30 Aralık 2008 Salı

İsrail ve ABD’yi değil, münafıkları lanetleyin

Zaten Yaratıcı tarafından lanetlenmiş İsrail ve evladı ABD’nin işlediği amansız kötülüklere ve soykırımlara kahretmenin hiçbir mantığı bulunmamakta, onlara bu fırsatı tanıyarak teşvik eden başta Müslüman ülkeleri ve yıkılası Arap iktidarları olmak üzere; BM, AB ve diğer dünya devletlerine karşı koymak ve iktidarları devirmek, mutlaka barışı ve iyiliği hakim kılacaktır. Terörist ABD ve İsrail güdümündeki dünya, insanlığın silinip süpürülmesinde seyirci kalmakta, kendilerine dokunulmamış olmalarına içten içe sevinerek, en azından gıda ve tıpsal bir müdahaleye dahi cesaret edememektedirler. Ancak cılız kınamalarla, halkların kabaran öfkelerini sindirmeye çalışmakta, canavarların karınlarının doymalarını bekleyerek, cehennemsi vahşetin durulacağını hesap etmektedirler. Oysa cehennemin hiç durulmayacağını bir bilebilseler, hiç böylesi bir alçalmışlığı yol edinirler miydi?

Günlük tecrübelerden dahi ders çıkaramayan hükümetler; o çok önem verdikleri ekonomilerinin bir anda nasıl ve niçin altüst olduğunu muhakeme edemiyor ve çok yakında daha beterini yaşayacaklarını düşünemiyorlar. Haksız yere akan kan ve gözyaşlarının, çığlıkların, parçalanan bedenlerin, yetim ve dul kalan çocuk ve kadınların ahları, muhakkak İlah’ı adaletin sapmayan terazisinde değerlendirilecek ve herkes layık olduğunu bulacaktır. Basit bir ekonomi krizinde sallanan dünya, acaba paha biçemedikleri eşyaları ve cesetleri havada uçuştuklarında ne yapacaktır?

Bulundukları her toplumda karışıklık çıkararak insanları birbirine katıp barışı, birlik ve beraberlikleri bozan, devletleri ve milletleri parçalayan, kendileri dışındakileri acımasızca sömürerek ve katlederek yaşam hakkı tanımayan insan kisvesindeki lanetli yahudiler, tıpkı hayvanlar dünyasının mundar ‘domuz’ misali leş varlıklarıyla evreni cehenneme dönüştürmekte, kimilerinin haram ve pis domuz etini afiyetle yemelerinden farksız devlet ve toplumlarca insan bellenerek, değere tabi tutulmaktadırlar.

Bedeli çok ağır ve yıkıcı olan bu yanlışı Sultan II. Beyazıt’ta yapmış,1492 yılında yurtları İspanya'dan kovulan on binlerce yahudiye Osmanlı kentlerinin kapılarını açarak devletleşmelerine, dolayısıyla Ortadoğu’nun ve dünyanın başına bela olmalarına aracı olmuştur. Günümüz politikacıları gibi ekonomik çıkarlara odaklanan II. Beyazıt, katil yahudilerin iş gücü performanslarını hesap ederek, lanetlenmiş gerçekliklerini göz ardı etmiş, hatta, yahudileri ülkesinden kovan İspanyol kralı Ferdinand hakkında; "Böyle bir kralın zeki ve akıllı olduğunu söyleyebilir misiniz? Kendi ülkesini fakirleştiriyor ve benim imparatorluğumu zenginleştiriyor!" diyerek, gerçekte kimin zeki ve akıllı olduğu, zenginleştireceğini sandığı devletinin nasıl yahudilerce kökten yok edildiği tarihe geçmiştir. Gelişmeye ve kalkınmaya katkı sağlayan zekâları, çalışkanlıkları ve keşifleri iktidarları etkilemiş, yürekleri hoplatıp cinselliği uyaran cezp edici kötü emelli kadınlar misali zerk ettikleri zehrin yansıtacağı ölümcül fatura dikkate alınmamıştır.

Bir çağ kapatıp yeni bir çağ açan iki cihan sultanı, azılı düşmanlarının savaş meydanlarında yenemediği ve şehit edemediği tarihin en önemli, cesur ve dahi devlet adamı Fatih Sultan Mehmet Han’ın, 3 Mayıs 1481’de yahudi dönmesi olan özel doktoru Yakup Paşa tarafından zehirlenerek öldürülmesi, fıtratlarının kaçınılmaz bir davranışlarıdır. Çünkü onlar asla ıslah olmaz ve tövbe etmez hainlerdir.

“Asla güvenilmeyecek bir millet” başlıklı yazımda da izah ettiğim gibi; Allah tarafından fıtratsal bir yazgıyla lanetlenmiş bir topluma gösterebilecek merhamet ve insani bakış, mutlaka geri tepmekte, dolayısıyla en güçlü zehirden beter bir tahribat yaptıkları ve yapacakları tarihçe ve günümüzce belgelenmektedir.

Şeytan yahudilere soykırım uyguladığı gerekçesiyle suçlanan Adolf Hitler, yahudilerin barış ve insanlık aleyhine nasıl vahşi birer canavar olduklarını öncesinde gözlemlemiş, “Günün birinde benim altından heykelimi dikecekler” ileri görüşüyle haklılığı ortaya çıkmıştır… İsrailoğullarının şeytan misali lanetsel yaratılışları kötülüklerin ve en amansız felaketlerin üremesine neden olmakta, dolayısıyla “Adolf Hitler’in bir cani mi, yoksa bir kahraman mı” sorgusu, ciddi anlamda düşünülmelidir.

Zalimlikleri, hainlikleri ve entrikalarıyla şeytana bile pabucunu ters giydiren yahudilerin vicdandan ve merhametten yoksun acımasızlıkları kadersel fıtratlarının bir gereği olup, hiçbir şart ve koşulda itibar edilemeyeceği, akitlerine inanılamayacağı, insan ya da dost zannedilerek güvenilemeyeceği ve asla arka dönülemeyeceği, tartışılması dahi mevzu bahis olmayan vahiysel ve güncel tecrübelerle vakidir. ÇÜNKÜ ONLAR FİZİKİ ŞEYTANLARDIR.

Dünyadaki Müslim-gayrimüslim ülkelerin İsrail vahşetine seyirciliği, aslında şeytani misyonundan dolayı gerçek sorumlunun İsrail değil, izleyiciler olduğu tartışılmazdır. Dünyanın bir suç imparatorluğuna dönüşmesine etken bu süreç, bilinmelidir ki gerek deprem ve afetlerle, gerek savaş ve hastalıklarla, gerekse isyan ve binbir çeşit musibetlerle herkesi kuşatarak vuracak, izlemenin ne denli bir fecaat olduğu; acı, korku ve dehşet içinde tadılacaktır. İsrail’in bir pire gibi ezilerek yok edilebileceği gerçeği, Lübnan hezimetiyle ispatlanmış, direnişçilerin ölümüne mücadeleleri karşısında panikleyerek inlerine kaçışı ibrete âleme bir ders olmuştu. Öyleyse bu sessizlik ve kaçış niye?

İsrail’in Lübnan katliamı akabinde; mücahitlerin nefsi müdafaa girişimlerini
engellemek, dolayısıyla İsrail’i korumak maksadıyla ABD’nin oluşturduğu sözde barış gücünde yer alan köle Türkiye, milyonlarca dolar rüşvetsi bedelle seçildiği BM geçici güvenlik konseyi üyeliğinde; neden İsrail’i durduramıyor, aleyhinde bir karar çıkaramıyor ve etkili olamıyor? Neden bir barış gücü oluşturtamıyor? Yoksa o üyelik sadece bir tabela mı?

Acımasız canavar İsrail’in yakın müttefiki olma utancını Müslüman Türk milletine yaşatan laik Türk devleti; cumhurbaşkanı, başbakanı ve muhalefetiyle trajikomik “kınama” tepkilerinden öte hiçbir yaptırımda bulunamamakta, ayrıca Olmert’in Türkiye’yi ziyaret edip, başbakan Erdoğan ile görüşmesi akabinde bu katliama girişmesi, fevkalade düşündürücüdür. Tıpkı bugün ki gibi, geçmişte cumhurbaşkanı Sezer’in İsrail’i ziyaretinin hemen ardından Lübnan’ı işgal etmesi; acaba bir tesadüf mü, yoksa hainsel bir teşvik miydi?!? Kamuoyunun bilmediği ve perde arkasındaki gizli şifrelerin ne olduğu, bir gün mutlaka deşifre olacaktır.

Yediden yetmişe yahudilerin tamamı, insan siluetindeki şeytanlardır. Müslüman Filistinlilere karşı işledikleri vahşetleri eleştiren veya kınayan tek bir yahudi gösterebilir misiniz? İsrail’deki yaklaşan seçimlere katliam ve soykırımla prim verecek bir toplum, insan olabilir mi?

Ne acıdır ki tek bir yahudi, devletlerinin işlediği ürkütücü katliamlara ve soykırıma aleyhte zerrecik tepki vermezken, sözde Türk aydınlarının 122.000 insanımızı katleden, tecavüz eden ve diri diri yakan Ermenilerden özür dilemeleri, şüphesiz sarsıcıdır.

Geçmişte dünyaya adalet getiren açık alınlı Müslüman Türk milletinin, laik bir müstemlekeliğe dönüşmesiyle nasıl kapkara bir alına büründüğü, apaçık bir ibret vesikasıdır.

Kahrolsun Arap iktidarları, kahrolsun Müslüman toplum iktidarları!..

“Münafık, kafirden yetmiş kez daha tehlikelidir.” Hz.Muhammed. (S.A.V)

Hiç yorum yok: