15 Mart 2018 Perşembe

Ne İslam; ne kader; ne de ruh güncelleşebilir…

Ancak güncelleşen yalnızca bedendir! Doğuş ve ölüm hatta fanilik apaçık bir kanıttır.

Ki, bedenin, fiziğin veya olayların meydana gelerek güncelleşmesi de ‘o kitap” yani kader ya da diğer bir ifadeyle “levh-i mahfuz” da yazılı hükümlerle orantılıdır. Dolayısıyla öncesinde yazılı olmayan iyi veya kötü hiçbir şey ortaya çıkmamaktadır. Tıpkı ağaçtaki bir yaprağın savrularak yere düşmesi misali! 

Kulsal aklın; dilediğini yapabilecek iradesel bir özgürlüğe ve mutlak bir güce sahip olmayıp, yaratıcı Allah’ın etkisi ve yönlendirmesi altında olduğu ve yazılanın dışına çıkamadığı sabittir.

Bedenler yaratılmadan önce ruhların “bir bilgi”’ye göre yaratılmasıyla bilgiler, yetenekler, görevler, paylaşımlar, şerler, hayırlar, eceller, rızıklar, düşünceler, ameller ve dünyadaki yaşam boyunca görüp geçirilen irili-ufaklı her olay yüklenerek yazgıyla mühürlenmiş; böylece bedeni ya da maddi olan ne varsa yazgıya göre güncelleşmiştir. Ancak ezeli olan ruhların yaratılmış olması akabinde güncelleşmeler kesinlikle değişkenlik göstermemiştir.  Dolayısıyla hiçbir kulun kaderini değiştirebilme ve sorgulayabilme hakkı yoktur. Zaten İslam, Allah’ın iradesine kayıtsız-şartsız bağlılıktır. İman ya da inkâr, İslam’ın bir hükmüdür!

Geleceği bilemeyen ve yarattığı kullarını başıboş bırakmışçasına kaderini elinde bulunduramayan bir Allah olabilir mi?

Bir insanın hangi tarihte; hangi sene ay, gün, saat ve dakikada; arz kürenin hangi noktasında, hangi memleketin, hangi mahallesinin, hangi evinin, hangi odasının, hangi köşesinde; hangi ananın rahminden ve ne surette doğacağı; doğduğu dakikadan itibaren, her an geçireceği ahvali, ne kadar yaşayacağı, müddeti ömründe kaç nefes alıp vereceği; ciğerlerinin ne kadar hava, mide ve bağırsaklarının ne kadar gıda sarf edeceği; santimine, milimetresine kadar ağzından ne kadar ve ne mahiyette sözler çıkaracağı; kulağının neler işiteceği; gözlerinin neler göreceği; ellerinin neler yapacağı; burnunun neler koklayacağı; ağzının neler tadacağı; kafasının neler düşüneceği, iman edip etmeyeceği, cennet ehli mi yoksa cehennem ehli mi olacağı... Mesela hangi kadın yahut erkekle evleneceği, ne kadar çocuk ve torun sahibi olacağı, mutlu mu yoksa mutsuz mu, zengin mi yoksa fakir mi olacağı; hastalılıkları, kayıp ve kazançları, iyi veya kötü tekmil arzuları, tekmil dış ve içişleri gibi her şey, “o kitap”ta yazılmıştır.

Yaratıcı değil yaratık olan bir kulun iradesiyle kendini güncelleştirebilmesi mümkün müdür ki, yanlıştan, asilikten, düşmanlıktan veya sapıklıktan vazgeçebilsin? Allah’ın hidayet vermediği ya da, sapkınlıkla mühürlediği bir kimsenin doğru yola ulaşabilmesi imkânsız ise, ne, nasıl güncelleşebilinir? Ayrıca kötülüklerin elçisi şeytan, kötülükten kurtulup iyilikte güncelleşebilir mi? 

Ruhsal akliyat, duygu ve fiziki oluşumların bireysel, toplumsal ve evrensel fıtrata denk görsellik ve güncellik kazanabilmesi amacıyla vahiyle bildirdiği iyi veya kötü, doğru veya yanlış yollar için; peygamber, şeytan, ruh, beden veya madde vesile kılınmış ise de, ip yalnızca yaratıcı Allah’ın elindedir. Böylece faydalı veya zararlı tüm düşünce, fiiliyat ve unsurların hudutları çizilmiş ve buna bağlı kâinatsal bir düzen konumlandırarak soyut veya somut tüm olaylar ezelde yaratmıştır.

Peygamber ve şeytan özüne bağlı biçimlenen düşünce, duygu ve davranışların hayat içinde varlık kazanması ve mücadelesi, varoluş ve yok oluş amacına uygun belirlenmiştir. Düşsel ve fiziksel uygulamaların hiçbiri özgür bir aklı, öğretisel, araştırısal, rastgelesel, gözlemsel veya iradesel etkiyle gerçekleşmemekte, ancak öyle sanılmaktadır. Her şey "ilk"e bağlı fonksiyon gösterdiğinden, sonradan hiçbir şey ne kendiliğinden ne de iradece türememekte, gelişmemekte, etkileşmemekte, evrimleşmemekte ve güncelleşmemektedir. Eylemsel bilgiler, her ne kadar vahiysel, sezgisel, zihinsel veya diğer araçlarla elde edilen birer öğeler ve fiziği meydana getiren tetikleyici donatılar ise de, öncesinde ruhlarda var olan ekinsel olgulardır. Bilim ve teknolojinin üremesine ve evrenin hareketine neden olan her türlü araç, gereç ve sebepler; fizik için gerekli olan görsel veya göksel mazeretlerdir.

Ruh, bünyesinde barındırdığı zihinsel ve duygusal oluşumları programı doğrultusunda hayata geçirerek durağan bedene fiziksel işlev kazandırmaktadır. Bireysel, toplumsal ve evrensel olaylar, "o kitap"’ta yazılan mutlak düzeneğe göre etkileşerek gelişmekte ve yaratıksal hiçbir katkı veya müdahaleye izin verilmemektedir.

Peygamber Efendimiz ashabı ile konuşurken bir Yahudi ona uğradı:

Yahudi, Peygamberimize şöyle dedi: “Ey Muhammed! İnsan neden yaratılır?” Bu suale karşılık Peygamberimiz de: “Ey Yahudi! Yaratılan herkes erkeğin menisi ile kadının menisinden yaratılır. Erkeğin menisi kalın bir meni olup, kemikler ve sinirler ondadır. Kadının menisi ise ince bir meni olup, et ve kan ondadır.” diye buyurdu. Peygamberimiz şöyle devam etti: “Meni rahimde kırk gece kaldıktan sonra ruhu görevli melek tarafından kendisine üfürülür. Erkek mi, dişi mi, mutlumu, mutsuz mu, ameli, eseri, başından geçecek musibetler, eceli ve rızkı yazılmış ve programlanmış bir şekilde sayfası dürülür ve kapatılır. Kaderine (o kitapta yazılanlara) hiçbir şey eklenmez ve hiçbir şey silinmez.”

Yine, Peygamberimiz şöyle buyurmuş: “Muhakkak sizden birinin, annesi karnında yaratılışı kırk günde gerçekleşir. Sonra aynı sürede bir kan pıhtısı, sonra aynı sürede bir çiğnem et olur. Sonra o bir çiğnemlik et parçası kemik olur. Kemiklere et giydirilir. Sonra ona kemikleri, sinirleri ve damarları ile baş, el ve ayak sahibi bir şekil verilir. Allah sonra ona melek vasıtasıyla ruhu üfürür. Ruhun programlanıp önceden tayin edilmiş rızkı, eceli, ameli, mutlu mu yoksa mutsuz mu olacağı, başından geçecek olaylar, musibetler, kazalar yazılmış ve kaderi tespit edilmiştir.“

Allah Resulü devam ederek;

“Allahtan başka ilah olmayana yemin ederim ki; muhakkak sizden biri cennet ehlinin amelini işlerde, cennet ile onun arasında ancak bir kulaç kala hakkında yazılmış olan kitap ona üstün gelirde, onun amelleri cehennem ehlinin amelleri ile tamamlanır ve o kişi cehenneme girer.
Muhakkak sizden biri cehennem ehlinin amellerini işlerde, cehennem ile onun arasında bir kulaç kala, kitap onu geçer ve ameli cennet ehlinin ameli ile biter ve cennete girer.”

Öyleyse güncelleştirme talebinden maksat kader değilse nedir?

“Heva ve hevesini tanrı edinen ve Allah'ın (kendi katındaki) bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hala ibret almayacak mısınız?” Casiye 23

“Biz dilesek elbette herkese hidayet verirdik. Fakat ‘Cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kısmıyla dolduracağım’ diye benden kesin söz çıkmıştır.” Secde 13
“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.” Hadid 22

“Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah'ın üzerinedir. Allah o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekânı bilir. (Bunların) hepsi açık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) dır.” Hud 6

“Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi, bıraktıkları her izi yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) sayıp yazmışızdır.” Yasin 12


Âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” Tekvir 29

Hiç yorum yok: