9 Eylül 2014 Salı

Türkiye, korkunç bir tuzak içinde…



Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin bağımsızlık, mazlum, ümmet, hak ve adalet adına sesini yükseltip İsrail ve Batı’ya meydan okuyucu siyaseti, Obama’nın; Ortadoğu’daki politik çizginizi NATO ve ABD eksenine çekmenizi bekliyoruz” uyarısıyla karşılık buldu.

Zaten Batı’ya karşı haksızlıklara hesap sorucu dik duruşundan hem içeride hem de dışarıdaki İslam âleminin, ezilen ve sömürülen toplumların övgüsü, desteği ve umutlarına mazhar olan Erdoğan, bugüne kadar dengeye dayalı hak ile batılı idare edebilme stratejisi, batıla karşı savaşan mücahidlerden dolayı öyle bir yol ayırımını doğurdu ki, “Ya bizdensin, ya da karşımızdasın” restine muhatap oldu.

Erdoğan ve Ak Parti, Irak Şam İslam Devleti’ne karşı kurulan koalisyonda yer alırsa batıl; almaz ise hak eksenini tercih ettiği deklaresiyle safını belirlemekle yüz yüzedir. Dolayısıyla batılı tercih ederse dostu ABD, hak yolunu seçerse dostu Allah olacaktır.

Türkiye diyor ki, “49 vatandaşım IŞİD’in elinde, sizinle birlikte hareket edersem vatandaşlarımın kelleleri Türkiye’ye gönderildiğinde halkıma ne derim”; ABD’de diyor ki; “Bizim iki vatandaşımızın kelleleri kopartıldı, bana ne senin 49 vatandaşından, topunuz bir ABD’li etmez.” 
  
Cihadı hıristiyan ve yahudi uygarlığı için en önemli tehdit bulan ABD ve batılı müttefikler, Türkiye olmaksızın cihadı kıramayacaklarını; Türkiye’ye bel bağlamış İslam âleminin de cüretkârlıklarını ve biraraya gelmelerini önleyemeyecekleri panikliklerinden, özellikle Türkiye’ye cennet vaat edip cehenneme gönderebilme planı içindedirler. 
   
Türkiye’nin İslam dünyasındaki yükselişinden ve itibar kazanmasından fevkalade rahatsız olan Suudi Arabistan, tıpkı Mısır’da olduğu gibi Türkiye aleyhine ABD ile girdiği gizli ittifaktan Irak Şam İslam Devleti’nin önüne sürerek mahvı perişan edebilme peşindedir. Saltanatını yitirebilecek korkusuyla ihanet ve fasıklıkta sınır tanımayan sömürgeci Suudi Arabistan’ın cihad ehlinden çekinceleri, Batı ülkelerinden çok daha fazladır.
  
Mesele IŞİD değil, doğrudan Türkiye’nin parlayan gücünü ve etkisel duruşunu kırmaktır. Düne kadar kendilerine tutsak kıldıkları ve boyunduruklarından çıkarmadıkları Türkiye’nin Erdoğan iktidarıyla birlikte öze dönüş süreci haçlıları endişeye sevk etmiş, geçmişte yaşananların ve egemenliğin tekrar Müslümanlara geçerek tarihin tekerrür edecek olması kaygıyı arttırmıştır. IŞİD bir mazerettir; asıl düşman bağımsız Türkiye’dir! 
    
Obama, ifade ettiği gibi Türkiye ile birlikte Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün’ün koalisyona iştiraklerini istemesi tamamen manipülasyon olup, asıl hedef Türkiye’yi saflarına katarak İslam aleminden koparmaktır. Zaten Ürdün, ABD’nin Ortadoğu’daki emir eri olmasına rağmen adının dâhil edilmesinden paniğe kapılmış; Başbakan en- Nasur, diğer ülkelerin içişlerine karışmayacaklarını ifade ederek, Irak Şam İslam Devleti’ne karşı oluşturulan koalisyona katılmayacaklarını açıklamıştır.

Ülkesinde çıkabilecek isyana karşı krallığını yitirme korkusuyla karşı karşıya olan Suudi Arabistan, efendisi ABD’nin gölgesinde kalarak, yükü Türkiye’nin üzerine atma arayışındadır. Gerçi Birleşik Arap Emirlikleri bir devlet olmayıp, fahişelerden farksız süs, eğlence ve gösteri merkezidir. 

Türkiye, Katar kadar onurlu, imanlı, cesur, hak ve adalet taraftarı olamayacak mı?

Türkiye, yaratıcısı Allah’a dayanıp güvenerek duruşunu açıkça ortaya koymalı, olası ekonomik zararlardan endişe duymayarak hak ve adaletin yanında yer almalıdır. Bilmelidir ki, Allah’ın gazabı, ABD’nin planladığı zararlardan çok daha vahim ve ürkütücüdür. Zaten Allah dilemedikçe, ne zarar ne de fayda verme gücüne hiçbir beşer sahip değildir.
  
Ya muhalefet partilerine ne demeli! En basit bir olayda dahi “Türkiye yıkıldı, bitti” gibi ulumalardan geri durmayan muhalefet, Türkiye’ye düşmanlar mıdır ki, haçlı koalisyonunu desteklercesine sessiz kalarak saflarında yer almaktadırlar? Erdoğan ve Ak Parti hükümetinin çöküşüyle ellerinde bir ülke kalacaklarını mı sanıyorlar? 49 vatandaşımızın başlarının kesilmesini fırsat kollayıp, Ak Parti iktidarının yerine geçmeyi mi düşünüyorlar? Türkiye’ye karşı kurulan tuzağı elem edinmeyecek kadar hain, düşman ve şerefsizler midir?

Haydi, Allah’ın kulluğunu kabul etmiş Erdoğan ve Davutoğlu! Rabbiniz varken ABD, Avrupa ve NATO kimlerdir ki, onlara boyun eğerek Rabbinizi düşman kılacaksınız? Onların dayatmalarına, arzu ve isteklerine uymayın; tuzaklarına düşmeyin; size güvenen insanlara ihanet etmeyin; Allah’ın verecekleri yanında onlardan bekledikleriniz bir hiçtir; Rabbinizin karşısına ortak koşmuş bir zillette çıkmayın; eğer Türkiye hassasiyetiniz vahyi duyarlılığınızdan fazla olsa bile, istiklal için canlarını feda etmiş ecdadınıza nankörlük ve hainlik etmeyin; Allah’a, vicdana ve adalete karşı direnerek savaşan kim muzaffer olmuş ki, batılın yanında yer alarak zafer kazanabilesiniz; dâhili düşmanlara karşı gösterdiğiniz dik duruşu onlara karşı da gösterin ki, Türkiye’nin hiçbir hasımca ele geçirilemeyeceğini kanıtlayınız!

Türkiye’nin bağımsız bir ülke değil, ABD ve NATO güdümünde müstemleke bir ülke olduğu, Obama’nın, Ortadoğu’daki politik çizginizi NATO ve ABD eksenine çekmenizi bekliyoruz” uyarısıyla alenileşmiştir.

Bağımsızlığa, sömürüye, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı intifada mı, yoksa köleliğe mi devam? 

"Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a dayandım. Çünkü yürüyen hiçbir varlık yoktur ki, O, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru yoldadır." Hud 56

“Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.” Bakara 120

Hiç yorum yok: