21 Haziran 2010 Pazartesi

Neden Sivas’ı da kamulaştırmıyorsunuz?

Tabela devleti ve hükümetinin; Türkiye’yi kan denizine dönüştürmeyi amaçlayan azılı bir hainin kışkırtmasıyla meydana gelen Sivas olayını, Allah’ına ve kitabına küfredilen Müslüman topluma fatura ederek, asıl suçlu ve suçluları ödüllendirme ve cesaretlendirme kararını dün olduğu gibi bugünde şiddetle kınıyorum.

Müslüman milletimizin hayati değerlerine savaş açarak, ülkeyi cehenneme çevirme planlarının Sivas ayağıyla oluşan kaosun faili Aziz Nesin ve körükleyen çevrelerin yasalar önünde sorgulanmasına dahi ihtiyaç duyulmayıp, duygusal maneviyata değil de mantıksal cesetlere odaklanılarak Madımak Otelinin kamulaştırılmasıyla aklanıp abideleştirilmeleri, muhakeme edebilen hiçbir aklın ve vicdanın kabul etmeyeceği bir sonuçtur.

Türkiye Halkının Allah’a ve dini İslam’a iman etmesini aptallıkla aşağılayıp sürekli taciz ve tahrik eden, akabinde Kur’an’a şeytan ayetleri diyerek ve yabancı bir sapığın yazdığı nifaksı kitabını Türkiye’de yayınlama girişiminde bulunma fütursuzluğuyla il il dolaşarak konferanslar vereceğini açıklayan Aziz Nesin’in şeytansı eylemine ilk kucak açan Sivas’lı Ali’siz Marksist Aleviler, malum olayın planlayıcısı ve azmettiricisiydiler.

Sivaslı Müslümanların İstiklal Harplerinin kazanmalarına sebep olan imanlarını açığa çıkarmasıyla haklı tepkileri belki kontrolden çıkmış olabilir ama tek başlarına sorumlu tutulup en ağır cezalara çarptırılmaları, şüphesiz İslam karşıtı ideolojik anlayışın taraflı ve intikamsı bir adaletsizliğiydi. Onyedi yıl önce gerçekleşmiş ve tüm ülkeyi saracak bir cehennemin haklılığını savunan bir teslimiyet, asla bir uzlaşma değil bilakis dengesizliği, huzursuzluğu ve yapılan haksızlıkları hatırlatacak bir girişimdir.

O günden bugüne kadar hiçbir hükümetin doğabilecek tepkiden ve haksız bir ayırımcılıktan ötürü cesaret edemediği “şeytan müzesi”’ne Ak Parti Hükümetinin halka danışmadan kamulaştırma onayı, tıpkı Osmanlı Devletinin yıkılma sürecindeki attığı yanlış basmaklardan farksızdır. Üstelik Ak Parti; Allah’a, dinine ve halka savaş açmış simgesel bir kaleyi mabede dönüştürmek suretiyle laneti de sahiplenmiştir. Ayrıca Sivas’ta bir referanduma dahi gerek görmeyerek jakobence karar alması, Allah’larına ve dinlerine hakaret edilen Müslümanları derinden yaralamış, azılı düşman Aziz Nesin ve avanesini meşrulaştırmıştır.

Söz konusu Ali’siz Aleviler; neden Türkiye’yi karıştırıp halkın manevi değerlerine saldıran Aziz Nesin’i dışlamak yerine Sivas’a davet ederek infiali fitillemişlerdi?

Sırf Marksist-ateist Alevileri memnun edebilmek ve oylarını lehe çevirebilmek maksadıyla hükümetin açılım güdümlü aldığı karar; neden aşağılanan milyonlarca türbanlı kadınlar ve dindarlar içinde uygulanmıyor? Türbanlı ve dindarların oyları, Alevilerinkinden değersiz mi?
Milletin hiçbir ferdinin tasvip etmediği 2 Temmuz olaylarını ideolojik bir bakışla yargılayan laik sistem; Müslümanları suçlu ve katil, provokatörleri ise mağdur ve kahraman yaparak, her zamanki gibi adaleti katletmiştir. Adaletin olmadığı bir düzende insanların ölmesi, hapsedilmesi, ailelerin yıkılması, eş ve çocukların dul ve yetim bırakılması normal değil midir? Laik ve putperest bir düzende; inançların savunulması suç sayılmayacak da mükâfatlandırılacakmış gibi saf bir talep ve sorguda bulunmamda ahmaklığın ta kendisi olsa gerek…

Hükümetin kararıyla özel idarece kamulaştırılan binadan ibaret bir Madımak Oteli, bölücü ve yıkıcı taraftarları mutlu etmeyecek, Sivas’ın topyekûn kamulaştırılıp her yere dikilecek heykellerle özrün kabullenilebileceği yolu da açılmış bulunmaktadır. Kimi Alevi önderleri, yanındaki binalarında kamulaştırılarak gül bahçesine dönüştürülme istekleri, ileride olabilecek gelişmelere açık bir ipucudur.

Artık çuvala sokulan mızrak; açılım, barış ve uzlaşma adına gerek Ermenilerin gerekse PKK’lıların öldürüldükleri yerlerinde kamulaştırılarak, müzeye ve gül bahçesine dönüştürülebileceği ihtimal dışı değildir.

İslam düşmanı bir kesimin memnuniyeti için harcanan beyt-ül mal’daki hakkımı haram ediyorum. Sırf dinleri ve ülkeleri uğruna kendilerini feda ederek çeşitli ağır hapislere çarptırılan ve aileleri dağılan yüzlerce insanın elem ve kederlerinin hükümeti saracağı mutlaktır.

Ya Müslümansın, ya değilsin! Hiç kimse Allah ve Resulünün hükümlerini kendi istek ve düşüncelerine, diğer bir ifadeyle siyasi, sosyal veya ekonomik çıkarlarına göre yorumlayamaz.

“Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahrette de büyük azap vardır.” Maide.33

Hiç yorum yok: