26 Mart 2018 Pazartesi

İki Kuyruklu Köpek Partisi…

Öyle bir gerçeği ortaya koymaktadır ki, sözün bittiği âlemde söz üreten seküler-laik düşüncelerin gerek uluma gerekse tavuk misali gıdıklamadan öte hiçbir yaptırıma sahip olamadıklarını!

Her ne kadar Kur’an ile birilikte söz bitmiş ise de, şeytanın güdümünde olan seküler-laik odaklı dünyaya okkalı yanıtı Macaristan’daki “iki kuyruklu köpek partisi” vermiş; dâhili tüm partilere tanınan seçim konuşmasına bir tavuk kostümüyle televizyona çıkarak, kendisine sorulan sorulara tek kelime etmeden, sadece "gıdaklayarak" mesajını iletmiştir.

Aslında "Gıdaklayan Seçim konuşması" yalnızca Macaristan'a mahsus değil seküler-laik dünyadaki partilerin tamamını kapsamakta; dolayısıyla kamuoyunun dikkatini çekmesi açısından fevkalade bir ipucu vermektedir.  

Vahiy dışı söz ve düşüncelerin toplumları Allah’tan uzaklaştırabilmek için din, bilim ve siyaseti farklı kuvvetlermiş gibi tel örgülerle ayırıp; “Allah ya yoktur ya da gökyüzüne yerleşip yeryüzünün idaresi insanların iradesindedir” anlayışlarının itibar bulması, yeryüzü-gökyüzü tanrılarını doğurarak riyakârsı bir inanç ve düzen karmaşasına neden olmuştur.

Oysa her şey, yaratıcı Allah’ın mutlak iradesi doğrultusunda üremekte, biçimlenmekte, düşünce ve eyleme dönüşmektedir.

İlahiyatçıların dahi rasyonalizm felsefesinin etkisinde kalarak seküleristleri meşrulaştıran dini yorumları toplumları ikileme sevk etmiş, gerçek ya bilinçli yahut bilinçsiz bir saptırmayla eğilip bükülerek temel yapı yani Kur’an, diğer bir ifadeyle Allah’ın sözleri tahrip edilmeye çalışılmış ve had aşılarak üstüne çıkılmıştır.

Öyle riyakârsı ve münafıksı bir paradoks meşrulaştırılmış ki, kuvvetler ayrılığı bahanesiyle Allah ile insanın sınırları çizilmiş ve alansal müdahaleler savaş nedeni sayılarak, kıyasıya mücadele edilmiştir. Çağlar boyu süregelen çatışmalar ve bölünmeler dinsel zeminde baş göstermiş, Allah ile insanın egemenlik haklarından ötürü milyonlarca canlıya göz açtırılmayarak ölüme sürüklenmiştir.

Bir tarafta Allah’ın sözünü reddeden seküler-laik zeminli insan; diğer tarafta yaratıcı olma hasebiyle sadece sözüne uyulmasını emreden ALLAH!

Kur’an, hak ve adaleti gözeten siyasetçiyi; seküler-laik düşünce ise nefsi himaye eden politikacıyı üretir!

"Bir adam politikacı olur olmaz onun dalavere yapması için her şey hazırlanmıştır. Politikacı derisini değiştiren bir yılana benzer. O halkın temsilcisi olmadan önce siyasal güce karşı koymaya daima hazır birisiydi. Şimdi ise güç kendi eline geçince bütün sorunları kendi çıkarı doğrultusunda görür ve değerlendirir." Alain

Devletler kanunla değil, ahlakla yönetilir. Ahlakında odağı Kur’an yani Allah’ın sözleridir. Kanunla ahlakı farklı ele alanlar, her ikisini de asla anlayamadıklarından politika türemiş, böylece politikacıların içerisindeki halk ruhu; hırsızların, sokak serserilerinin, teröristlerin, iki kuyruklu köpeklerin, tavukların ve bilumum hayvanların ruhundan fazla olmayıp, amaçları her zaman kendi özel avantajlarını arttırmak ve bunun içinde ellerindeki fırsatları ve güçleri kullanmaktır.

Bir fahişenin ahlaki çökertmesi ya da bir dolandırıcının güveni baltalaması ne ise, bir politikacının siyaseti yozlaştırması yahut seküler-laik partilerin halkı kandırması da odur! Dolayısıyla politika, fahişelikten ve dolandırıcılıktan çok daha kötüdür. Bu sebeple sokak dolandırıcıları, seküler-laik politikacıların yanında masumdurlar.

Macaristan’daki “iki kuyruklu köpek partisi” gibi seküler-laik düşünce düzeyindeki tüm partiler öyle dolandırıcı, aldatıcı, abartıcı ve manipülasyonlarda sınır tanımamaktadırlar ki, namları ve programları farklı olsalar da özleri aynıdır. Dolayısıyla hınzırlık ve zekiliklerini askeri oldukları şeytandan almakta ancak peşlerine düşen toplumlar kendilerini kurtarıcı sanabilmektedirler. 
   
“Allah -ki ondan başka hiçbir tanrı yoktur- elbette sizi kıyamet günü toplayacaktır, bunda asla şüphe yoktur. Söz bakımından Allah'tan daha doğru kim vardır!” Nisa 87

“Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir.” En’am 115

“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” A’raf 179


"Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah'ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar?" A'raf 185

Hiç yorum yok: