18 Mart 2018 Pazar

Hayvanların en kötüsü kimdir?

Nefis nezdinde değil ancak Allah katında yapılacak bir yargıyla mümkündür!

Allah, insanoğlunun halifeliği adına hayvanlara her ne kadar akıl vermemiş ise de, insan hilkatindeki iki ayaklı mahlûklara akıl verebilmiş olması tamamen şeytani misyonlarının bir gereğidir.

İnsan, hayvan mıdır; hayvandan ayıran halifeliği midir; hayvanlaşması daha aşağı bir mahlûk olmasına mı neden olmuştur?

Görünüşleri insan ancak fıtratları hayvan hatta daha da beter olan bu mahlûklar, yaratıcılarına sadakatle boyun eğmek yerine kibirlenmelerinden dolayı başkaldırmışlar, böylece aşağılık maymunlara dönüştürülmelerinden düşüncelerini yitirmişlerdir.

Hakk’a, diğer bir ifadeyle iyilik çağrısına kulak vermeyen bu hayvanların durumu, tıpkı çobanın bağırıp çağırmasını işiten sürülerin durumu gibidir. Onlar sağırlar, dilsizler ve körler olup, insanlar gibi düşünerek muhakeme edemezler.
 
Sapkınlıklarından ötürü sürekli boş kuruntularla cebelleşir ve batıl olan her sese koşmalarından gerçeklerden öyle kopukturlar ki, bizzat yaşadıkları hayat dahi kendilerine bir ipucu olmayabilmektedir.  Dolayısıyla Allah yolundan çıkmış olmalarının bedelini sadece kendileri değil, hümanistlik gerekçesiyle toplumlara dayattıkları yalanlarla da ödemek ve ödetmektedirler.
  
Yaratıcılarının helal kıldığını haram, haram saydığını helal edinerek alenice böbürlenebilmelerinin herhangi bir mantığı olmaması, idrak edebilen insan değil hayvandan da aşağı olduklarına apaçık bir kanıttır. Yoksa kendilerini yaratan bir Allah’a karşı gelebilenin insani bir akıl taşıyabilmesi mümkün değildir.

Kendileri gibi yeryüzünde yürüyen ya da sürünen hayvanlar ile gökyüzünde iki kanadıyla uçan kuşlardan daha şaşkın oldukları, düşünce ve davranışlarıyla ortadadır.

Unutulmamalıdır ki göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlar Allah’a secde eder ve tumturaklı teslim olurlarken; onlar isyanlarında doruğa çıkmakta, dolayısıyla hor ve hakir kılınmayı hak etmektedirler. Bu sebeple insan görünümündeki hayvanlara insan seviyesinde değer vermekten dolayı belalardan kurtulunamamakta, fitne ve bozgunculuklar sona ermemektedir.
        
İlişkilerindeki sevgi, düşmanlık, hizmet, barış ve savaşlarını yaratıcıları Allah için değil de nefisleri adına yapmaları, onların insan olmadığına başka bir delildir.

Her ne kadar kadersel bir hüküm gereği saptırılmışlar ise de, benliklerini tanrılaştıran heva ve heveslerini bilim ya da özgürlük adına seküler düşüncelere dayatma sebeplerini de etkileyici kanıt olarak alınmalıdır. Vahşi hayvanları özgürlük gerekçesiyle kafeslerinden çıkarıp salıverilmeleri nasıl ürkütücü bir tehdit ise, insan kisvesindeki hayvanlarında başıboş bırakılmaları çok daha korkunç bir süreci doğurmaktadır.
        
Vahiysel din psikolojisinde; bir insan, yaşamı boyunca elde ettiği olumlu veya olumsuz her türlü oluşumun yaratıcıdan geldiğine inanarak ya şükreder ya da sabreder. İnancı gereği Allah’ın izni ve iradesi olmaksızın herhangi bir musibete uğraması, bir şeyi başarma veya kaybetmesine olanak olmadığı imana sabittir. Çünkü her iş O’nun dilemesiyle gerçekleşir.

Seküler psikolojide ise; bilim, üstün ve özgür aklın zekâ seviyesine göre eğitsel, içgüdüsel, kalıtsal, rastgelesel, yani tesadüfen kendiliğinden oluşan bilgileri işleyip sözde muhakeme ederek iradesiyle ortaya çıkardığı bağımsız yargılar olarak kabul edilir.

Aklı, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayıran bağımsız bir güç olmasıyla insanın egemenleşmesine neden olan özgür irade; dilenileni yapabilen, kaderini yazabilen, olumsuzlukları engelleyebilen ve seçme hakkı olabilen mutlak bir güç olarak tanımlarlar. Ancak hayatta baş gösteren yığınla olumsuzlukların nasıl engellenemediği konusunda hiçbir açıklama yapamazlar!

Hani nerede demokrasi, özgürlük, adalet, barış, sosyalleşme, merhamet, insan hakları, ifade ve davranış hürriyeti, hümanizm, çağdaşlık, paylaşım! Oysa her ırk, din, inanç, düşünce ve kültür sahiplerinin eşit bir adaletin mukim kılınabilmesi adına işbirliği ve mücadeleden yana tavır almaları gerekmez mi? Ancak galebe çalan benlikleri peşinde koşarak çıkarlarına odaklanmalarından ötürü insaniyetin yok edilip hayvanlaşmanın meşrulaşmasına neden olunmaktadır. 

Nefsi üstün tutan bir düşüncenin başkaları hakkında iyi niyet taşıyabilmesi ve adil davranabilmesi asla mümkün değildir. Dolayısıyla yarattığı ve rızıklandırdığı kulları arasında ırk ve güç ayırımı yapmaksızın adaletle hükmeden yaratıcı Allah’ın sözünden başkası muteber alınamaz!  

İnsan olmayanı zorla insan statüsünde değerlendirerek merhamet güden anlayışların hakkı ve adaleti egemen kılabilmeleri olası değildir.

İnsanlıkla şereflendirilmiş hiçbir mahlûk, girdikleri çatılardaki hayvanların emrine uymamalı, vaatlerine kanmamalı, destekleriyle cesaretlenmemelidirler. O hayvanların vicdansızlıklarını her daim kalplerinde hissetmelidirler.

Kimi hayvanların evcilleştirilmeleri, insan görünümündeki o hayvanlarında evcilleşebilecekleri yanılgısını doğurmakta ise de, fıtraten mümkün olmadığı felaketlerden sonra ortaya çıkmaktadır.  

İnsanı hayvandan ayıran endamı ya da görüntüsü değil, yaratıcısı Allah’a olan kulluğudur. Dolayısıyla kulluğunu inkâr eden her insan HAYVANDIR hatta hayvandan daha aşağı SAPKIN’dır!

“Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” Furkan 44

“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” A’raf 179


 Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.“ Enfal 22

Hiç yorum yok: