4 Eylül 2014 Perşembe

Dinler arası diyalogun son çaresi futbol mu?



Peki, futbolun ve maçın dinle ne ilişiği vardır? Kur’an’daki hiçbir ayette yer almayan futbol, İncil ya da Tevrat’ta barış için bahsediliyor mu? Eğer amaç, kucaklaştırma, bütünleştirme, seviştirme ve İslam’ın bağlayıcı hükümlerinden soyutlandırmak ise, seks daha etkin bir araç değil midir?
    
Artık ne yapacaklarını iyice şaşırmış Vatikan, “Barış için Dinler Arası Maç” tertip ederek, futbolun birleştirici özelliği ve etkisine dikkat çeken Papa Franciscus; “Barış için maç, dinler arasındaki işbirliğini göstermek için sembolik bir jest. Benim arzum farklı dinlerden oyuncuları ve antrenörleri bir arada görmek" açıklamasında bulundu. Neden futbol sahalarında değil de Vatikan’da? 

Oysa futbol tarihinde farklı dinlerden oyuncular ve takımların birbirleriyle maç yapmaları, liglerde ya da uluslar arası organizasyonlarda oynamaları, antrenör çalıştırmaları, barış ve kardeşlik için yarışmaları ve farklı dinler taşımalarına rağmen dinlerine duymadıkları bağlılığı futbola ve kurallarına duydukları aşikarken; Papa’nın asıl amacı nedir? 

Ki, siyaset arenasında dahi dini kurallar çiğnenerek, vahyen birbirlerine karşı hatta düşman olanların dostlukları, kardeşlikleri, müttefiklikleri ve tek çatı altındaki çıkar işbirlikleri en kuvvetli merhem iken; neden Papa, zaten futbolda var olan birlikteliği ön plana çıkarmaya çalışarak dini bir manipülasyona kalkışmaktadır?

Cihadı, hıristiyan uygarlığı için büyük bir şer gören Vatikan, cihada koşan Müslüman toplumları engelleyebilmek için mi, siyasette başaramadığını futbolla aşmaya çalışmaktadır?

Papa Franciscus, fikir babalığını yaptığı "Barış İçin Dinler Arası Maç" öncesinde, karşılaşmada forma giyecek Fenerbahçeli futbolcu Emre Belözoğlu’nu tercih etme nedeni, Belözoğlu’nun bir gülenist olarak Gülen’i temsil etmesindendi. Hani, futbola dinin sokulması gayrimeşru ve tehlikeliydi? Hani, dini ve ırki ayırımcılık, Dünya Futbol Federasyonunun vazgeçilemez bir ilkesiydi? 

Vatikan’ın hazırladığı törende futbolcularla tokalaşan Papa, Fenerbahçeli Emre Belözoğlu ile birlikte Galatasaray'ın kalecisi Fernando Muslera, Fenerbahçe'nin eski futbolcusu Diego Lugano'nun yanı sıra Diego Armando Maradona, Roberto Baggio, Gianluigi Buffon, Andriy Shevchenko, Samuel Eto'o gibi yıldız futbolcularla toplu fotoğraf çektirmesi sırasında açıklama yapan Belözoğlu, kalbinde sakladığı Katolik inancını açığa vururcasına; “Çok güzel bir organizasyon. Bizim için burada olmak büyük bir onur. Ülkemizi temsilen buradayız. Elimizden geldiğince burada dünyadaki barış adına bir şeyler yapmaya çalışacağız. Dünyada son dönemde yaşananlar ortada.”
 
Peki, nedir dünyada son dönemde yaşananlar ki, ancak Vatikan’a biat edip egemenliğini kabulle mi, iddia ettiği o yaşananlar son bulup barış gelecek? Allah adına yapılan ve kayıtsız hüküm olan Cihad’a karşı mı, bu örtülü cepheleşme?

İbrahim-i dinler adına İslam’a savaş açıp “tek ve hak din İslam’ı” vahiy olmaktan çıkarmaya çalışmak suretiyle her yolu deneyen Vatikan ve işbirlikçi münafıklar, Hz. İbrahim (a.s)’ın tek dininin İslam ve Müslüman olduğu gerçeğini örtbas edemezler.

“İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir Müslüman idi; müşriklerden de değildi.” Al-i İmran 67

İbrahim-i dinler manipülasyonu; Müslümanları, hıristiyan ve yahudilerle kardeş kılarak bütünlüğe götürmek istenen öylesine şeytani bir fitnedir ki, maazallah bu fitneye kapılan Müslümanları ebedi sürecek bir azap beklemektedir. Ne hıristiyanlar ne de yahudiler, birbirleri aleyhinde hiçbir çaba sarf etmeyerek mücadele vermediği gibi, aksine bir ittifak içindelerken; neden ısrarla İslam ve Müslüman toplumları dönüştürmeye, kendilerine benzetmeye ve uymaya zorluyorlar? Zaten yüzyılın münafığı Gülen’e; “Kur’an Müslümanlığı sapıklıktır” fetva verdirmeleriyle hedeflerine ulaşamadılar mı? 
 
(Yahudiler ve hıristiyanlar müslümanlara:) Yahudi ya da hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, hanif olan İbrahim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.” Bakara 135

Hz. İbrahim (a.s) dininin tek olduğu ve İslam’dan başka bir dini olmadığı açıkça bildirilmişken; sözde Müslümanlar, Allah, Resulü ve Kur’an’a iman etmemişler mi ki, İbrahim-i dinler hilesine kanarak hıristiyan ve yahudilerle tevhid temelinde birleşmeye kalkışıyorlar?

Asıl amacın kâfir olarak lanetlenmiş hıristiyan ve yahudi egemenliğine karşı cihadın önüne geçebilmek, böylece Müslümanları cihaddan vazgeçirterek kendilerine tutsak kılmaktır. Devletlerde başardıklarını sokaklarda gerçekleştirememenin hüsranıyla futbolla aşmaya çalışmaktadırlar.
      
İslam’ı çağdaşlaştırma, hümanistleştirme ve laikleştirmeye girişerek bozamadılar, futbolla da şanslarını denemeye koyuldular.

Oysa seks, fuhuş, zina, şehvet, porno ve cinsellik, amaçları için daha etkin bir yol ama sözde ahlaki değerlerinden dolayı bugün için pek yanaşmıyorlar. Dinleri hak ve Allah nezdinde bir kıymetleri mi var ki, ahlaki değerleri olabilsin? Allah’a asi olmuş, yarattığı kullarını zatına ortak koşmuş, evlat edindi diyerek iftira atmış ve Allah adına din kurucusu olup hükümler getirmiş hıristiyan ve yahudilerin ahlak ve namus anlayışları kaç para eder?

Ebedi cehennemlikle lanetlenmiş şeytan ne ise, hıristiyan ve yahudiler de odur. Dolayısıyla nefislerine göre biçtikleri helal ve haramlardan dolayı kâfirlikle yaftalanmış olmalarından zinaya, fuhşa ve çarpık ilişkilere yasaksı fetvaları ne yazar? Onun için mi rahip ve hahamlar sapıklıkta sınır tanımıyorlar?

Müslüman kimliklileri baştan çıkarmanın en kolay ve basit yolu, cinsellik, şehvet ve zina ile azdırmaktır. Çünkü zevk ve tatmin anında ne Allah ne peygamber ne İslam ne de cihad kaygısı güdülür. Lakin yüzyıllardır onu da deniyorlar ama zihin ve kalplerini iğfal edemedikleri Müslümanların imanlarını muhafaza etmelerinden cihatsı intifadan sakındıramıyorlar.

Gelmiş geçmiş tek bir peygamber yoktur ki, hıristiyan ve yahudi olmuş olsun! Bırakın onların İbrahim-i din olmalarını, semavi din dahi değillerdir. Tek tanrılı dini inanç taşımış olmaları İbrahim-i dinler olmalarını meşrulaştırıyorsa, tek tanrı dini olan Bahailik ile ilgili ne diyeceğiz? 19. Yüzyılda İran’da ortaya çıkan Bahailik’i de, İbrahim-i bir din olarak hak mı kabul edeceğiz? 
       
“Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbatın yahudi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir. “ Bakara 140

Hıristiyan ve yahudiler, saflarına tüm münafık ve fasıkları da katsalar, kıyamete kadar sürecek cihadı engelleyemeyecekler; Müslümanların İslam ve şerefleri için yaptıkları mücadeleyi kıramayacaklar; cinsellik, seks, hümanizm ve futbolla kandıramayacaklar; satın aldıkları iktidarlarla etkin olamayacaklar; Müslümanların imani haykırışlarını susturamayacaklardır.
  
“Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim'in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur'an'da) size "müslümanlar" adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah'a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlanızdır. Ne güzel mevladır, ne güzel yardımcıdır!” Hac 78

Hiç yorum yok: