10 Mart 2018 Cumartesi

Asansördeki halvet nedir ki…

Deli saçmalığı olabilsin!

İlk yaratılan insanın nefsi ne ise bugünde aynı olup, kıyamete dek özelliğini sürdürecektir. Dolayısıyla güncelleştirilebilmesi ancak nefsi yok etmek ya da Allah’ın dışında yaratılabilecek nefisle mümkündür.

İnsanoğlunu tek bir nefisten yaratan Allah, dileği doğrultusunda kötü duygular yüklediği nefislerin arınabilmesine dışarıdan yapılacak bir müdahaleyle izin vermez. Yaratıcı olma hasebiyle inisiyatifinde olan bir değişimi başarabilmek yalnızca yaratıcı vasfıyla orantılıdır.

Nefis, fıtratı gereği neye odaklanmışsa onu yapar. Bu sebeple beşeri hiçbir gücün nefsi engelleyebilmesi muhtemel değildir Onun için nefsi yaratan Allah, kurallar indirmiş ve hükümlerine itaat edenleri nefsi yani kötü arzu ve isteklerden koruyup sebatkâr kılmıştır.

Nefsin temsilcisi şeytanın misyonunun gereği varlığını sürdürmesi ancak şeytanın ortadan kaldırılmasını mecbur bırakmaktadır ki, nefsi kötülüklerin tamamı son bulup, düalitesiz yeni bir yaşam yaratılarak dilenilen bir hayat hâkim olabilsin. Ne var ki, şeytanı yok edebilmek, yaratıcı Allah’ı da kapsayacağından kabili imkânsızdır.

Asıl mesele iyilik ve kötülüğün ne olduğu; kimin ilkelerine göre dayanak sağlandığıdır.

Allah ilkelerinin gayrimeşru; nefsi ilkelerin ise meşru sayıldığı bir düzende nefisten kaçınabilmenin olanaksızlığı aşikârken; sapkın kimdir?

Bir nefsin doğru yahut yanlışı veya iyi ve kötüsü, diğer nefsin doğru ya da yanlışıyla çatışıyorsa; hakemin yani karar vericinin nefis olabilmesi imkânsızdır.

Nurettin Yıldız adlı bir hocanın “asansörde halvet” sözleri her ne kadar dini ve siyasi arenada tepki doğurup hakkında soruşturma açılabilecek bir mecraya neden olmuş ise de, kadın-erkek mahremiyetine vurgu yaptığı; dolayısıyla Kur’an’a muvafık olduğu tartışılmazdır.

Gerek erkek gerekse kadın olsun nefsi yaratıklar olmalarından her an vesveselerle baş başadır. Buna kural getiren İslam, dizginleyebilmek amacıyla olabilecek şehvetsi ateşi söndürebilmek maksadıyla namahremlerin birarada bulunmalarına sınır getirmiştir.

Ki, İslam öncesi bir hayat sürerken yaklaşık gezdiğim 120 ülkede bindiğim asansörlerde tanıştığım kadınlarla halvet yapmış olmam bir yana ileri boyutlara kadar dahi gittim. Beni halvete itip azdıran kadınlar ise de kendimi onlardan masum yani ahlaklı görmemiş ve İslami kuralların dışındaki nefsi davranışlarımdan dolayı suçlu addetmişimdir.

Asansör neymiş; uçaklarda dahi birçok defa halvette bulunmuş olan tek bir ben değil; nefsinin güdümünde olan binlerce şehvet düşkününü unutmamak gerek.

Ya tren, otobüs, minibüs, dolmuş gibi araçlarda halvet yapanlara ne demeli! Binlerce insanın bindikleri taşıtlarda cenabet kaldığı ve halkın içinde tatmine ulaştıkları bizzat yapılır, bilinir ama deşifre olmayanlar namuslu kesilirler.

Ya da apartman boşluklarında, kazan dairelerinde, odunluklarda hatta yeşillikler arasındaki ağaçların dibinde, sinema salonlarında, yanındakilerin gözünün içine bakarak masa altlarından yapılan cinsel davranışlar asansördekilerden öyle daha beterdir ki, uyarılarından ötürü Nurettin Yıldız’a kızmak değil, sosyal sorunlara dikkat çekmesinden teşekkür edilmelidir.

Daha neler neler…

Kimsenin görmediği kapalı yer ya da ıssız yerde baş başa kalma gibi bir halvetliğe ilkellik gerekçesiyle tepki duyuluyor da, başkalarının yanında veya içinde yapılan cinsellikler nasıl bir çağdaşlıkla mubah sayılabiliyor?

Asıl bedbaht kimdir biliyor musunuz; Müslüman olduğunu ikrar edip de Allah ve Resulünün hükümlerine boyun eğdiğini söylediği halde çıkarı uğruna nefsin tuzağına düşenlerdir.

Ahlaksız azgın bir kadının yola gelebilmesi için dövülmesi Kur’an’ın bir emri ise, Nurettin Yıldız’ı tefe koyup çalmanın amacı nedir biliyor musunuz; dolaylı olarak Allah’ın kabul edilmeyen hükmüdür.

Allah’ın indirdiği ayetleri ya inkâr ederek ya eğip bükerek ya seküler-laik düşüncelerle dışlayarak ya da çağdaşlık adı altında sapkın anlayışlara peşkeş çekebilme gayesiyle aşağılayanlar asıl sapkınlardır. Onun dışında sapkın görülen davranışlar tamamen nefsi olup zerre kadar kıymeti harbiyesi bulunmamaktadır.

Hayatta yaşanılan gerçekler ve nefsi zehrin yaydığı kötü duyguları yaşamamış olan ya muhakeme edememekte ya bildiği halde sırf yaratılma fıtrata karşı gelme amacıyla tepki göstermekte ya nefsi için ayetleri satmakta ya da sapkınlığı meşrulaştırma ciheti gütmektedir.

Nefsi olan hiç kimsenin; "Ben iyi niyetliyim ve kalbim temizdir" seçimi gibi bir imtiyazı yoktur. Öyle ki, en temiz kalpli ve en iffetli nefis sahibi olan Allah Resulü, kesinlikle hiçbir yabancı kadına dokunmamış ve biarada yalnız kalmamıştır. Hatta kadınlar kendisine biat ederlerken, erkeklerin ellerini tutar gibi onlarla biat etmemiştir. Onun kadınlarla biati, ancak sözden ibaret olmuştur. 
      
“Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için saliha kadınlar itaatkardır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür. “ Nisa 34

“Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah'tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Nisa 128 

‘’Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu kendileri için çok temiz bir harekettir. Şüphesiz ki Allah kullarının yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar…’’ Nur 30-31

“O, sizi bir tek nefisten (Adem'den) yaratandır. (Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır. Anlayan bir toplum için ayetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık. “ En’am 98 


“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. Ahzab 36

Hiç yorum yok: