4 Temmuz 2013 Perşembe

Mısır Halkı darbecilere karşı savaşmalıdır!

Milletin 2/3 çoğunluğunu Müslüman oldukları gerekçesiyle halk saymayıp da isyan eden İslam karşıtı azınlığı halk olarak değerlendirip seçilmiş yönetime el koyan Mısır Ordusu bir düşmandır ve mutlaka savaşılarak kazanılmış hak geri alınmalıdır.

Ülkenin istikbalini düşünmeyerek millet seçimine savaş açan jakobenlere verilecek taviz, sadece Mısır Halkı aleyhine olmayacak diğer ülkelere de örnek teşkil ederek silah gücü bulunduran haydutlar, diledikleri gibi toplumları gütmelerine meşruiyet kazandıracaktır.

Allah’ın Bakara Süresi 190. Ayetinde buyurduğu üzere; Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez” ültimatomunun dikkate alınmaması, Allah karşı bir başkaldırı ve fasıklığın tescilidir.

Eğer onlarla savaşılmaz ise, Allah’ın yardım ve desteği mümkün olabilir mi? Ancak savaşa girişildiği takdirde cezalandırılmaları ve rezillikleri sağlanabilir ve böylece Müslümanların zaferi mevzubahis olur!
Haçlı komutasındaki laik Mısır Ordusunun hazmedemediği Müslüman Kardeşler iktidarını alaşağı edebilmek için; önce İslam karşıtlarını organize ederek meydanlarda iktidar aleyhine protestolara yönlendirmiş, akabinde işbirliği yaptığı laik muhalefetle darbe yaparak yıllardır zillete mahkûm ettiği Müslümanları iktidardan uzaklaştırmıştır.

Bu öylesine bir işgal ve düşmanlıktır ki, gerek ABD’nin gerek İsrail’in gerekse Batı’nın saldırısından farksız olup, aynı milletten olunduğu gibi bir zafiyete kapılmaksızın savaşı gerekli kılmaktadır. Velev ki o orduda babaları ve kardeşleri dahi olsa Allah için acıma duygusuna kapılmamalı, hak yerini buluncaya dek mücadeleye devam edilmelidir.

1989 yılında Mısır Milli Savunma Bakanlığının daveti üzerine Kahire’ye gitmiştim. Vereceğim brifing ve demonstrasyon öncesi satın almadan sorumlu bir generalle sohbet etmiştim. Bu ara General; Siz din mi değiştirdiniz?” diye bir soru yöneltti. Afallayıp, “Pardon, anlayamadım” dedim. “Sizin İslam dininden ayrıldığınızı duydum, doğru mu?” diye tekrarlayınca, “Kesinlikle hayır, bunu nereden çıkarıyorsunuz, bakın benim adım Muhammed Ali ve elhamdülillah Müslüman’ım!” deyince, general yüzüme bakarak, “Öyleyse Kur’an okumasını biliyor musun?” diye sordu. Kendisine “Evet” dedim. Hemen masasının gözünü açarak Kur’an-ı Kerim’i çıkarıp ve bir bölüm açtıktan sonra bana uzatarak, “Al oku” demesin mi? Şaşırdım kaldım. “Buraya iş görüşmesi yapmaya mı gelmiştim, yoksa Kur’an okumaya mı? Nereden çıktı böylesi bir imtihan” diye düşünürken açtığı süreyi okumaya başlayınca, General, “Tamam yeter, tebrik ederim, imtihanı geçtin. Ancak, oku dediğim zaman niye hemen başlamayıp bir müddet duraksadın” diye sorunca, “Sayın General, içeriye girdiğimden beri öylesine inanılmaz sorular sordunuz ki, bir an tereddüt ederek şaka yaptığınızı sandığımdan duraksadım” diye cevap verdim.

Evet, Mısır Ordu Generallerinin sözde Müslüman ama özde münafık oldukları İslam’a karşı yaptıkları darbeyle kanıtlanmıştır.

Unutulmamalıdır ki Peygamber Efendimizin İslam adına yaptıkları savaşlarda baba, oğul, kardeş, amca, dayı gibi hısımlar karşı saflarda birbirlerini öldürmek için savaştığına göre; Mısırlı Müslümanlar, Hz. Muhammed (s.a.v) ve Ashaba ihanet mi edecekler? Allah’ın emri ve rızasını değil de yakınlarının rızalarını kazanma delaletine mi düşecekler?

Başta Müslüman Kardeşler olmak üzere tüm iman etmiş Müslümanlar, İslam aleyhine yapılan darbeye karşı kanlarının son damlasına kadar savaşmalıdırlar. Başka hiçbir çareleri yoktur! Artık protestoların ve gövde gösterilerin bir caydırıcılığı olmadığı ve demokrasinin apaçık bir yalan olduğu günde, dinlerine meydan okuyup silahla sindirmeye çalışan orduda baba, kardeş, hısım ve akrabaları dahi olsa Allah adına mücadele etmeli, küfrün atacağı her merminin cenneti kazanmalarına vesile olacağına güvenmelidirler. Allah’ta daha doğru söyleyen kim vardır?

Müslümanlara İslam karşıtlarının mandası altında yaşamaları haram kılınmıştır. Yıllardır binbir türlü baskı ve zulüm altında mahkûmiyet yaşayan Mısırlı Müslümanlar, sabırla bekleyerek demokrasi gereği seçimlerle iktidara kavuşmuşlar ama tahammül edemeyen kâfir ve münafıklar, savundukları demokrasiye bile ihanet etmişlerdir. Bu sebeple sessiz kalmamalı, bir kenara çekilip beklememeli ve gelecek seçimlerde iktidara geleceklerine umut bağlamamalıdırlar. Daha aradan bir yıl geçmeden gasp edilen iktidarları ortadayken; yine mi demokrasi manipülasyonuyla iktidar beklentisinde olacaklardır? Yaratıcıları Allah’ın emrine itaat ederek savaşmalı ve haklarını ellerinden alanları gömmelidirler. Önemli olan zafere ulaşıp ulaşmayacakları değil Allah’ın hükmünü yerine getirmelidirler.

Allah’ı, Resulünü ve Kur’an’ı Kerim’i satarak münafıkça hayatta kalacaklarına, ebedi kalacakları cennet için şehid olmalıdırlar!

İslam’a ve Müslümanlara karşı savaş açan Mısır Ordusu, apaçık bir Firavun Ordusu olup, taşıdıkları İslam kimliği yanıltmamalıdır. Dolayısıyla eli silah tutan, dövüşebilen, bağırabilen ve Allah için şahadete koşabilen ister çocuk, ister kadın, ister yaşlı, ister hasta olsun yatağa düşmemiş kim var ise, o büyük mükâfat için koşmalıdırlar. Şartlar ne olursa olsun, savaş kolayda olsa zorda olsa, silahlıda olsanız silahsızda olsanız, zayıfta olsanız kuvvetlide olsanız, zenginde olsanız fakirde olsanız, ihtiyarda olsanız gençte olsanız, kadında olsanız erkekte olsanız Allah size yeter!

Böylesi ulvi bir fırsatı nefisleri adına terk eden Müslüman değillerdir! Müslümanlara teslim olmak haramdır. Antlaşmalarını ve yeminlerini bozanlara karşı savaş farzdır ve savsaklanamayacak bir hükümdür.

“Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar, ve dininize saldırırlarsa, küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onlar yeminleri olmayan adamlardır. (Onlara karşı savaşırsanız) umulur ki küfre son verirler. “ Tevbe 12

(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” Tevbe 41


“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.” Tevbe 111

Hiç yorum yok: