13 Mart 2018 Salı

Eğip bükmek çok daha beterdir!

Reddetmek yahut inkâr etmek, eğip bükmenin yanında hilesiz kalmaktadır.

“Münafık, kâfirden yetmiş kez daha tehlikelidir.” Hz. Muhammed

Kadını cinselliğiyle sömürerek istismarda sınır tanımayan seküler-laik çevreler, bedeninin ırzına geçtiği gibi ruhunu da saptırabilmek için dinine karşı getirmeye çalışıp, nefsi yaratan Allah’ın muhkem hükümlerini bozmak suretiyle aklı karıştırmakta; böylece apaçık ayetlerin manalarını nefis doğrultusunda değiştirmeye ya da inkâra kalkışarak, Allah’ı manipülasyonlarla bilememek, ileri görememek, çağlardaki değişlikleri kestirememek ile itham ederek dolaylı tahtına yerleşmeye kalkışırlar.  

Şüphesiz nefsi yaratan kim ise, nefisle ilgili en ince detaya sahiptir. Nefsin güncelleştirilebilmesi ancak dilenilen doğrultuda nefis yaratılmasıyla mümkündür. Yalanı, yanlışı, hurafeyi, bidati, Kur’an’a muvafık olmayan fıkhı düzeltmek farklı, ayetleri güncelleştirmek bambaşka bir şeydir. Eğer Allah, insanoğlunu tek bir nefisten yani Hz. Âdem’in nefsinden yarattığını buyurmuş ve vahiy olarak en son Kur’an dışında başkaca bir buyruk indirmeyeceğini belirtmiş ise, değişmiş olan nedir ki, makyajsı gelişimler özün üstüne çıkabilsin?

Neticede nefis aynı nefis ve sahibi de Allah ise, kaderi elinde bulunduramayanın bir güncelleştirebilme gücü olabilir mi?

Zaten Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, yaptığı açıklamada milli varlığa vurgu yaparak, sanki dini temsil etmiyormuşçasına dini varlığı önemsememişçesine İslam adına konuşabilmiştir. Dolayısıyla anlaşılacağı üzere tartışılan sorun din değil, tamamen milli bekadır. Oysa ne Allah ne de Resulü milli çıkarlara göre hiçbir hüküm vaaz etmemiştir. Ancak seküler-laik olan düşünce ile vahyin düşmansı çatışmasından milliliğe zarar gelebilme telaşı sebebiyle güncellenme adı altında (haşa) Kur’an peşkeş çekilmeye çalışılmaktadır.

İslam evrenseldir ve asla bir ırka, cinse ve ulusa bağlı millileştirilemez! Varlığını ister kabul eder, ister etmezsin ama eğip bükerek manipüle edemezsin. Hele kendini reddeden düşüncelere odalık yaptıramazsın.

Madem İslam her çağa cevap verebilecek mutlak bir yapıda ise, Hz. Peygamber Efendimizin döneminden bu yana yaratılış fıtratında temelsi bir değişim mi olmuş ya da farklı bir Allah mı nüfuz etmiş ki,  çağın getirdiği yeni sorunlar, sorular ve meselelerden bahisle güncelleştirilmesi söz konusu olabilsin?

Öyleyse içtihat adına yapılması istenen güncelleştirilmeden maksat dolaylı bir reformdur.

Allah’ın indirdiği hükümler ve Resulünün Kur’an’a muvafık olduğu hadisleri öyle aşikâr ki, başkalarının içtihadına ne gerek ne de ihtiyaç bırakmaktadır. Ancak idrak edemeyen gafiller, içtihat manipülasyonuyla hükümleri vahiy dışı düzenlerle harmanlamaya çalışır ve adına da çağın ihtiyacına göre güncelleştirme derler.

Kayıtsız-şartsız Mutlak İrade’ye bağlılık olan İslam, her ne kadar Allah’ın koruması altında ise de, çağdaş diye nitelendirilen meseleler hakkında içtihada başvurulması, Allah’ı çağdışı olmakla yaftalayıp nefsi öne çıkarmaktır. 

Gerek erkek gerekse kadın olsun tek bir nefis üzerine yaratarak fıtratlarını tayin eden Allah’tan daha iyi bilen kim vardır ki, özellikle kadınlara ve kâfirlere hoş görünebilmek maksadıyla hümanist odaklı bir sapmayla ahkâm kesilebilmektedir.

Öyle ki, Allah, ayetinde kadınların başörtü takmasını emretmişken, saç örtüsü gibi bir içtihatla Allah’a din öğretilmiştir. Anatomi de dahi baş, saçla özdeşleşemezken, dinde başın saçtan ibaret düşünülmesi vahye aykırı bir içtihattır.

Allah, Bakara Süresi 221. Ayetinde; “putperest kadınlarla evlenmeyin” buyruğuyla ayırımcılık mı yapmıştır? 

Allah, Bakara Süresi 223. Ayetinde; “Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın” hükmüyle kadınları mı aşağılamıştır?

Allah, Bakara Süresi 228. Ayetinde; “Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler” açıklamasıyla haksızlık mı yapmıştır?

Allah, Bakara Süresi 282. Ayette; “Bir erkeğe karşılık iki kadın şahit olmalıdır” sözüyle adaletsiz midir?

Allah, Nisa Süresi 11. Ayetinde; “Erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder” hükmü  müsavatsızlık mıdır?

Allah, Nisa Süresi 15. Ayetinde; “Fuhuş yapan kadınlara ölüm alıp görünceye yahut Allah onlara bir yol açıncaya kadar evde hapsedin” emri barbarlık mıdır?

Allah, Nisa Süresi 34. Ayetinde; Erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün hükmü bölücülük ve zalimlik midir?

Allah, Nur Süresi 2. Ayetinde; “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vuruncezai yaptırımı canilik midir?

Allah, Nur Süresi 31. Ayetinde; “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler.” buyruğu ilkellik midir?

Allah, Al-i İmran Süresi 19 ve 85. Ayetlerinde; “Allah nezdinde hak din İslam'dır. Kim, İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden asla kabul edilmeyecek” hükmü ceberutluk mudur?

Allah, Maide Süresi 51. ve Bakara 120. Ayetlerinde; “Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır” buyruğu güncelleşebilir mi?

İnanıp inanmamak ya da itaat edip etmemek başka bir şey, ayetleri eğip bükmek suretiyle Allah ve Resulünün hükümlerine zıt düşen içtihatlarla seküler düzene uyarlılık kazandırmak bambaşka şeydir. Dinde zorlama yoktur; ya Müslümansın ya da değilsindir; diğer bir ifadeyle ya doğrusun ya da eğrisin. Ama Müslüman isen, hükümlere şüphe ve tereddüt duymaksızın harfiyen kabul etme zorunluluğu vardır.

Şahsen ben, yaşadığım düzen ve nefsim itibariyle her ne kadar hükümlerin tamamına uyamıyor isem de, içtihat manipülasyonuyla eğip bükebilmem ve aslını bozarak batıl düzene ve de nefsime peşkeş çekebilmem mümkün değildir.

İçtihat manipülasyonuyla güncelleştirmede bulunanların cambazlıkları şeytanı bile hayrete düşürmektedir. Neymiş efendin;  her ne kadar İslam dini her çağa cevap verecek bir yapıda ise de, sigorta, organ nakli, bankacılık, klonlanma konusu, tüp bebek, büyük ticari ortaklıklar, paranın kullanımı, enflasyonun değerlendirilmesi ve yığınla yeni meselelerden dolayı içtihatlarla ayet ve hadislerin güncelleştirilmesi gerekirmiş. Öyleyse Allah, o mesellerin geleceğini bilmekten bihaber miydi ve o meseleleri yaratan zatı değil miydi ki, Kur’an’da bulunmadığı bahisle eşdeğercesine tutulan kulların bilgilerine başvurulabilinmektedir?

Oysa Kur’an, haram ve helal ile ilgili gelecekte dahi var olan her şeyi bildirmiş ve o minval üzerine dini kıyamete dek tamamlamıştır. Nasıl ki dün, alkol olarak sadece şarap vardı; bugün ise binlerce çeşit alkol bulunmaktadır. Sarhoş edindirmiş olmaları haramlıklarına yeterdir. Kur’an için önemli olan bir şeyin ne ihtiva ettiğidir! 
  
Allah’ın indirdiği ayetler ve peygamberimizin bildirdiği hiçbir hadis nefse göre asla hüküm vermez. Zaten din ile seküler-laik düşüncenin ayrılıkları hatta düşmanlıkları bu minvalden kaynaklanmaktadır.

Allah, yaratıcılığı ve hâkimiyetinden dolayı sadece bildirir! Hükümleri hoşa gitmeyebilir; nefislere ağır gelebilir; milli birlik ve beraberlikleri zedeleyerek ayrıştırabilir; ötekileştirebilir; itici, kırıcı, sert buyruklar verebilir; müeyyideleri şiddetli olabilir; öfke ve nefret dolu ahkâmlar kesebilir. Kur’an incelendiğinde sadece Müslümanların kardeş ve dost olduğu, diğerlerinin hayvandan daha aşağı sapıklar oldukları açıkça vurgulanarak cihad yani savaş karşılığı bir cennet vaat edildiği aşikârdır. Öyleyse Allah’a, neden denilebilinir mi; verdiği cezalardan ya da kullandığı dilden yani üsluptan dolayı hesap sorulabilir mi?

Müslümanların gerek ekonomik gerek sosyal gerek siyasi gerekse askeri olarak zarar görebilmeleri ancak Allah’ın yapılmasını istemediği şeyleri yapmalarından ötürüdür. Dolayısıyla Allah’ın indirmediği bir hükmü ya da indirdiği bir hükmü nefislerin hoşuna gitmesi bakımından değiştiren, içtihatlarla bozan, eğip büken, başkalaştıran ve Allah’ın ayetlerini beğenmemecesine nefsi odaklı yorum getirenler münafıktır.
   
“Onlar, Allah yolundan alıkoyan ve onu eğip bükmek isteyen zalimlerdir. Onlar ahireti de (dolaylı) inkâr edenlerdir.” A’raf 45

"Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, arzusuna (nefsine) göre de konuşmaz. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir." Necm 1-4

“Yoksa siz de (ey Müslümanlar), daha önce Musa'ya sorulduğu gibi peygamberinize sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim imanı küfre değişirse, şüphesiz dosdoğru yoldan sapmış olur.” Bakara 108

"Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar. O şeytan dostu kimse, en sonunda bize gelince arkadaşına: Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı, ne kötü arkadaşmışsın! der." Zuhruf 37-38

“Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın.” Nisa 145

“O azabın sebebi, Allah'ın, kitabı hak olarak indirmiş olmasıdır. (Buna rağmen farklı yorum yapıp) kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine düşmüşlerdir.” Bakara 176

“Allah erkek münafıklara da kadın münafıklara da kâfirlere de içinde ebedi kalacakları cehennem ateşini vadetti. O, onlara yeter. Allah onlara lanet etmiştir! Onlar için devamlı bir azap vardır.” Tevbe 68


“Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı ayetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşabih ayetlerin peşine düşerler. Hâlbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek payeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar.” Al-i İmran 7  

Hiç yorum yok: