30 Ağustos 2017 Çarşamba

BMGK’ya fahişelik yapıyorlar…

Hıristiyan ve Yahudi despotizmiyle yapılaşarak yönetilen BM, İslam’ın yani adaletin hükümranlığını yıkabilmek maksadıyla oluşturulmuş öyle bir örgüttür ki, yaklaşık dünya nüfusunun 1/3 Müslüman olan ülkeleri hegemonyaları altına alarak iğfal etmektedir.
ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere’nin hükmettiği BM, başta İslam ülkeleri olmak üzere geri kalan tüm ülkelerin ağalığını hatta tanrılığını yapmaktadırlar.
Çoğulcu demokrasi ve evrensel insan hakları adına haçlı-siyonist yapılarına denge oluşturabilme amacıyla seküler düşünce çerçevesinde hümanizm maskesiyle manipüleye kalkışmış olsalar da, özleri vahiysiz yani Kur’an’sız bir dünya kurabilmek olduğu tartışılmazdır. Zaten dayatılan laikliğin asıl gayesi de o değil midir?

Hiçbir şart ve koşulda İslam’ın yani Allah’ın hâkimiyetini kabul etmeyen BM, yıllardır sürdürdükleri Müslümanlara karşı yenilgilerinin öcünü, tutsak kılmak suretiyle masada almaktadırlar.

İslam ya da Müslümanların adı ve toplumsal varlığı dahi en acımasız düşmanlıklarına bir sebeptir. Ancak kendilerine uyan ve boyundurukları altına girmeyi kabul etmiş sözde Müslüman ülkelere mesafeli yaklaşır; kullanım süreleri dolduğunda ise çöpe atarlar.

Şeytan ile yatağa girip bakire kalabilmek nasıl mümkün değil ise, BM üyesi olup BMGK’nın odalığı olmakta fahişeliğin bir kanıtıdır.

20. yüzyılın filozoflarından Jean Paul Sartre; “Hayatta yapılacak o kadar çok hata var ki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yoktur” doğru sözü, ancak mal ve can korkusuyla kendilerini satabilen fahişeleri kapsamamaktadır. Çünkü onlar, günümüzdeki BM üyeliği yapan sözde İslam ülkeleri gibi sadece zenginliğe kulak verirler! 

 Müslüman toplumlara uyguladıkları vahşet ve katliamlarla bilinen BMGK, haksızlık ve adaletsizliklere öyle destek vermiş ki, Müslümanları insan değil en azılı terörist yaftalıklarından varolma hakkı tanımak istememişlerdir. Lakin tahakkümleri altındaki Müslüman toplumları yöneten hükümetler, kendilerinden çok daha alçak bir hüviyete sahiptirler.

Haksızlık ve adaletsizliklere, diğer bir ifadeyle şeytana karşı hak nasıl galebe çalınır; dik durabilmekle yani imanına fiyat etiketi koymamakla mümkündür. Onun için Allah Resul’ü; “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” buyurmuştur.  
  
Sözde insan haklarının savunuculuğunu ve demokrasinin bayraktarlığını yapan BM; neden dünyadaki zulmü engellemiyor; mal ve can kayıplarının önüne geçmiyor; yurtlarından çıkarılanlara kalkan olmuyor? Üstelik kıyılan, yakılan, aç bırakılan, katledilen, bombalanan, işgal edilen, fitnenin ayyuka çıkarıldığı ülkeler; neden hep Müslüman ülkelerdir?

Çünkü sürdürülen apaçık bir din savaşı olup, Müslüman toplumları, avenelerindeki yani BMGK’ne biat etmiş Müslüman hükümetlere vurdurmaktadırlar. 

Ancak BMGK’ne boyun eğmeyip yaratıcıları Allah’a kapanmış Müslümanlar, dinlerinin ve kardeşlerinin katledilmelerini, işkenceler altında inlemelerini, yurtlarından çıkarılmalarını, açlığa mahkûm bırakılmalarını, esaret altında yaşamalarını, rab olarak Allah’tan başkasını tanımalarını istememelerinden zalimlere karşı savaşmakta; sebep olan ülkelere karşı haklı eylemler düzenlemekte ve Müslümanlara yapılan zulümlere son verebilmek için Allah adına şehadete koşup cihad yapmaktadırlar.   Herhalde daha imanlı, şerefli, erdemli ve kutsal bir mücadele düşünülemez!

Eğer şiddete karşı şiddetle, silâha karşı silâhla karşılık verilmeyecekse; neden barış ve insan haklarıyla ilgili nutuk atan devletler ve özellikle BMGK daimi üyeleri; silâhlanmakta ve bir canlı kalmamacasına her yeri kasıp kavuracak nükleer füzeler üretmekte ve bombalamaktan haz duyabilmektedirler?

Acaba silâh, savaş, öldürme ve işgal etme BMGK ve diğer fahişe devletlere helâl de, kendilerini müdafaaya çalışan Müslüman direnişçilere mi haramdır?

Müslüman parası ve kanlarıyla beslenen BMGK’ne karşı sessiz kalan ve dünyalık çıkarları uğruna onları destekleyen İslam referanslı hükümetler, Müslüman direnişçileri teröristlikle aşağılayarak ve ebedi düşmanlarla işbirliği yaparak İslam’a karşı bloklaşıp öyle bir güç oluşturmuşlar ki, BMGK yanlarında masum kalabilmektedir.

Her ne şartta olursa olsun şeytanla işbirliği yapmanın ilk kuralı; YAPMAMAKTIR. Dolayısıyla her insan, kötülüklere yani haksızlık ve adaletsizliklere karşı mutlaka direnebilmelidir ki, hem insanlık vasfını hem de Müslümanlık şerefini kazanmış olabilsin.

Sahayı BMGK gibi şeytanlara terk etmemekle dünyada izzetle varolunabildiği gibi öldükten sonra ahirette de cennete girilebilinir. Bu temel kuralı çeşitli gerekçelerle göz ardı eden dünyasını ve ahiretini yitirmiş bir mahlûktur.

Düşünebiliyor musunuz; BM üyeliği öyle sinsi bir tutsaklıktır ki, hem üye olacaksınız hem de BMGK’de söz hakkınız olmaması bir yana acil bir toplantı çağrısı dahi yapamayacaksınız.

Budistlerin vahşetleriyle karşı karşıya olan Arakan’lı Müslümanlar için BM’ye üye yaklaşık 60’a yakın Müslüman ülkenin hiçbiri BMGK’yı acil toplantıya çağıramamış, haçlı-siyonist İngiltere’nin daimi üyeliği BMGK’ya toplantı gerçekleştirmiş. Öyleyse o Müslüman ülkelerin BM’de işi nedir? Tabii ki BMGK’nin daimi üyelerine fahişelik yaparak meşrulaştırmaktan başka bir işleri olmasa gerek!

Hayatın sadece dünyada değil ahirette de bulunması öyle yeter ki, nasıl olsa ölüneceğinden ALLAH her şart ve koşulda kâfidir.

“Allah'a güven. Vekîl olarak Allah yeter.” Ahzab 3

“Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekîl ve destek olarak Allah yeter.” Ahzab 48


Hiç yorum yok: