20 Mart 2018 Salı

Türkiye’nin yeni Atatürk’ü!

Atatürk bir tanrı ve Atatürkçülükte bir din değil ise, devletin yeni Atatürkler çıkarması tartışılmaz olmalıdır.

Oysa her Türk, hele de canını vatan için veren bir kahraman Atatürk sayılmalıdır!

Gerek siyasal gerek ekonomik gerekse askeri gücü geçmişle kıyaslanamayacak kadar ileri boyuta taşımış olmasıyla milletin bağımsızlığı için başkomutan olarak görev yapan; dâhili hainlere ve harici düşmanlara meydan okuyarak millete şeref ve istiklal kazandıran; devleti, milletin esasına dayandıran; çağdaş denilen uygarlık düzeyinin üstüne çıkaran; milli ve manevi hizmetlerde sınır tanımayarak çıtasını uluslararası düzeye götüren; milletimizin yüzlerce yıllık tarihsel gelişimini güncelleştirmeye çalışarak giriştiği mücadelelerde çıkarsı bir kaygı duymayan; dolayısıyla milletin bağrından doğan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin yeni Atatürk’üdür.

Ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski Atatürk gibi ülke topraklarını emperyalist güçlerle imzaladığı anlaşmalarla yabancılara vererek yüzölçümünü küçültmemiş; tebaası olduğu devletinin adını değiştirerek başkalaştırmamış; milletinin dilini ve kültürünü reforma uğratmamış; tarihini yok saymak suretiyle ecdadını horlayarak dışlamamış; vefa ahdini en derininde hissederek atalarını ve şehitlerini reddetmemiş; kendi ilkelerini milletinin ilkelerinden üstün tutmamış; milletine danışmadan hiçbir inkılâp gerçekleştirmemiştir.

Madem Atatürkçü düşünce sistemindeki “milli güç”; Siyasal Güç; Ekonomik Güç; Askeri Güç ise; dün ile bugünün arasındaki devasa farklılık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Atatürklüğünü meşrulaştırmaktadır.

Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk olduğu reddi, geçmişteki Atatürk’ün ret edilmesidir. Böylece Atatürkçülükten maksadın İslam karşıtlığı olduğu ortaya çıkmaktadır.

Geçmişteki yazılarımda da ifade ettiğim üzere Kur’an ve şeriat sevdalısı Mustafa Kemal’in, Atatürk olmadığı gerçeğini kanıtlamıştım. 

İslam da her ne kadar Atatürk ve Atatürkçülük gibi bir batıllık ve şirkçilik kesinlikle yok ise de; Türkiye devletinin seküler-laik oluşundan ötürü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk olma hakkı üzerinde durdum; kabul etmesi durumunda söz konusu liyakatin sadece kendisine ait olacağını vurguladım.
 

Son olarak diyeceğim odur ki, devletin anayasasından dolayı sözlerimi İslami esaslara göre değil seküler-laik düşünce düzeyinde ele almış; dolayısıyla mülkiyetin ölmüş bir adamın değil dirinin hakkı olduğunu vazettim. Çünkü hayat devam etmektedir!

Hiç yorum yok: