20 Ağustos 2013 Salı

Ey Gülen müslümanları!

Hiç ‘Gülen müslümanı’ olur mu deyip şaşırdınız değil mi? “Kur’an Müslümanları sapıktır” diyen rehberinizin amacı İncil, Tevrat ve Kur’an’ın harmanlandığı ve seküler düzenin razı olacağı bir  “Gülen Müslümanlığı” oluşturmak değil ise, Allah nezdinde tek ve hak kitap olan Kur’an’a savaş açmasının nedeni ne olabilir?

Yaratıcı Allah, Araf Suresi 3. Ayetindeki; “Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” hükmü apaçık ortadayken, dünyadaki Müslümanlar da, sizlerin Gülen’i dost edinip peşine düşmesi misali başkalarının ardına takılarak dolaylı yollardan Allah’a ortak koşmaları sonucu acı, dehşet ve esaret altında yaşamaktan kurtulamamaktadırlar.

Şüphe yok ki Gülen’in sözlerini tevile kalkışarak, Kur’an Müslümanları dediği insanların hadisi ve sünneti kabul etmeyen, ben Kur’an’a bakarım diyerek mezhep imamlarının yorumlarını beğenmemek suretiyle kendi nefsi doğrultusunda yorumlamaya çalışanlar için söylediğini savunacaksınız.

Ancak Kur’an’ın bir vahiy olduğu imanı ile ayetlerin Peygamber Efendimizin aracılığıyla insanoğluna duyurulduğu temel alınırsa, gerek ayet gerekse hadisin birbirinden asla ayrılığı mümkün değildir. Allah Resulü, fiziki ibadetlerin ve fiziki sünnetlerin dışında ayetlerle ile ilgili hiçbir yorumda bulunmamış, ne ilave ne de eksilme gibi nefsi bir açılıma kalkışacak hiçbir söz söylememiştir. Zaten ayetlerin dışında herhangi bir şey söylemesine yetki verilmediğinden Allah, kendisiyle birlikte Resulüne de itaati emretmiş ve Allah ile Peygamberleri birbirinden ayırarak bir kısmına inanırız bir kısmına inanmayız diyenler, asıl kâfirler olarak lanetlenmiştir.

Peygamberin görevi, Allah’tan indirileni açıkça tebliğdir. Yoksa ayetlerin terk edilip yüzlerce kimsenin hadis adı altında rivayetlere dayalı sözlere itaat edilmesi değildir. Her ne kadar Kur’an’ı Kerim, İncil ve Tevrat gibi tahrif edilememişse de, rivayete dayalı yorumlarla İncil ve Tevrat’tan daha beter hale sokulmuştur.
  
(Benim yaptığım) ancak Allah katından olanı, O'nun gönderdiklerini tebliğdir. Artık kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, bilsin ki ona, (kendi gibilerle birlikte) içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.“ Cin 23

"Bizim vazifemiz, açık bir şekilde Allah'ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir" dediler.” Yasin 17   
  
Unutulmamalıdır ki, ne yeryüzü ne gökyüzü ne ay ne güneş ne gezegenler ne de evren hadis iddiasıyla haklarındaki düzene karşı gelmeyip Allah’ın emri doğrultusunda görevlerini ifa ediyorlar. Peki, insanlar, Allah’tan çok mu daha iyi biliyorlar da buyruklarına boyun eğmemekle kalmayıp peygambere de iftira atmak suretiyle kendi istek ve düşüncelerine göre İslam’ı nefislerine peşkeş çekebiliyorlar? Eğer nefislerinin hoşlanacağı bir dine inanmak istiyorlar ise, neden adına İslam ve hadis diyerek Allah’ın yüce dinini kirletiyorlar?

De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır.“ Nur 54

Seyyid Kutub idam sehpasına götürülürken ona kelime-i şehadet getirtmesi için Ezher’li bir müftü getirilir. O, "Ey Seyyid Kutub! 'Eşhedu en La ilahe Illallah ve eşhedu enne Muhammeden Rasulullah' de" der. Seyyid Kutub "Sen de mi? Komediyi tamamlamak için mi geldin? Şüphesiz biz "La ilahe illallah" dediğimiz için idam ediliyoruz. Siz ise karşılığında ekmek yemek için "La ilaheillallah" diyorsunuz" diye cevap verir.

Evet, uluslar arası devasa çıkar bir imparatorluğun üyesi, gönül sevdalısı veya müridi olabilirsiniz. Gerek eğitim gerek iş gerekse konumunuza göre her türlü desteği alabilir ve beşeri itibara da sahip olabilirsiniz. Fakat geçici dünyada hangi nimetlere, makamlara ve izzete haiz olsanız da Allah’ın verecekleri yanında hiçtirler.

Ne olur, sırf menfaatleriniz ve çıkarlarınız adına; yani Şehid Seyyid Kutub’un ifadesiyle "La ilaheillallah" demeyiniz. Önderiniz Gülen, nefsi hata ve yanlışları olan bir insandır. Allah’a ortak koşarcasına her açıklamasını sorgulamadan ve eleştirmeden kabul ediyor, karşı çıkanları, adına savunuyorsunuz. Bunu yaparken, kanıt olarak önünüze konan ayetlere dahi aldırış etmiyor, hoca efendi ne dediyse doğrudur, sen ayetten anlamazsın, ayetlere en iyi yorumu o verir diyerek, putperestçe davranış sergiliyorsunuz. Onu hidayet, fayda ve zarar verici öyle bir konuma getirdiniz ki, sanki insan değil tanrı! Unutmamalısınız ki Peygamber Efendimiz de bir insandı, ne hidayet verme ne fayda verme ne de zarar verme gücüne sahipti. Belki farkında değilsiniz ama Gülen’e olan bağlılığınız, hoca efendilikten ve gönül sevdalılığınızdan çok öte tanrısal bir aşk ve tazim içermektedir. Vallahi, ahirette size hiçbir yardımda bulunamayacağı gibi kendisini görmemeniz için saklanacak yer arayacaktır. Herkesin birbirinden kaçacağı o gün, öyle bir gündür ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez, orada hiçbir yardım göremeyeceksiniz. Gerçekten hoca efendiniz Gülen’e düşkün ve bağlıysanız; onu imana, Kur’an’a davet edin. Allah ve Resulüne tumturaklı teslim olamamasından zihni ve kalbi karışmış bir ziyanlıkta doğru yolu yitirmiş durumdadır. Allah ve Resulünün hükümlerine değil, batıl düzenin istek ve düşüncelerine göre fetvalar vermekte; kanıt içinde hurafeleri hadis diye dayatmaktadır. Herkesten gerek maddi gerek siyasi gerekse sosyal yönden nemalanabilme hırsı, nasıl bir bataklığa saplandığını idrak ettirememektedir. Hoca efendinizin her sözünün mutabakatını Kur’an’da arayınız. Kur’an’a muvafık olmayan hadislere kesinlikle itibar etmeyiniz. Peygamber Efendimiz de, “Bana nispet olan hadisi kitabullah ile karşılaştırınız. Kur’an’a muvafık ise ben söylemişimdir, benimdir” diye buyurmadı mı?  Yüce kitabınız Kur’an’ı Kerim’i ve Allah nezdinde kabul edilen tek din İslam’ı, İncil ve Tevrat ile özdeşleştirmesinin ve diyaloga sokmasının ardında bedelini onlara benzemekle ödedi. Gelin, Allah’a yakararak hoca efendinizin kurtulması için dua ediniz. Allah, affını sağlayıp vahyin emrettiği bir Müslümanlığa kavuşursa, sadece ben değil, tüm müminler ona sevgi ve saygıda kusur etmezler.

 “O gün her ümmetin içinden kendilerine birer şahit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şahit olarak getireceğiz. Ayrıca bu Kitab'ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.” Nahl 89

“O azabın sebebi, Allah'ın, kitabı hak olarak indirmiş olmasıdır. (Buna rağmen farklı yorum yapıp) kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir.” Bakara 176

Allah ve Resulü farklı hükümler veremeyeceğine, vahiy ile peygamber efendimizin hadisleri de (ki zaten vahiyden sonra peygamberimizin duyurusuyla hadise dönüşen ayetler) aynı olduğuna göre; neden ayet ve hadis diye ayırarak, yazılı ve Allah’ın korumasında olan Kur’an’ı Kerim yerine rivayetlere itibar ediliyor? Demek ki amaç, Kur’an’daki ayetler değiştirilip reforma uğratılamadığından peygamberimize iftira edilerek hadis adı altındaki sözlerle seküler düzene peşkeş çekiliyor. Bu durumda, nefislerin azgınlaşıp etiketlendiği bir dünyada; rivayete mi iman edelim, yoksa Kur’an’ı Kerime mi?


 “Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” Ahzab 36

Hiç yorum yok: