28 Mayıs 2018 Pazartesi

Sen Kur’an’a uymasan da…

Kur’an seni öyle uyduruyor ki, insan yerine hayvandan daha aşağı mahlûkata çevirip, kendine değil yaratılana güvendiriyor ve ebedi kalacağın ahiret yurduna tumturaklı iman ettirmiyor.

Dünyada da namus yerine şerefsizliği; izzet yerine zilleti; vakar yerine hor ve hakirliği; cesaret yerine korkaklığı; yönetmek yerine hükmedilmeyi; erdemlik yerine bayağılığı; adalet yerine barbarlığı; helal yerine haramı; sabır yerine isyanı; fetih yerine savunmayı; mutluluk yerine cefayı; refah yerine musibetleri duçar kılarak idrak edemeyen ve ibret alamayan yığınlara dönüştürmektedir.  

Allah, diğer bir ifadeyle Kur’an yerine başkalarının peşine düşerek öncü edinenler öyle adi ve aşağı kimselerdir ki, yaratıcısına başkaldırmalarından dolayı et ve kemik kümesi olmaktan öte bir yüceliğe ulaşamamaktadırlar. Ancak dünyadaki bilgi, makam ve güçleri toprağa gömülene dek bir yanılgı doğursa da, eserleri ve anılmış olmaları da aynı aldatmacadan başka bir şey değildir. 

Güvensizlik, imansızlıktır!

Allah’a inanmak; ibadet etmek; zikretmek; Kur’an okumak; iman etmiş olmak demek değildir. İman, kayıtsız-şartsız doğrudan bir güven olup, o güveni muhafaza edende sabırdır.

Dövizdeki dalgalanmadan ötürü paniğe kapılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem büyük bir bela olduğu gerekçesiyle faize karşı olduğunu söyledi; hem de dalgalanma sonrası “serbest piyasa ekonomisini tüm kural ve kurullarıyla uygulayan bir ülkeyiz. Küresel yönetime bağlı kalmaya hazırız”  dedi.

Serbest Piyasa Ekonomisinin gerek ana gerekse babası faiz olduğuna göre; nasıl bir çelişki içindedir ki, bela olarak karşı çıktığı faizi hem arttırabiliyor hem de bağlı kalmaya hazır olduğunu bildirebiliyor?

Böylece Allah’ın ipi olan Kur’an’a iman etmenin nasıl meşakkat ve sabır gerektirdiği aşikârdır. Dolayısıyla sözle inanmanın yeterli olmadığına en önemli kanıt güvendir ve güveni de doğuran imandır!

Şüphe içindeki bir inancın neden olduğu imansızlıktan dolayı Kur’an yalanlanırcasına düşülen çelişki öyle bir şirktir ki, sanki faiz çok kötü bir pislik değilmiş gibi kurtarıcı yapılmaya çalışılmaktadır. 
     
Ekonomi rızıktır!

Rızkı dilediğine az dilediğine de çok veren Allah olduğuna göre; beşeri güçlerden kaygı duyulabilir ve olası müdahaleleri bağımsız kılınabilinir mi?  Bir gün önce sen kazanıyordun da, ertesi gün o beşeri güçler mi kazancına mani olup zarara yol açtılar? Ya da bir gün önce Allah verdi de, sonra Allah’ın rahmetini keserek elindekini alan beşer mi oldu?

İşte inanılan Allah’a iman edilememiş olmasından herhangi bir olumsuzluk karşısında ümitsiz bir nankör olunabilmekte ve Allah, (haşa) beşere karşı kolayca satılabilmektedir. İnkâr ile iman arasında yol tutmaya çalışan kimselerin nasıl sapkın oldukları düşünce ve davranışlarıyla orantılıdır.

Yaratanı, yaratandan ötürü seven hümanist bir anlayış ehlinin iman edebilmesi mümkün değildir. Çünkü o, hümanist düşüncesi gereği Allah’tan ziyade beşeri sevmeye, hoş görünmeye, rızasını kazanmaya, refaha ulaşabilmesi için hizmet yapmaya; mücahide ve şeriata karşı savaşmaya ve tedbiri Allah’ın indirdiği ayetlerde değil beşeri kurallarda arayıp güvenerek çözmeye çalışır.

Hiçbir politikacının ve seküler-laik düzeni içselleştirmiş bir vatandaşın dini, Kur’an’ın hükmettiği İslam değildir. İslam olmadıklarından dolayı Allah’a güvensizliklerinden iman edememekte; karşı çıktıkları faize, darda kaldıklarında serbest piyasa ekonomisi mazeretiyle geri dönebilmekte; ekonominin bir rızık olduğunu ve rızkında tamamen Allah iradesinde bulunduğunu bildikleri halde sabretmeyip harama koştukları tartışılmazdır.  
    
“Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet)  tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur. Hud 9

“İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizliğe düşüverirler. Rum 36

“Kendilerine bir iyilik dokunsa «Bu Allah'tan» derler; başlarına bir kötülük gelince de «Bu senden» derler. «Hepsi Allah'tandır» de. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar! Nisa 78

“Ey iman edenler! Kendilerine Allah'ın gazap ettiği bir kavmi dost edinmeyin. Zira onlar, kafirlerin kabirlerdekilerden (onların dirilmesinden) ümit kestikleri gibi ahretten ümit kesmişlerdir. Mümtehine 13


“(Resûlüm!) De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim malik (ve hakim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, diriden ölüyü kim çıkarıyor? (Her türlü) işi kim idare ediyor? «Allah» diyecekler. De ki: Öyle ise (Ona asi olmaktan) sakınmıyor musunuz? Yunus 31

Hiç yorum yok: