16 Haziran 2012 Cumartesi

Türkçe olimpiyatlarının hedefi Gülenizm’dir…


Kemalizm’den kurtulacak olmanın sevinci kursağımızda kalarak; çok daha sinsi, etkili, yayılmacı ve tehlikeli olan Gülenizm, millet üzerindeki lanetin devam ettiğine bir kanıttır.

Dinden beslenen Gülenizm’in siyaseten ABD, dinen Vatikan ve ekonomikken Yahudilerin mandası altında sürdüğü varlığının içyüzünü anlayabilmek için, vahye iman edip buyruklarını idrak edebilecek bir hidayete erişmiş olma zorunluluğu vardır. Aksi takdirde Said Nursi ve Fetullah Gülen’in sözlerini Allah ve Resulünün sözlerinden daha üstün değerlendiren bir akıl ve kalp, Ahzab Süresi 36. Ayete göre sapıklıkla aşağılanmıştır.

“Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” Ahzab 36

Kemalizm’in önderi ve gizli tanrısı Atatürk, Osmanlı gibi güçlü ve köklü bir devleti yıkıp yerine kendi adıyla özdeşleştirdiği bir devlet kurabilecek kadar gözü pek cesur bir kişilikti. Gülenizm’in önderi Fetullah Gülen’de, mücadele etmek yerine vatanından kaçarak önce Vatikan’a, sonrada ABD’ye sığınabilecek kadar korkak bir kişiliktir. Zaten kaçarken; "Askerden gelecek tepkilere karşı sırtımızı Amerika’ya dayamalıyız" sözleri, “Allah’a dayanıp güvenin, vekil ve destek olarak Allah size yeter” ayetine iman etmediğini, dolayısıyla Müslüman olmadığını kanıtlamaktadır. Dinen düşmanının mert olanından değil sinsi, kaypak, münafık ve etiketli olanından ürkmeli, hile ve sillesinin ne denli daha tehlike olacağı unutulmamalıdır. Bu sebeple Gülenizm, Kemalizm’den çok daha yıkıcı ve saptırıcıdır. Çünkü Kemalizm siyasi bir ideoloji, Gülenizm ise dini bir teolojidir.

İnsanlardan kimi vardır ki: "Allah'a inandık" der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar. Hâlbuki Rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler. İyi de, Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?” Ankebut 10    

Fetullah Gülen ve cemaati; Allah’ın üzerine yemin ederim ki, vahyin emrettiği doğrultuda kesinlikle iman etmiş Müslüman değillerdir. Onların kutsal kitabı Risale-i Nur, gizli tanrıları Said Nursi’dir. Tıpkı Hıristiyanların tanrı inançları benzeri bir teolojiye sahiptirler. Nasıl ki sözde Tanrıları, İsa’nın bedenine girerek insanoğlunun acı ve ızdıraplarını yüklenmişse, Said Nursi’yi de Allah ile bütünleşmiş görür ve kutsal kitapları Risale-i Nur’un doğrudan Allah’ın bir kelamı kabul ederler. Onun için Risale-i Nur’u Kur’an’ı Kerim’den üstün bulur ama katırları ürkütmemek için Kur’an’ı Kerim’den de vazgeçmezler.

Hiçbir Müslüman, kutsal kitap olarak Kur’an’ı Kerim’den başka bir kitabı hıfzetmez ama Gülenizm etkisindeki Türk okullarında öğrenim gören yabancı Müslüman öğrencilere Risale-i Nur’u hıfzettirmeleri, Müslümanların nasıl korkunç bir tehdit altında olduğuna işaret etmektedir. Dolayısıyla Müslüman ülkelerde izin verilen Türk okullarının saçtığı tehlike iktidarlarca önlenmeli ve Müslüman halklarının vahiyden uzaklaştırılma felaketi engellenmelidir. Said Nursi, Kur’an’ı Kerim’in değil, Risale-i Nurun atom bombasından daha kuvvetli ve tesirli olduğunu açıklamamış mıydı?

Allah’ın ayetlerini ve Peygamber efendimizin sünnetlerini ilkel bulurcasına çağdaş bir İslam düşünürü olarak İslam’da reforma kalkışan Fetullah Gülen, en azılı İslam karşıtlarına dahi merhamet okutturacak bir zehir saçmaktadır. Güya Allah, günümüzü bilmekten acizmiş gibi haçlı dayatmalı yorumlarıyla vahyi tahrip etmekte, İslam’a yön veren bir peygamber konumuyla düşmanlarca desteklenerek arşa yükseltilmektedir. Hatırlarsanız İslamofobinin en ateşli yılları olan 2008 Haziran ayında Foreign Policy ve Prospect dergilerinin internet üzerinden gerçekleştirdiği ortak anket sonucunda dünyanın ilk 100 entelektüeli listesinde bir numara seçilebilmesinin ne anlama geldiği apaçık ortadadır.

Kişi ve toplumların aydınlanması açısından fevkalade ilgi ve cazip merkezi olup, her türlü teşvik, destek ve prestije sahip eğitim alanı, akılların karıştırılabilmesi için kullanılan en etkin araçtır. Eğitimin amaç ve hedefi derinden incelenmeyip “okuyup adam olsun” önyargısı, gerek ülkeler gerekse aileler için fevkalade ürkütücü sonuçlar doğurabilmektedir.   

Nasıl ki Fransız düşünür Auguste Comte, Osmanlı Müslüman Türk toplumunu dinden uzaklaştıracak telkinlerde bulunup reformcuları örgütleyerek Osmanlı Halkının din olarak pozivitizmi benimsemesi tavsiyesiyle, ona göre faydasız olan siyasi birlik fikrinden, yani Osmanlı’nın dünya Müslümanları birliği düşüncesi olan hilafetten vazgeçmesi gerekliliğini vurgulayarak başarılı olmuş ise, Fetullah Gülen’de dinleri birleştirerek “Allah yerine hümanite” etrafında toplanılma fetvası ile Auguste Comte’nin masonik felsefesini izlemektedir. Böylece Batı’nın razı olacağı çağdaş bir İslam düşüncesiyle Müslümanları fasıklaştırma projesi, ancak imanla bütünleşmiş Müslümanlarca püskürtüleceği muhakkaktır.  

18. Yüzyıl Avrupa’sının aydınlanma çağında Kiliselere ilgiyi arttırabilmek için nasıl tüm besteciler Kiliseler adına müzikler yapıyor ise, Fetullah Gülen’de egemenliği altındaki Türk okullarında şarkıcılar yetiştirerek yeni bir İslam anlayışını sempati kılmaya çalışmaktadır.

Her yıl ülkemizde düzenlenen Türkçe Olimpiyatlarına iktidardan siyasilere, bürokratlardan gazetecilere kadar uzanan ve halkı coşku ve ilgiye sürükleyen alakayı birçok açıdan değerlendirdiğimde, muhakemeden yoksun bir yığın gerçeğine ulaştım.

Her insanın eğitildiği dilde konuşabileceği, yazabileceği ve şarkı söyleyebileceği tartışılmaz iken, sanki erişebilmesi imkânsız bir başarı yahut bir mucizeymiş gibi estirilen zafer, ‘ahmaklar ülkesinde mi yaşıyorum’ sorgusuna kapıldım. Bu nasıl bir büyüdür ki, Türkçe Olimpiyatlar adı altında düzenledikleri zafersi şölenlerde yabancı çocukların şarkı söylemekten öte hiçbir yeteneklerinin sergilenmediği aşikârken, neyin övünç ve gururu paylaşılıyor? Türk okulları bilim adamı değil de şarkıcı yetiştiren konservatuarlar mıdır? Neden öğrenciler keşifleriyle ön plana çıkarılmıyorlar da, onun bunun şarkılarını taklide zorlanıyorlar? Madem öyle en azından yeni besteler veya şarkı sözleri yazsalar ya!

Neden sözde Türk okullarının bulunduğu ülkelerde Türkçe Olimpiyatları düzenleyip Türkiye’deki ilgiyi gerçekleştiremiyorlar? Asıl başarı, okulların bulunduğu ülke insanlarına Türkçe öğretilmesi ve resmi dil statüsüne aldırmaları değil midir? O ülkelerin illerinde gösteriler düzenlemeleri, Türkiye’ye ve Türkçeye yapılacak gerçek bir katkı değil midir?

Milletinin ana dili Türkçe olan bir ülkede, yabancı çocukların Türkçe şarkılar söylemelerine olağanüstü eğilim, o toplumun normal olmadığına açık bir işarettir. Ancak hedef, Türkiye’yi Gülenistleştirmektir. Dolayısıyla en etkin ve ikna edici yolun nefse hitap eden bu tür organizasyonlar olduğu sosyal manipülasyonuyla insanları gerçekten uzaklaştırıcı iğfalsi şovlar, sevinmek yerine kahrolmayı mukim kılmalıdır. Bir dini veya toplumu mahvetmenin savaşsız yolunun akılları karıştırmak olduğu taktiğini şeytanca kullanan F.Gülen, Kur’an’ı Kerim’e gerekseme kalmayacak bir gün için, sürekli nefislere galebe çaldıran yeni stratejiler üretmektedir.

Başbakan Erdoğan’nın sözde Türkçe Olimpiyatların kapanış gecesinde F. Gülen’i Türkiye’ye daveti, her ne kadar bir komedi ise de, ölüsünün dışında diri olarak Türkiye’ye dönmeyeceğini ve boyunduruğu altındaki efendileri Vatikan, ABD ve İsrail’den izin almadan tek bir adım atamayacağının çok iyi bilmektedir. Önceleri, tıpkı darbecilerin sağlık sorunlarını mazeret göstererek hapisten kurtulmaları misali F.Gülen’de sağlık sorunlarını bahane edip Türkiye’ye dönmek istememiş, şimdi de gelişinin fitneye neden olabileceği kılıfıyla Türkiye’ye gelmekten, cehenneme girmekten korkar gibi kaçmaktadır.  Çünkü Türkiye’ye dönmesi bitişini ilan eder.

Neden mi?

 1.  Üstlendiği ihanetsi misyonunu terk etmesine izin verilir mi?
 2.  İslam dünyasını bertaraf edebilmek için haçlıların kurtarıcı taşeronluğunu
      bırakmasına Vatikan, ABD ve İsrail müsaade eder mi?
 3.  Şeytanın cennette yaşadığı dönemdeki gibi imanlı olduğu zamanda gözyaşları    
      akıtarak Kur’an’ı Kerim ışığında vaazlar yapabilir mi?
 4.  Küfre karşı müminleri Allah yolunda coşturabilir mi?
 5.  Türkiye’de açıktan dinler arası diyalogu savunabilir mi?
 6.  ABD’deki gibi ayetlerden uzak durmasına fırsat verilir mi?
 7.  Türk okullarına olan yardım ve siyasi desteği bulabilir mi?
 8.  Türkiye’deki kullarıyla yakınlaşması sonrasında kendisinden beklenen açıklamaları
      yapmaya cesaret edebilir mi?
 9.  Gönüllerde oluşturduğu tanrısal dokunulmazlığını devam ettirebilir mi?
10.  Vatan edindiği ABD’yi bırakıp kaçmasından nefret ettiği aleni olan Türkiye’yi vatan
      belleyebilir mi?
11. Türkiye’de haçlı misyonunu sürdürebilir mi?

Dolayısıyla F.Gülen ne gurbettedir, ne Türkiye’ye karşı hasret duymaktadır, ne de geriye dönecektir!

İslam aleyhindeki misyonerliğinin dışında ABD’de kalmasını gerektirecek geçerli tek bir sebebi bulunmamaktadır. Onun için Başbakan Erdoğan’ın Gülenizmcilerin duygularını fetheden çağrısı, sadece politik amaçlıdır. Gülen şakirtlerinin dirisi için değil ölüsü için hazırlık yaptıklarını Gülenperestler bilmeli, tapınmaları için hazırlanan tapınağını beklemelidirler.

(Resulüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz Müslümanlarız! deyiniz.” Al-i İmran 64

1 yorum:

G.Kamil Ç. dedi ki...

Sayın Şadoğlu, tespitleriniz çok yerinde ama geç kalınmış bir tespit, ülkenin kılcaldamarlarına kadar bu örgüt sızmış vaziyettedir, Türkiye Cumhuriyetinin, gizli arşivleri yabancı istihbarat örgütlerine sızdırılmış, savaşma yeteneği sekteye uğratılmıştır, Suriyeyle savaş kapıdadır, bunun sözünü Başbakan bizzat emperyalist güçlere vermiştir, su an bahaneler hazırlanmaktadır, bu işe karşı cıkan ABD karşıtı tüm subaylar kilit altına alınmıştır, ergenekon tezgahının neden tertiplendiğini anladığınızı umuyorum, F.Gülenin kim olduğunu neye hizmet ettiğini para kaynagını yılardır biliyoruz, ama size anlatamıyoruz...

Kemalist Gökhan.