerden oluşan bir dairenin etrafında saray halkıyla yemek yemekten haz duyardı. Eline Müslüman bir Türk esir geçtiğinde el ve ayak derilerini yüzdürür ve meydana çıkan kırmızı etlerini tuzla ovuşturduktan sonra, elem ve azabın daha da artması için keçilere yalatırdı. Ona gönderilen Osmanlı elçileri başları açık olarak kendilerini tanıtmak istemeyince, sarıklarını başlarına çivi ile çaktırmıştı.

Biliyorsunuz Kemal’de sarık ve başörtüsü düşmanı ve CHP’nin sarık taktıkları gerekçesiyle idam ettirdiği Müslüman Türklerin sayısı halen meçhuldür. Biri çivi çaktırdı, biri idam ettirdi!

Kemal gibi gözyaşı dökmeyen, ağlamayı zavallılık sayan ve merhamete düşman olan Vlad Tepeş, bir gün, ülkedeki tüm yoksulları ve dilencileri saraylarından birinde ziyafete davet eder. Fakirler bu işe şaşırır ve aynı zamanda krallarının cömertlikleriyle övünürler. Tabi Drakula, onları doyurduktan sonra sarayı ateşe vererek hepsini yakar.

Sakın ha, Kemal’e umut bağlayıp güvenenlerinde başına aynı şey gelmesin!

Ağlayın, ağlayamazsanız, kendinizi zorlayın, hüzünlenin! Kıyametteki azabın dehşetini bilseniz, ayakta duramayacak hâle gelinceye kadar namaz kılar, sesiniz kısılıncaya kadar ağlarsınız.” Hz. Muhammed (s.a.v)  

“Allah korkusu ile bir damla gözyaşı akıtmak, binlerce altın sadaka vermekten daha kıymetlidir.” Hz. Ömer (r.a)

“Bu fenada bir garipsin, Gülme gülme ağla gönül, Derdin dahi çoktur senin, Gülme gülme ağla gönül” Yûnus Emre

“Kalp, yalnız gözyaşı ile yıkanır ve temizlenir. İbnurrahmi
“Gözyaşı ile yıkanan yüzden, daha temiz yüz olmaz. Williame Shakespeare
“Gözyaşları olanlara ne mutlu!” Goethe
Gözyaşları, insan ruhuna yağan yaz yağmurlarıdır.“ Alfred Austin

“Gözyaşları, acının sessiz sözleridir. “ Voltaire

Hiç yorum yok: