10 Mayıs 2018 Perşembe

Kur’an’ı Kerim tartışılamaz!

Ayetler tartışılamayacağı gibi ne yorum yüklenebilir; ne siyaset ve devletten uzaklaştırılabilir; ne düzenden koparılabilir; ne eğitim ve bilimden ayrı tutulabilir. Çünkü herhangi bir beşer ne Allah’tır ne de Allah ile kıyaslanabilecek mutlak bir tanrılığa sahiptir. Dolayısıyla hem indirilmiş Kur’an’ı Kerim; hem de resulü Hz. Muhammed tartışmadan muaftır.
,   
Ölülere duyurulamayacağına; arkalarını dönüp giden sağırlara işittirilemeyeceğine; körler gören yapılamayacağına; akla idrak verilemeyeceğine, sapan da doğru yola iletilemeyeceğine göre tartışmanın amacı nedir?

Şüphesiz alttan alta tanrılaşabilme hevesidr!

Hidayet verme yetkisinin yalnızca Allah iradesinde bulunmasından şüphe içinde olanların ya da inkâr edenlerin ikna olabilmeleri için herhangi bir kanıt hatta mucizeye ihtiyaç olmadığı buyruğuyla tartışmanın müspet bir sonuç getirmeyeceği vurgulanmış; dolayısıyla herkesi kendi din yahut inancıyla baş başa bıraktırarak mantıksal metotların ve fiziki delillerin fayda sağlamayacağı bildirilmiştir.
  
Mutlak İrade sahibi yaratıcı Allah’a ve ayetlerine teslim olmamış bir insanı akıllarınca hidayete eriştirebilecekleri bir tanrısallıkla girişilen tartışmalarda her türlü küfrü sözlere tahammül edebilmekte; böylece Allah’a karşı ne sevgi ne de korku duymadıkları ortaya çıkmaktadır. 
Allah’ın, heva ve heveslerini tanrı edinmelerinden dolayı bir bilgiye göre saptırdığı insanları sapkınlıklarından çevirebilmek için Allah ile yarışa girerek ortak koşanların başkalarını ihlâsa getireyim derken kendilerini gazaba uğratmakta; dolayısıyla sapmışların yoluna gark olmaları nefislerinin bir sonucudur.

İman sahibi bir bilgin, ancak teslimiyet göstererek ayetlere iman edenleri eğitebilir. Geri kalanı üzerinde hiçbir etki yapamaz. Böyle bir iddiada bulunan apaçık bir şirk içindedir. İslam davetini kabul ettikten sonra Allah hakkında tartışmaya girenlerin ortaya koyduğu deliller Allah katında boştur. Çünkü Allah delilsel inanca değil, teslimiyete yani imana razı olur.

Gerek Kur’an’ı Kerim gerekse dünya birçok misalle dopdolu olup, iman konusunda şüphe taşıyanlara yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Bu sebeple tartışmanın fayda değil zarar getirdiği ayetler ve gelişmelerle kanıtlanmış, ilmi ve iradesi her şeyi kuşatmış olan Allah’ın eserleri karşısında ibret alamayanların mühürlerini tartışma ile açabilmenin mümkün olmadığı tecrübelerle sabittir.   

Ne Allah ne Resul ne de Kur’an asla tartışma konusu değildir ve manipülasyonlarla böylesi şeytani bir mecraya çekilmesine fırsat tanınmamalıdır.  

Nefsin besin kaynağı tartışmadır. Dolayısıyla tartışmaya en çok düşkün varlık insandır. Bilgisi olmadığı yahut kısıtlı ilmi ile Allah ve ayetleri hakkında tartışmaya giren ve uyanların nasıl bir tuzağa çekildiklerini hesap etmeden inatçı şeytan misali üstün gelebilmek maksadıyla kıyasıya tartışmalar içine girmeleri küfürsü düşünce ve davranışlardır. Yaratıcı Allah ve ayetlerini geçersiz kılabilmek için tek kozları tartışma olan nefis, böylece sözde iman etmişleri de içinde debelendikleri girdaba sürükleyici şüpheler vererek amacına ulaşabilmektedir.

Allah ve Peygamberinin hükümleri konusunda tartışmaya kalkışanlar, gizli veya aleni asilerdir. Kimilerinin dünya istekleri, kimilerinin ahiret isteklerini denemek amacıyla sebepler yaratan Allah’ı dışlayarak nefislerini ön plan çıkaran insanların akıl ve irade odaklı tartışmaları, cüz’i de olsa Allah’a ortak olma hezeyanlarını kanıtlamaktadır.

Amaç ve niyet ne olursa olsun ayetler hakkında ileri geri konuşmak suretiyle tartışılanların yanında bulunmak kesinlikle yasaktır ve büyük bir haramdır. Bu sebeple böylesi diyaloglardan ısrarla kaçar; yorumlara yanıt vermem; programları asla izlemem.  Şöyle örneklendirmeye çalışırsak; ana, baba, eş, çocuk ve sevdikleriniz hakkında ileri geri konuşanların iddialarını sabırla dinleyebilir misiniz? Tartışmaları metanetle karşılayabilir misiniz? O ortamda bulunmayı sindirebilir misiniz? İfade ve düşünce özgürlüğü gerekçesiyle tepkisiz kalabilir misiniz? İddiaların yanlışlığını kanıtlayabilmek maksadıyla sakin bir savunmada bulunabilir misiniz?

Şüphesiz ‘hayır’ diyerek, nasıl olur da anam, babam, eşim, çocuğum ve sevdiklerim hakkında konuşulamaz tepkisini ortaya koyarak ya çarpışır yahut orayı derhal terk edersiniz. Öyleyse Allah, Resulü ve ayetleri, o sevilen yakınlardan daha aşağı mıdır ki, aleyhlerindeki sözleri sabırla dinleyebiliyor, tartışmada yer alabiliyor ve düşmanlara söz hakkı tanıyabiliyorsunuz?

Hurafelerle Allah'a iftira eden ve O'nun ayetlerini yalanlayanların ya da eğip bükenlerin yahut vahyi bozmaya çalışanların zalim olduğu ayetlerle sabitken, sözde Allah’ı ve ayetlerini müdafaa sebebiyle dolaylı da olsa küfre meze olmak, bedbahtlığın ta kendisidir. Ne var ki peygamberlere dahi yasak kılınan tebliği kendilerine meşru sayabilen sözde Müslümanlar, inkârcılara zemin hazırlayarak küfürlerini alenileştirmekte hatta kurdukları tuzağa düşerek pozitif mantıkça veya hümanist düşüncede kabul görmeyen ayetleri dahi yalanlarcasına çıkara odaklı yalakalıkta sınır tanınmayabilmektedir. Onca toleranslarına rağmen sapkınlıklarından vazgeçirip ikna edebiliyorlar mı? 

Şüphesiz Allah, dileseydi her hidayete erdirdiği Müslüman gibi inkârcıları da ayetleri sayesinde yükseltebilirdi. Ancak onların dünya saplantıları ve heveslerinin peşine düşmeleri batıla saplanmalarına neden olmuş; tıpkı köpekler misali dillerini çıkarıp solumaları misali olası bir gerçeği kavrayabilme veya hidayete erişebilme yanılgısı doğurduğundan, Mutlak İrade’ye rağmen iflah olabilecekleri sanısıyla muhatap alınabilinmektedirler. Dolayısıyla sapmışı ikna ederek doğru yola iletebileceğini düşünen kimi haddi aşanlar, Allah’ın yazgısının değiştirebilecek bir irade iddiasıyla hareket ettiklerinden inkârcılardan bir farkları bulunmamaktadırlar.  
 
Allah ve ayetlerinin hiçbir kanıta ve birilerine ispata ihtiyacı yoktur. İman ya da inkâr, akla ve iradeye bağlı değil, O’nun dilemesiyledir. Bu sebeple inkârcıyı kararından vazgeçirebilmek için ayetleri eğip bükmek yahut mantık ve bilim doğrultusunda aklayabilmek için girişilen her adım şeytani bir tuzaktır. Sanki üzerlerine farz olan hükümleri tumturaklı yerine getirmişler gibi inkârcıları hidayete ulaştırma çabasında bulunanların düşünce ve davranışları samimi değil, benliklerini tatmin içindir.

Ne inkâr edenin ne de inandığı gibi amel etmeyenin karşısında etkili ya da inandırıcı olabilmek mümkün değildir. Ki, zaten ne böyle bir inisiyatif ne de kudret bulunmaktadır. Ancak kendisini bağlayan kulluğa değil de tanrılığa kalkışılmasından Allah adıyla tanrılık oynanmaktadır. Bu sebeple ne Allah’ın ne de ayetlerin tartışılmasına kesinlikle fırsat verilmemesi imanın kaçınılmaz şartıdır.

Nefsi arzulara değil hükme göre itaat edilirse, meydan okunurcasına Kur’an’ın uzaklaştırıldığı bir çatının içinde yer alınmaz!

(Resulüm!) Elbette sen ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp giderlerken sağırlara o daveti işittiremezsin. Körleri de sapıklıklarından (vazgeçirip) doğru yola iletemezsin. Ancak teslimiyet göstererek ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.” Rum 52-53

“İnkâr edenler müstesna, hiç kimse Allah'ın ayetleri hakkında tartışmaz. Onların şehirlerde (rahatlıkla) gezip dolaşması seni aldatmasın.” Mü’min 4

“Daveti kabul edildikten sonra, Allah hakkında tartışmaya girenlerin delilleri, Rableri katında boştur. Onlar için bir gazap, yine onlar için çetin bir azap vardır.” Şura 16

“Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: "Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a teslim ettim." Ehl-i kitaba ve ümmilere de: "Siz de Allah'a teslim oldunuz mu?" de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir.” Al-i İmran 20

“Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.” Hac 9

“Hakikaten biz bu Kur'an'da insanlar için her türlü misali sayıp dökmüşüzdür. Fakat tartışmaya en çok düşkün varlık insandır.” Kehf 54

“İşte bu, cehennem ehlinin tartışması, şüphesiz bir gerçektir.” Sad 64

“O (Allah), Kitap'ta size şöyle indirmiştir ki: Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya kadar kâfirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.” Nisa 140
  
De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez. “ Tevbe 24
   
 “Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru yola iletir.” En’am 39

 “Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatılıp da ona sırt çevirenden, kendi elleriyle yaptığını unutandan daha zalim kim vardır! Biz onların kalplerine, bunu anlamalarına engel olan bir ağırlık, kulaklarına da sağırlık verdik. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayete eremeyeceklerdir.” Kehf 57

(Resulüm!) Hakkında azap hükmü gerçekleşmiş kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın!” Zümer 19

(Ey Muhammed!) Onlar için ister af dile, ister dileme; onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmelerinden ötürüdür. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez. Tevbe 8


(Resûlüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.” Kasas 56

Hiç yorum yok: