24 Eylül 2009 Perşembe

Mustafa Kemal’in kabrini bulun…

Laik ve Kemalist devletin Mustafa Kemal sevgisi ve sadakati yalanlar üzerine kurulmuş, Müslüman Türk milletini birbirinden kopararak, kırarak ve dökerek ateistliğe ve putperestliğe götüren Atatürk adındaki meçhul bir İngiliz vekilin tanrısal varlığı, ne acıdır ki hala sürdürülüp, milletçe tapınılması sağlanabilmektedir.

Kuvvetle muhtemeldir ki devletin Kemalist şövalyelerince de bilinen hainsel gerçek, İslam karşıtı oturmuş düzenin sarsılmaması gayesiyle milletimizden saklanan ürkütücü bir sır olmaya devam etmekte, hiçbir şeyin gizli kalmadığı muammanın ya bu dünyada ya da öbür dünyada mutlaka ortaya çıkacağı kaçınılmazdır. Her ne kadar laikler ve Kemalistler inanmasa da…

İngilizlerce ustalıkla saptırılan ve büyük bir şeytanlıkla hedef şaşırtan örtünün kaldırmasında çekimser davranan politikacılar, tarihçiler ve araştırmacıların ihanetsel korkuları; Mustafa Kemal’in gerçekte iddia edildiği gibi laik ve batılı normları kabul etmeyen Kur’an’a bağlı bir şeriatçı imanın ortaya çıkacak olmasıdır.

Osmanlıyı yıkıp tamamen yok etme ve haçlı Hıristiyanların barbarlıklarına yaşam hakkı tanımayan İslam’ın yenilmez Türklerin halifeliğinden kurtarabilme üzerinde akıl almaz dolaplar ve tuzakları gerçekleştiren İngilizler; tamamen yanıltıcı belgelerindeki Almanya ve İtalya’nın organizasyonuyla güya Mustafa Kemal’in dublörü Atatürk’e 19 kez suikast girişiminde bulunulduğunu ve Atatürk’ün yerine İsmet İnönü’yü cumhurbaşkanı yapabilme amacıyla komplo planladıkları iddiaları noksansız bir ütopya olup, şehit ettikleri Mustafa Kemal gerçeğini saklayabilmek maksadıyla dikkatleri başka mecralara çekerek, Atatürk’ün foyasını maskeleyebilmek amacından başka bir şey değildir.

Unutulmamalıdır ki İsmet İnönü, Mustafa Kemal’in öldürülmesi dâhil her türlü gelişmenin içinde yer almış, Alman-İtalya işbirliğiyle cumhurbaşkanlığına getirilmesi gibi bir uzlaşmanın içinde yer alabilmesinin imkânsızlığı da açıktır. Zaten İnönü’de malum yabancı şahıs Atatürk’te, İngilizlerin emeli olan Osmanlıyı ve Müslüman Türkleri parçalayıp, yok edebilme misyonunu sürdürmekteydiler. Ancak senaryolaştırıp kurguladıkları yıkıcı ve kahredici zalim planlarının herhangi bir sekteye uğramaması için, provokasyonlarına Almanya ve İtalya’yı da dahil ederek, İnönü üzerinden sözde daha kontrol edilebilir bir hükümetin başa gelmesini istiyorlarmış. Sonuçta her halükarda CHP iktidarda değil mi ve diledikleri laikleşme ve batılılaşma ile ilgili devrimler gerçekleştirilmiyor muydu?

Mustafa Kemal’i kahpece şehit eden İngilizlere hesap sorup, milletimiz için hayati bir sorumluluk olan Mustafa Kemal’in öcünü almak ve kabrini sormak yerine; İngiliz İstihbarat Servisinin hazırladığı apaçık düzmece belge ve raporlara itibar edilebilmesi, İngilizler kadar Türk yetkililerinin de ne kadar tehlikeli olduklarını kanıtlamaktadır.

İngiliz arşiv vesikaları; güya 4 Kasım 1937 tarihli bir rapor ve memoranduma göre Atatürk, on yılı aşkın bir süre içerisinde daha ziyade Almanlar tarafından düzenlenen ve idare edilen ama İtalya’daki Mussolini idaresinin de desteğini gören 19 suikast teşebbüsüne maruz kalmışmış. Belgede bu suikastlar dizisinin sonuncusunun ise 1938 yılı Şubatında düzenleneceği ileri sürülmektedir. İngiliz arşivindeki mezkûr uyduruk rapora göre; suikastların hedefi Atatürk’ü öldürmek ve eski Osmanlı hanedanının yeniden işbaşına getirmemişmiş.

Alman-İtalya müttefikliği ne vahim bir çelişki ki, bir taraftan İsmet İnönü’yü Atatürk yerine Cumhurbaşkanlığına getirmek istiyor, diğer taraftan Mussolini sürgündeki Sultan Vahdettin ile güya ilişkiye geçerek, yeniden Osmanlı hanedanını iş başına getirmek istiyorlarmış. Batının asıl gayesi Osmanlıyı silmek olduğuna göre; neden tekrar hanedanlığı işbaşına getirmek istesinler? Bu nasıl nemelem bir çıkar ki; Atatürk’ü öldürüp yerine geçirmek istedikleri hem batı dostu ve Osmanlı düşmanı İnönü, hem de Osmanlıyı yeniden diriltecek olan Vahdettin? İnönü ile hanedanlığı nasıl bir arada değerlendirerek bir menfaat sağlayabileceklerini düşünüyorlarmış? Nasıl oluyor da birbirine tamamen zıt ve batı aleyhine farklı planlar yapabiliyorlarmış?

İngiliz belgelerinin nasıl apaçık çelişkiler içerdiği ortada olup, tamamı yalandan ve gerçekleri saptırmadan ibarettir.

İngilizlerin ne geçmişte, ne bugün, ne de gelecekte Türklerle dost olmadığı ve merhamet etmeyerek hunharca katlettikleri, entrikalarıyla topraklarımızı elimizden aldıkları, müttefik kardeşlerimizle aramızı açarak kıydırdıkları ve böldükleri, esir aldıkları askerlerimizin gözlerini oyarak, diri diri gömdüklerini unuttunuz mu?...

İngilizlerin en ücra organlarına, hatta ölülerine, yetmedi cesetlerini yiyip tüketen böceklere kadar kin ve nefret besledikleri Türk düşmanlıkları asla unutulmamalı, İngiliz resmi politikasından Türkler lehine ne bir fayda, ne de bir yarar ve merhamet beklenmemelidir.
Politik çıkar ilişkilerinden dolayı İngilizlerin siyasetlerinde ve kalplerinde sakladığı nefreti, eski İngiliz Liberal Parti lideri, başbakan ve önemli bir reformcu olan William Ewart Gladstone, başka bir delile mahal bırakmayacak şu sözleriyle dile getirmiştir. “Türkler dünyadan tasfiye edilmelidir. İnsanlığın dev bir insanlık dışı numunesidir. İnsanlığın, insan olmayan örnekleridir. Medeniyetimizin bekası için onları Asya steplerine geri sürmeli veya Anadolu’da yok etmeliyiz.”

İşte İngilizler, nerede İngilizlerden medet uman ve aldıkları övgüyle kasılan Türk politikacılar, iş adamlar, sanatçılar ve bilim adamları…

Böylesi fevkalade açık bir düşüncenin Türkler ve Türkiye lehine taraftar ve müttefik olabilmesi, övgülerinde samimi davranabilmesi, resmi politikalar üretebilmesi mümkün müdür?

Bakın; İngilizlerin diğer bir başbakanı Winston Churchill ise, Atatürk’ün ölümü ardından şu övgüde bulunmuştu: "Savaşta Türkiye'yi kurtaran, savaştan sonra da Türk Ulusu'nu yeniden dirilten Atatürk'ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır. Her sınıf halkın O'nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahramana ve modern Türkiye'nin Ata'sına layık bir tezahürden başka bir şey değildir.”

Peki, Mustafa Kemal nerede?

Açıkça anlaşılacağı üzere; hayatı Müslüman milleti adına mücadeleyle geçirmiş Mustafa Kemal’in adı hiç zikredilmiyor, katledilip meçhul bir yere gömdükleri kahramanımızı değil, kendilerinden olan Atatürk’e övgüler yağdırarak, sözde Türk milletine taziyede bulunuyorlar.

Artık bu oyun bitmeli…

Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, TBMM’ni, hükümeti ve Genelkurmay’ı onursal ve vefasal bir göreve davet ediyor, politik ve askeri çıkarları bir tarafa bırakarak, İngilizlerden, şehit ettikleri Mustafa Kemal’in kabrini göstermeleri için, ivedilikle girişimlerde bulunmaları ve yıllarca aldattıkları Türk milletinden af dilemelerini talep ediyorum…

“Gören, duyan yalnız ruhtur, geri kalan her şey sessiz ve sağırdır.” Epicharm

Hiç yorum yok: