27 Temmuz 2013 Cumartesi

Allah hakkında tartışma haramdır…

Elçi olma hasebiyle insanoğluna tebliğ ile yükümlü Peygamber Efendimize kıstas getiren Allah, gerek ölülere gerek arkalarını dönüp giden sağırlara ayetleri işittiremeyeceğini, mühürlüleri sapıklıklarından vazgeçirtemeyeceğini ve doğru yola iletemeyeceğini bildirerek İslam’a davet etmesini yasaklaşmış; ne ayetler ne de Allah hakkında hiçbir tartışmaya girmemesi konusunda hüküm getirmiştir.
  
(Resulüm!) Elbette sen ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp giderlerken sağırlara o daveti işittiremezsin. Körleri de sapıklıklarından (vazgeçirip) doğru yola iletemezsin. Ancak teslimiyet göstererek ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.” Rum 52-53

Hidayet verme yetkisinin yalnızca Allah’ta olması, inkâr edenlerin ikna olabilmeleri için herhangi bir kanıt hatta mucizeye ihtiyaç olmadığı buyruğuyla tartışmanın müspet bir sonuç getirmeyeceğini vurgulanmış, dolayısıyla herkesi kendi din yahut inancıyla baş başa bıraktırarak mantıksal metotların ve fiziki delillerin fayda sağlamayacağı bildirilmiştir. 

“De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, O'nun hakkında bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız.” Bakara 139

Yaratıcısı Allah’a ve ayetlerine teslim olmamış bir insanı akıllarınca hidayete eriştirebilecekleri bir tanrısallıkla giriştikleri tartışmada her türlü küfrü sözlere tahammül edebilenlerin Allah’a karşı ne sevgi ne de korku duymadıkları aşikârdır. Allah’ın, heva ve heveslerini tanrı edinmelerinden dolayı bir bilgiye göre saptırdığı insanları sapkınlıklarından çevirebilmek için Allah ile yarışa girerek ortak koşanların başkalarını ihlâsa getireyim derken kendilerini gazaba uğramış ve sapmışların yoluna gark etmeleri, nefislerinin bir sonucudur.

Akademik kariyerlerine, ilimlerine, sayısız murid ve destekçilerine rağmen ayetler hakkında tartışma yapan ve iştirak edenler, gerçekte iman etmemiş inkârcı ve münafıklardır. Onların şatafatları, ilimleri, konumları ve dağları yaratmışçasına böbürlenerek duruşlarına aldanma ki, aldananlardan olmayasınız.

“İnkâr edenler müstesna, hiç kimse Allah'ın ayetleri hakkında tartışmaz. Onların şehirlerde (rahatlıkla) gezip dolaşması seni aldatmasın.” Mü’min 4

İman sahibi bir bilgin, ancak teslimiyet göstererek ayetlere iman edenleri eğitebilir. Geri kalanı üzerinde hiçbir etki yapamaz. Böyle bir iddiada bulunan apaçık bir şirk içindedir. İslam davetini kabul ettikten sonra Allah hakkında tartışmaya girenlerin ortaya koyduğu deliller Allah katında boştur. Çünkü Allah delile değil teslimiyete razı olur. Maalesef bu imani gerçeği, sokaktaki Müslümanların yanı sıra ilahiyatçılar ve hocalarda idrak edememektedirler.   

“Daveti kabul edildikten sonra, Allah hakkında tartışmaya girenlerin delilleri, Rableri katında boştur. Onlar için bir gazap, yine onlar için çetin bir azap vardır.” Şura 16

Nefsin besin kaynağı tartışmadır. Dolayısıyla tartışmaya en çok düşkün varlık insandır. Bilgisi olmadığı yahut kısıtlı ilmi ile Allah hakkında tartışmaya giren ve uyanların nasıl bir tuzağa çekildiklerini hesap etmeden inatçı şeytan misali üstün gelebilmek maksadıyla kıyasıya tartışmaları, cehennem ehillerinin düşünce ve davranışlarıdır. Yaratıcı Allah ve ayetlerini geçersiz kılabilmek için tek kozları tartışma başlatmak olan müşrikler, böylece sözde iman etmişleri de içinde debelendikleri girdaba sürükleyerek amaçlarına ulaşabilmektedirler.

“Akıl mı Kader mi” adlı kitabımın yayınlanması akabinde bazı kanalların program yapıcıları tarafından davet edilmiş ve kader konusu üzerinde yapmayı düşündükleri tartışma programlarını geri çevirmiştim. Amaçları tamamen şov olan art niyetli düşüncelerle Allah’ı ve ayetlerini kadavra masasına yatırarak etiketlendirebilmem mümkün değildi.  

Bu esnada Nüvüde Tulgar adlı bir bayan, “Ateş Hattı” programının yönetmeni olduğunu ve program sunucusu Reha Muhtar’ın kitabımı okuyup çok etkilendiğini ve kader konusunda yapacağı programı bensiz gerçekleştiremeyeceğini 20 gün boyunca ısrar edip seviyeli ve ilmi olacağı konusunda teminat vermesi akabinde kabul ettim. Ancak kendisine şart koşarak, “Şayet Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini, alaya alındığını veya eğip bükülerek magazinleştirilmesi durumunda orayı derhal terk edeceğimi” bildirdim. Çünkü Nisa Süresi 140. Ayete göre, böylesi durumlarda o ortamda bulunmam yasaktı.

Gün geldi ve sanırım son programını yaptığı “Ateş Hattı” ve malum sunucusu Reha Muhtar, şov yapacağını artistik hareketleriyle belli etti. Programa Marmara Üniversitesinden ilahiyatçı iki prof, sözde kadere meydan okuyan birkaç kişi ve adını unuttuğum namlı bir ateist prof katılmıştı. Reha Muhtar, saçma sapan sözleriyle konuşmasını sürdürürken, kendisine öncelikle akıl ve kader’in tanıtımını yaparak başlanılmasını ve böylece hem katılımcıların hem de izleyicilerin bilinçli hale getirilmesi önerisinde bulunduğumda, “Sayın Şadoğlu, programı ben yönetiyorum, isterseniz buyurun siz yönetiniz” gibi bir ukalalıkta bulunması akabinde sonuç belli olmuştu.

Bu arada karşımdaki ateist profun saçmalıklarına müdahale edip ilahiyatçıların konu mankenliklerini de eleştirmem akabinde Reha Muhtar’a dönüp dedim ki, “Reha, sen böylesi önemli bir konunun yönetmenliğini yapmak bir yana, izleyicisi dahi olamazsın; programı terk ediyorum” ifademle, hemen yanımda oturduğu yüksek sandalyesine yığıldı ama canlı yayın olmasından dolayı karizmayı toparlayabilmek için beni alkışlayan seyircisine çıkışmak suretiyle şahsımı şov yapmakla suçladı. Bana programın ciddiyeti konusunda teminat veren Nüvüde Hanım bir anda ortadan kayboldu; maksatları Allah ve ayetleriyle alay etmek olan müşrik Reha Muhtar ve ekibine meze olmayarak imanımı kurtarabilmiş olmamdan tekrar şükrediyorum.

Ne Allah ne Resul ne de İslam asla tartışma konusu değildir ve manipülasyonlarla böylesi şeytani bir mecraya çekilmesine fırsat tanınmamalıdır.   

“Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: "Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a teslim ettim." Ehl-i kitaba ve ümmilere de: "Siz de Allah'a teslim oldunuz mu?" de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir.” Al-i İmran 20

Gerek Kur’an’ı Kerim gerekse dünya insanlar için birçok misalle dolu olup, iman konusunda şüphe taşıyanlara yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Bu sebeple tartışmanın fayda değil zarar getirdiği gelişmelerle kanıtlanmış, ilmi ve iradesi her şeyi kuşatmış olan Allah’ın eserleri karşısında ibret alamayanların mühürlerini tartışma ile açabilmek mümkün değildir.  

Allah ve Peygamberinin emirleri konusunda tartışmaya kalkışanlar, apaçık asilerdir. Kimilerinin dünya istekleri, kimilerinin ahiret isteklerini denemek amaçlı yerine getiren Allah’ı dışlayarak nefislerini ön plan çıkaran insanların akıl ve irade odaklı tartışmaları, cüz’i de olsa Allah’a ortak olduklarını kanıtlayabilmek içindir.  


“Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.” Hac 9 

Hiç yorum yok: