15 Eylül 2014 Pazartesi

Ey Arap ülkelerinin imanlı ehilleri!



İslam’ı kabul etmiş Müslümanlar olarak, Allah için yaratılmış ve Allah’tan başkasına kulluğunuzun küfür olduğu itikadınızla, belirlenmiş süre içinde kalacağınız dünya hayatını ebedi ahiret yurduna karşılık etiketlendirmeyeceğiniz bir imana sahipsiniz. 

Lakin imanınızın gereği gibi amel etmekten kaçınıyor, küfrü imana tercih ederek batılla ittifaka girişip müminlere karşı savaş açan iktidarlarınıza karşı cihada kalkışmıyorsunuz.
Oysa iman etmiş Müslümanlar olarak varlık sebebiniz, yeryüzünde bir fitne kalmayıncaya ve kulluk sadece Allah’ın oluncaya kadar küfür cephesiyle savaşmanızdır. 

İslam maskeli krallarınız, sultanlarınız, emirleriniz, şeyhleriniz ve devlet erkânı hem Allah’a hem Resulüne hem de Allah’ın indirdiği hak düzene apaçık ihanet ederek küfür cephesiyle cihad ehline karşı koalisyon oluşturduğu halde, sizler hiçbir şey olmamışçasına yerlerinize çakılmış bulunmaktasınız. 

Hâlbuki Allah üzerinize savaşı farz kılmış, Allah adına hain yöneticilerinizi iktidardan uzaklaştırıp batıl çukurlarına gömmenizi emretmiştir.
  
Ancak görülüyor ki, üzerinizdeki ölü toprağı dünya menfaatlerini ahiretten üstün tutmanızı sağlamış, dolayısıyla kendi istek ve düşüncelerinize göre yaptığınız ibadetlerle ahireti kazanabileceğinizi sanmaktasınız.

Bakın, yıllardır kardeşlerinizi deşen, yurtlarını işgal ederek vatanlarından çıkaran, İslam âleminin ve Kur’an’ın ezeli düşmanı olan İsrail başbakanı Netanyahu ne diyor; “Sunni Arap ülkeleri İsrail’in düşmanı değil artık müttefikidir. İslami terörizm, Ortadoğu’da yeni bir ortaklık oluşturdu. Irak Şam İslam Devleti örgütüne karşı ABD Başkanı Barack Obama’nın mücadele çağrısına tam destek veriyoruz. Hamas, El Kaide, El Nusra, IŞİD, Boko Haram ve Hizbullah gibi örgütler aynı zehirli ağacın dallarıdır.” 

İşte sizin iktidarlarınız ya da krallıklarınız, iblis ABD ve İsrail’i müttefik yaparak, İslam’ı, Kur’an’ı Kerim’i dolaylı da olsa ‘zehirli ağaç’ olarak kabullenmişler ki, birleşerek mücahidlere karşı koalisyon kurabilmişlerdir. Öyleyse Suudi Arabistan, Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan, Katar, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman’nın, İsrail’den ne farkları var? İsrail’de İslam’a düşman, onlar da!

Bugün Allah için haykırmayacak ya da ayaklanmayacaksınız da, ne zaman Allah’a karşı kulluğunuzu kanıtlayacaksınız? 

Unutmayınız ki, Allah’ın verdikleri ve verecekleri yanında krallarınızın, sultanlarınızın, emirlerinizin, şeyhlerinizin ve iktidarlarınızın verdikleri ve verecekleri bir hiçtir.  
     
Onun için onlardan değil Rabbiniz Allah’tan korkun! Onlardan elde etmeyi düşündüğünüz menfaatlere değil Allah’tan edineceklerinize odaklanın! Dünyadaki saltanat uğruna küfürsel ihanete razı olup cehennemi kucaklayacağınıza; şahadete koşarak ebedi cenneti kazanın! Şeytanın nefislerinize nüfuz edip aldatması akabinde nasıl bir felaketi sizlerin beklediğini kritik yapın ki, krallarınız ve iktidarlarınız adına yüklendiğiniz meşakkatin dehşetini idrak edin! 

İmanınız Allah’a ise, Allah için canınızı vermekten kaçınamazsınız. Haçlı-siyonist koalisyonuna iştirak etmiş hain krallarınıza, emirlerinize ve iktidarlarınıza karşı öyle sert savaşın ve hak ettikleri dehlizlere gönderin ki, Allah, ellerinizle yaptığınız mücadeleden dolayı sizleri ve müminleri galebe çaldırsın; böylece küfrün tutsaklığından kurtarsın.   
Biliniz ki, asıl düşman ne ABD ne de İsrail’dir. Asıl düşman kimdir biliyor musunuz; Peygamber Efendimiz (s.a.v)’nin buyurduğu üzere; “Münafık, kâfirden yetmiş kez daha tehlikelidir” hadisine istinaden; Suudi Arabistan başta olmak üzere Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan, Katar, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman’dır.

Bugün iblis ABD ve işbirlikçi hain iktidarlarınızdan korkup, gelecek günden hiç tasa duymuyorsunuz? Yoksa “o gün” ABD ve krallarınızın sizleri koruyacağını ve kurtaracağını mı sanıyorsunuz? Yoksa sadakatle bağlandığınız kulsal itaatinizden dolayı; “dünyada iken beni hiç bırakmadınız; sadakatle bağlı kaldınız; saltanatımızı ayakta tuttunuz; sözlerime boyun eğip cihad ehline karşı siper oldunuz; tüm haksızlık ve adaletsizliklerimize arka çıkarak mazlumları ve kendilerini Allah’a adayan müminleri ezip geçmemize tepki duymadınız; zalimlerle birlik olmamızdan ve Allah’ın hükümlerine uymamamızdan hesabını sormadınız; bizi ilahınız ALLAH ile eş değer tutarak sorgusuzca öyle bağrınıza bastınız ki, Allah’ın gazabına karşı bugün kendimizi kalkan yapıyoruz” diyerek, günahlarınızı ve cezalarınızı üstleneceklerini ve cehennemden kurtaracaklarını mı düşünüyorsunuz?

Bir Allah’ın hükümlerine bakın; bir peygamberinizin yaptıklarına bakın; bir devletinizin küfrüne bakın; bir kendinize bakın; sonra alacağınız karar, ya iman ya da küfür seviyenizle eşdeğer olacaktır.

Ey Suudi Arabistan, Mısır, Irak, Ürdün, Lübnan, Katar, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman’lı iman ehilleri; Rabbinize, hükümlerine ve müminlere savaş açmış münafık iktidarlarınıza karşı savaşın; alaşağı edin; babanız yahut kardeşleriniz dahi küfür safında yer almış ise, Allah adına öldürün, hapsedin, ülkelerinizden sürün; onlar düşmandır! 

İktidarlarınızın İslam olmadığı, küfre yani batıla karşı savaşan cihad ehlinden duydukları korkularıyla ortadadır. Kâfirlerden daha şedit bir psikolojiyle mücahidlerden korkarak küfre sığınan bir iktidar, İslam olabilir mi? Çünkü onların amacı hak değil batıldır. Sizleri sömürerek saltanatlarına bir halel gelmemesi adına taşıdıkları evham ve tedirginlik,  dünyadaki haklarınızı gasp ettikleri gibi ahretlerinizi de helak edici bir ihanet içindedirler. 

İmani değerlerinize karşı savaş açmış iktidarlarınız karşısında sinip Allah uğruna mücadele etmezseniz, akıbetinizin ne olacağı ayetlerle bildirilmiştir. Allah için savaşmayana Allah, merhamet eder ya da bağışlayıcı bir lütufta bulunur mu?
Devleti için savaşmayan hain kılınarak idamı meşru da, Allah için savaşmayanın münafıklığı ve öldürülmesi gayrimeşru mu?  
     
Dünya, küfürle imanın savaştığı bir yer; ahiret ise barış, huzur ve güven yeridir. Dolayısıyla dünyada iken Allah için, haksızlık ve adaletsizlik için savaşmayıp susan müminler, sadece “Allah’a ve ahiret gününe inandık” demeleriyle kurtulamayacak ve içinde ebedi kalacakları cehennemde barış içinde azap göreceklerdir. Orada ne tartışacak ne çatışacak ne benlik, kibir ve egemenlik güdecek; ne ölecek ne de istirahata çekilebilineceklerdir.  

Bir saniye sonrası garantisi olmayan yaşam ve saltanatınız için ahiret hayatınızı satmayınız.  Allah’a ihanet eden iktidarlarınıza karşı öyle dik durunuz ve yerle bir ediniz ki, iman ettiğiniz Allah, sizleri mükâfatlarla karşılasın. 

“Artık Allah yolunda savaş. Sen, kendinden başkası (sebebiyle) sorumlu tutulmazsın. Müminleri de teşvik et. Umulur ki Allah kâfirlerin (ve münafıkların) gücünü kırar (güçleriyle size zarar vermelerini önler). Allah'ın gücü daha çetin ve cezası daha şiddetlidir. “ Nisa 84

Hiç yorum yok: