4 Aralık 2008 Perşembe

Laiklerin kurtuluş umudu çarşaf

İrtica adına ülkeyi çatıştırma, bölme ve yok etme pahasına yıllardır savaş verdikleri dini simge ve obje tanımıyla türbanı ve İslami örtü başörtüsünü (çarşaf) akıl almaz gerekçelere sığınarak savuna duruma gelen oportünist politikacı ve gazeteci laiklerin beklenmeyen dönüşümleri, iktidar saltanatının bitmez tükenmez çıkarlarından yararlanabilmek içindir. Laisizm ve Kemalizm’i koruma emelli 1. derece tehlike saydıkları vahiy ve başörtüsü ile ilgili aşırı baskılarından akıl almaz sapma göstererek, ilkelerini ayaklar altına almaları kimi kökten laikleri rahatsız etse de, Müslümanları dışlayarak iktidara gelemeyeceklerini anlayan CHP ve yandaş medya, halkı etkileyerek ikna edebilmek cihetiyle anaları, anneanneleri ve babaannelerinin örtülü ve çarşaflı fotoğraflarını sandıklardan çıkarıp, gelenekten ve özgürlükten dem vurmak suretiyle kamuoyuna sergileyebilmeleri, erdemliği ve ilkeselliği doğrayan korkunç davranışlardır.

İktidarı fakir halka yardım yaptığı bahanesiyle eleştirenlerin, dini ve kadınları kullanarak asıl istismarı gerçekleştirdikleri kamuoyunun dikkatinden kaçmamaktadır. Bugüne kadar kadınları acımasızca sömürerek cinselliklerini pazarlayanların, şimdi de örtülerini kıymetlendirme tüccarlıkları, hiçte yabancı olmadıkları profesyonelliklerinin bir gereğidir.

İnsanı, insan yapan değerlerin böylesine biçilmesi ahlâkı ve dürüstlüğü bertaraf etmiş, çıkar ve iktidar için her düşünce ve davranış mubah sayılarak, ne acıdır ki meşrulaştırılabilmiştir. İslamcı kimliğiyle şöhretleşen Ak Parti Genel Başkanı R.Tayyip Erdoğan’ın liberalliğe ve laikliğe geçişteki müthiş dönüşünü örnek alan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı pek kınamıyor, eğer samimi ise yanlıştan doğruya geçmesinden dolayı bilakis kutlamakta pek sakınca görmüyorum.

“Neden Oy Kullanmıyorum” adlı kitabımda; politikacılar, tıpkı hırsızlar gibidir; hırsız, para ve eşya çalar, politikacılarda inançları, umutları ve erdemliği çalarlar, diyerek; politikacılığın inancı, imanı ve fazileti bitiren ne bedbaht bir mürailik ve münafıklık olduğunu vurgulamıştım. Siyasetle yakından uzaktan ilgisi olmayan politikacıların sahip olmadıkları duygu, düşünce, erdem, değer veya özelliklerini, sanki sahipmiş gibi davranmaları veya sahip olduğunu iddia etmeleri, toplumların tamamını etkilemekte, dolayısıyla çok kötü bir eylemle insanlığı zehirlemektedirler. Tüm dinlerde ve ahlâki öğretilerde şiddetle kınanan ikiyüzlülük, politikacıların öğretisi ve teşvikiyle atomdan da tehlikeli bir silah olmayı sürdürmektedir. Şeytanı, lanetleyerek şeytan yapan bencilliğin tüm zararlı ve kötü nefsaniyeti karabasan misali korku ve güvensizlik salmakta, maskeli yüzleri tanıyamamanın verdiği ürkeklikle karanlıkta yaşanmaktadır.

Siyaseti egemen kılmanın tek inşasal yolu, politikacıları gömmekle mümkün olabileceği kaçınılmaz bir temel olup, düşünce, söz ve tavırlarındaki farklılıklar ve değişimlerden asla etkilenmeyerek pirim yapmalarına, dolayısıyla aldatmalarına fırsat tanınmamalıdır.

Seçtikleriniz sizleri değil, kendilerini, yakınlarını ve üzerlerine yatırım yapan yandaşlarını kollayıp besleyeceklerinden, ellerinizle kendinizi, çocuklarınızı ve toplumunuzu karartmayınız. Benlikleri kudurmuş politikacılara sunulabilecek her destek; kişisel, ailesel ve toplumsal ahlakı daha da çökertecek, artık içinde yaşayamayacağınız bir dünyayı imar etmenin bedhahlığıyla kahrolacaksınız ve kahrolmaktasınız da. Önce dürüstlük ve erdemlik….

Her ne düşünce ve ideolojideki parti gelirse gelsin, kişisel çıkarlar yegane sebep olduğundan lehinize bir çalışma ve mücadele olasılığı ütopiktir, dolayısıyla iktidar ve karar organı seçtikleriniz değil, sadece ve sadece Genel Kurmay ve Anayasa Mahkemesidir.

Hâlâ kendinizi kandırmaya devam edecek misiniz?…

Hiç yorum yok: