18 Haziran 2010 Cuma

İnsanlık adına haydin savaşa…

Düşmanlığın adı müttefik, haksızlığın adı çıkar, işgalin adı özgürlük, korkaklığın adı kahramanlık, yenilginin adı galibiyet, müstemlekeliğin adı güç birliği, İslam’ın adı irtica, Müslüman adı terörist olduğu dünyadan merhaba…

İşte böylesi bir dünyada insanlığa ve barışa savaşla ulaşabilinir, uzlaşma şeytanın nefret ettiği en iyi erdemliktir.

Güvenlik, ancak adaletle tesis edilir. Adaletin olmadığı bir dünyada hiçbir canlının ve milletin kendini güvende hissedebilmesi ve varlığını sürdürebilmesi mümkün değildir.

İsrail’in insanlığa meydan okumasına karşı materyalist çıkarlarını insan hayatından önemli sayan iktidarlar, jakoben ABD ve İsrail’den çok daha riyakardırlar. Emperyalist egemenliklerini BM gibi uluslararası kurumlarla meşrulaştırarak baskı ve tehdit aracı kullanan diktatörler, müstemleke altına aldıkları devletleri de emelleri uğruna yönlendirerek insaniyeti kıymakta, inançlarından ve bağımsızlıklarından ödün vermeyenlere en acımasız yaptırımlar ve saldırılarla esarete zorlamaktadırlar.

İnsanlık onuru öylesine elimine edildi, hak ve adalet lağvedildi ki; geçmişin insanlarıyla günümüzdekiler kıyaslandığında insanlıktan tek bir eser kalmadığı aşikârdır. Bir avuç insan koca ordulara karşı yılmadan mücadele edip hak ve adalet yolunda ölmeyi şeref addederlerken, şimdi nasıl kaçıp kurtulabilecekleri haysiyetsizliğiyle stratejik hesaplar yapılabilmektedir. Devletler var, ordular var ama insanlık ve yürekler yok…

“Yenileceğinden korkan, daima yenilir.” Yıldırım Beyazıt

Vicdanlı ümmetsel atalarımız, dünyanın bir ucunda haksızlığa uğramış toplumların ırk ve dinlerine bakmaksızın zulümden kurtarabilmek amacıyla seferler düzenleyip barbar iktidarların zalimliklerine son verirlerken; yanı başımızdaki kardeşlerimizi sözde güvenliğimiz ve ekonomik çıkarlar uğruna canavarların kucağında bırakabilmekteyiz. Böylesi bir güvenliği kurtuluş ve kazanç sanabilen düşünceden daha sefil ne olabilir?

Kaçmamışlar kovalamışlar; korkmamışlar savaşmışlar; susmamışlar haykırmışlar; çıkar düşünmemişler adalet dağıtmışlar; yağmalamamışlar imar etmişler; sömürmemişler yardım etmişler; karşılarındakinin gücü ve sayısı ne olursa olsun hak ve adalet adına dimdik durarak insanlığı yüceltmişlerdir. Hayatta öyle değerler vardır ki her neye mal olursa olsun asla dokunulmamalı ve fiyat etiketi konmamalıdır. Cesur olmayan bir insan; ne mucit ne bilge ne de lider olabilir, ezberler ve artıklarla ödüllendirildiklerinden çöpten farksız bir döküntü olurlar…

İran, Kuzey Kore ve Küba gibi onurlu iktidar ve halklar ile kendini Allah’a adamış mücahitlerin zalimlere başkaldırarak boyun eğmemeleri, neden insanlığın tamamen yok olmadığına açık bir delildir. Şüphesiz kendilerini şeytana satmış kukla devletlerin yiğit halkları da aynı mücadelenin taraftarlarıdırlar.

İran, aleyhine alınan ambargo kararları ve tehditleri hiçe sayarak, insanlık adına kendilerini feda edebilecek imansal bir özveriyle azılı düşmanı İsrail karasularına girme cesaretinde bulunarak Gazze Halkına yardım yapma girişimi, başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere diğer müstemlekelere bir ibret ve cesaret kaynağı olmalıdır.

Gemimize saldırıp dokuz yardım gönüllüsü vatandaşımızı öldüren ve onlarcasını yaralayarak zindanlara mahkûm eden ABD tetikçisi İsrail’e sözlü tepkiden öte hiçbir müdahalede bulunmayıp hala yol haritasını tartışan Türk Devleti, ikinci bir yardım gemisini yola çıkarabilecek haklı caydırıcılığını dahi kullanamamıştır.

Bağımsız Müslüman düşmanı ABD iştahını kabartmış saldırma planları yaparken, İran’ın İsrail’e meydan okuması, insanlık adına kaçınılmaz bir umut, fırsat ve tarihin altın sayfalarına bir dönüştür. Onurlu halkımızın İran’a yapacağı desteği ve olası bir savaşta yanında yer almasını önlemek maksadıyla İran’ın Türkiye’ye düşman olduğu provokasyonunu işleyerek, kardeş ve komşu ülkeler arası savaş senaryolar üreten siyonist yandaşlarının çabaları, kalplerdeki yanardağı söndürmeye kâfi olamayacak ve amansız düşmanlara merhamet kapılarını açtırmayacaktır. Ayrıca öyle nankör ve haindirler ki, amacı Türkiye’ye yardım ve PKK belasından kurtarabilmek olan İran’ın İsrail desteğindeki PKK’yı çökertme operasyonlarını dahi inkâr edercesine tavır alabilmeleri, saklı kimliklerini deşifre etmeye yeterlidir.

Unutulmamalıdır ki ortak hedef; ulusalcı, ırkçı ve maddi bir çıkar değil tamamen insanlık adınadır. Onun için İsrail’in hak ettiği cezaya çarptırılması, dünyadaki her türlü olumsuzluğu ve fitneyi kökten bitirecektir. Ne var ki insan hayatını maddi ve milliyetçi kazançtan üstün tutan düşüncelerin politik hezeyanları, ABD ve İsrail gibi suç imparatorluklarını kötülük üreten merkezlere dönüştürmüştür.

İslam kardeşliği gibi bir vahyi alttan alta yok sayarak asıl düşmanları örtbas edip kardeşleri düşman belletme gayretleri, tamamen siyonist ve emperyalist güdümlü masonik bir stratejidir.
Hükümetimizin, dünyanın baş belası ABD’nin Irak işgalinde gösterdiği haksız yardım ve işbirliğini İran’ın haklı mücadelesinde göstereceğini düşünüyor, yanında yer alarak insan katli ve zulmünün son bulmasında gerekli duyarlılıktan ve destekten kaçınmayacağına inanıyorum. Tarih incelendiğinde; dünyadaki huzur, güven, barış ve adaletin ancak kötüye karşı yapılan savaşlarla sağlanabildiğine tanık olunacaktır.

İran’ın Gazze’deki insanlık vahşetine karşı giriştiği yardım desteğine hiçbir Müslüman ve insan arkasını dönemez. Barbar İsrail’in alışageldiği kan içiciliği ve olabilecek bir savaş anında tüm Müslümanları Allah adına CİHAD’a, gayrimüslimleri de İNSANLIK ve ADALET adına savaşa davet ediyorum.

“Allah yolunda savaş. Sen kendinden sorumlusun. Müminleri de teşvik et. Umulur ki Allah, kâfirlerin gücünü kırar. Allah’ın gücü daha çetin ve cezası daha şiddetlidir.” Nisa.84

Sürekli korku ve tehdit içinde onursuzca yaşayarak dünyanızı şeytanların istilasına teslim etmeniz, ölmekten veya öldürülmekten kaçabileceğinize imkân sağlamamakta; o başına gelmesinden korktuğunuz olası bir savaşta ölmeseniz bile deprem, felaket, kaza, hastalık gibi binlerce sebepten yine de ecelinizden kaçamadığınızı muhakeme ederek, inanmış bir insana yakışır şerefli ve mutlak bir kazanç olan mücadeleye koşun. Belki güvensiz sandığınız savaşta değil de çok güvenli düşündüğünüz yatağınızda ölümün beklediğini aklınızdan çıkarmayınız.
İslam Devletinin Başkomutanı yani Genelkurmay Başkanı Halid Bin Velid, şehit olamamanın üzüntüsüyle yatağında öleceği sırada, başına toplanarak duada bulunan Ashab-ı Kiram’a söylediği son sözler: “Ömrüm savaş meydanlarında geçmiştir. Vücudumun herhangi bir organı yoktur ki ok ve kılıç yarası almamış olsun. Lakin canım yatakta çıkıyor. Müjdeler olsun o savaştan kaçan korkaklara.”

Ancak para her şeyi yapar diyerek para için her şeyi göze alan materyalistler, inandıklarını iddia etseler de böylesi bir kazancı asla idrak edemezler.

Sizleri esarete mahkûm edip hem dünyanızı hem de ahretinizi ziyan ettirerek saptıran liderlerinize ve hocalarınıza kanmayın. Mallarınızı ve canlarınızı sahibiniz Allah, insaniyet ve adalet için sarf edin ki, gerçek kurtuluşa erişerek bir saniye sonrası meçhul hayatın debdebesiyle kendinize yazık etmeyin.

Olabilecek bir savaşta asla mallarınızı ve canlarınızı feda etmekten kaçınmayıp hazırlığa girişiniz, biliniz ki yegâne kurtuluş budur…

“Resulüm de ki: Eğer ölümden ve öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! (Eceliniz gelmemiş ise) o takdirde de yaşatılacağınız süre çok değildir.” Ahzab.16

Hiç yorum yok: