2 Haziran 2010 Çarşamba

Biz patron, siz işçisiniz…

Dünyadaki barış, huzur ve güveni tarumar ederek ve hayatı yaşanmaz kılarak gözyaşı ve kana bulayan katil İsrail’i durduramayan BM ve Müslüman referanslı pespaye iktidarlar, müstemlekeliklerinin bedelini masum insanlara ödetmekte, dolaysıyla tüm dünyaya meydan okuyan canavar yahudilere hak ettikleri yaptırımı uygulama cesaretinde bulunamayarak, şovdan öte caydırıcı hiçbir girişimde bulunamamaktadırlar. İşgal ettikleri Filistin topraklarındaki halkı açlığa ve ölüme mahkûm eden ve iktidarlarca meşru görülen yahudilerden ve işbirlikçilerinden daha zalim kim olabilir?

Hükümetleri gerek nükleer tehdit gerek ABD gerekse ekonomik şantajlarla yıldıran İsrail’in hak ve adalet tanımaz terörist varlığı hunharca kıyılan insanlara ve inançlara legal müdafaa hakkı doğurmakta, devletlerin yapması gereken müdahaleyi halkların insanlık adına üstlenme mecburiyetine sevk etmektedirler.

Artık işgali, terörü ve adaletsizliği hak hale getiren dünya, kendilerini efendi sanan canavar yahudilere arka çıkıp desteklemek suretiyle fevkalade cehennemsi bir tehlikenin ve kaosun doğmasına sebep olmuşlar, tıpkı yahudilerin çocuk-kadın-yaşlı demeden alçakça katletmeleri misali her yahudinin de aynı şekilde karşılık bulmalarına yeşil ışık yakmışlardır. Siyonist hükümranlı ABD yönetiminin dinsel ve ırksal düşmanlıkları görmemezlikten gelinebilir mi?

Yahudilerin neden bu kadar vahşi, acımasız, sapık, kin ve nefret dolu yaratıklar olabildikleri sorusu; kutsal kitapları ve aynı zamanda hukuk sistemleri olan Talmud’da cevap bulmaktadır. “Müslüman Türkler, kuzey ve güneydeki göçebeler, zenciler ve bizim coğrafyamızda yaşayıp da onlara benzeyenler, tabiatı çok daha düşük sesli bazı hayvanların tabiatına benzer, bunlar insan seviyesinde değildirler. Seviyeleri bir insan ile bir maymun seviyeleri arasında bir yerdedir. Çünkü görünüşleri maymundan çok insana benzemektedir.”

Kendi ırk ve putperest dinleri dışında tüm ırklara ve dinlere amansız hasım olan yahudiler, Kudüs’teki meşhur “Ağlama Duvar”ında yüzyıllarca döktükleri gözyaşları, yakarışları ve sürtünmeleriyle taşları eritmelerinin sebebi; tüm insanlığı yok etmek ve böylece kurtuluşa erişebileceklerini düşünmelerindendir. Ünlü hahamları Sofer’in ürpertici şu sözleri, nasıl insanlık dışı yaratık olduklarını kanıtlamaktadır. “Osmanlı İmparatorluğu içindeki Müslümanlar ve Hıristiyanlar, başka ilahlara tapınan putperestlerdir ve dolayısıyla dolaylı yollardan öldürülmeleri doğrudur. “

İnsanlıktan nasiplenmemiş canavar yahudilerin barbarlıklarını mastürbasyondan farksız tartışma, sızlanma ya da şikâyet etme gibi sinikliklere son verip, acil bir müdahale üzerine yoğunlaşmalıdır. Vicdanları perişan eden İsrail terörünü diplomasi detaylarıyla boğarak asıl resmi saklamalarına kimse kanmamaktadır. Bugün Ermeni Soykırımı gibi bir yalanla milletimizi mahkûm etmeye çalışanların İsrail’i kayırmaları, asıl amaçlarını da kanıtlamaktadır. İsrail nasıl ki yüzyılın haydutluğunu işliyor ve akıl almaz işkence ve şiddetle muhtaçları aç bırakıp katlediyorsa; insani değerler adına bilmukabele de bulunması kaçınılmaz hukuki bir hak ve bir insanlık görevidir. İsrail faşizminin hiçbir vatandaşı ve destekçisi insan sayılamaz.

İsrail’in Filistin Halkını acımasızca boğazlamasına Türkiye’nin kalkan olmaması, bölgedeki gücü ve hamiliğinin kırılabilmesi için taşeronu PKK’yı milletimizin başına bela etmiş; PKK’ya lojistik, istihbarat, ekonomik ve cephane yardımında bulunarak, bölgeden uzaklaştırmayı amaçlamıştır. Ayrıca BDP adıyla ABD’de ki temsilcilik açma izinlerinin arkasında da İsrail vardır.
Ancak o kadar tecrübe yaşamalarına rağmen bir yerden sonra güttükleri devletin etkisiz kalıp milletimizin dizginleri alarak şahlanabileceğini hesap etmemektedirler.

Başta CHP’nin kukla genel başkanı olmak üzere siyonist sevdalı çevreler, Türkiye’de yaşayan yahudi hassasiyetini dile getirerek, hükümeti ve haksızlık karşısında susmayan halkı uyarmaları, dolaylı yollardan İsrail’e bir arka çıkmadır. Acaba Türkiye’de yaşayan yahudiler gerçekten insan mı, Türklere karşı samimi bir sevgi duyuyorlar mı, terörist İsrail’in canavarlıklarını insanlık adına kınıyorlar mı?

Eşarplarıyla saçlarını örten ve kıyafetleriyle cinselliklerini sergileyen Müslüman kimlikli “vakko sürtükleri” ve “metroseksüel erkekleri”nin kalkındırıp markaya ve güce kavuşturdukları Vakko’nun patronu Cem Hakko; “Biz ülkenin musevi vatandaşları olarak patronuyuz. Amerika ne derse o olur, siz işçisiniz. Hepinizi biz giydiriyoruz, övüne övüne, bayıla bayıla Vakko’dan giyiniyorsunuz.” sözleri hala hafızalarda olmasına rağmen, nasıl olurda yaşadığı ülkeye ihanet ve nankörlük edebilen ve halkımızı köleleri sanan hainleri dost kategorisinde değerlendirebiliyorlar?

Cem Hakko gibi alçak bir düşmanın Esenyurt’taki üretim merkezinin açılışını nasıl Başbakan Erdoğan yapabilmiş ise, Türk gemisine, bayrağına, devletine ve milletine savaş açan İsrail’in de kapanışını Başbakan Erdoğan yapmalıdır. Uluslararası hukuk mutlak bir savaşı gerekli kılmakta; onca taviz, iyi niyet ve uyarıya aldırış etmeyen İsrail’in ancak savaşla durdurulabileceğinin tek çözüm yolu olduğu ortadadır.

Büyükelçimizi aşağılayarak onurumuzu ve gücümüzü paçavraya çeviren terörist katillere karşı caydırıcı yaptırımlar uygulayamayıp Müslüman Türk’e yakışır bir duruş ortaya koyulamadığından gemimize saldırma ve milletimizin kanını dökme cesaretine sahip olmuşlardır. Atalarımız böylesi bir alçalmışlığı sindirebilirler miydi? Neden hep Türkiye, kahrolası diplomasi şaklabanlığınla odalığa dönüştürülüyor da ABD, İsrail, Rusya, İngiltere gibi ülkeler çözümü savaşta arıyorlar? Acaba korkaklığın yeni tanımı olan diplomasiyle İsrail’e karşı lehimize bir ilerleme kaydedebildik ve somut hiçbir sonuç alabildik mi? Bundan böyle içi boş tehditler, büyükelçinin geri çekilmesi, askeri tatbikatların ve maçların iptali gibi gösterilerle sorunun çözülemeyip bilakis şiddetleneceği aşikâr olup, yarın çok daha büyük felaketlerle karşı karşıya olacağımız şüphesizdir.

Para her şeyi yapar felsefelerinden onur, güç ve bağımsızlığımız yerlerde sürünmektedir.

Unutulmamalıdır ki kendilerinden gayrı her ulusa, dine ve ırka düşman olan yahudileri diplomasi ve ortak çıkar safsatasıyla kollayarak, savunarak, arka çıkarak ya da susarak insanlığı yontanlar, bugün etkili olsalar da istikbalde tükenip yok olacaklardır.

Kendi halkına karşı aslan kesilip darbeleriyle katletmeyi düşünen generaller, vatandaşlarını öldüren, gemilerine saldıran ve Türk bayrağına meydan okuyan terörist İsrail’e karşı nasıl bir tavır alacaklar? Genelkurmayımızla İsrail Genelkurmayının sıcak bağı düşünüldüğünde; İsrail saldırı öncesi Genelkurmaydan onay almış olabilir mi? Nasıl olsa insani yardımı götüren irtica yaftalı Türkler…

Bu aziz milletin albaylığa yükselttiği, doçentlik unvanı vererek üniversitede çocuklarını teslim ettiği Sadi Çaycı adlı meçhul, vatandaşlarını katlederek devletine kafa tutan İsrail’i haklı bulabiliyorsa; vay milletimin haline…

Açıkça savaş ilan eden İsrail’in karşısına dikileceğine ABD’ye koşan bir hükümete sahipsek; vay milletimin haline…

Öldürülen, yaralanan ve esir alınan vatandaşlarımızı dahi geri almada varlığımızı gösteremiyorsak; vay milletimin haline…

İsrail, Hamas’ça esir alınan bir askeri için Lübnan’da taş üstünde taş bırakmıyor ise; her kim ne derse desin Türkiye’nin şerefi ancak savaşla kurtulur…

“Öl ya da Ol! İşte bunu bilmiyorsan zavallı bir misafirsin bu karanlık yeryüzünde” Goethe

“Ey iman edenler! Kâfirlerden size yakın olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar (onlara karşı şiddetli ve çetin olun, sakın gevşeklik ve korkaklık göstermeyin). Biliniz ki Allah, (korkaklıktan) sakınanlarla beraberdir.” Tevbe. 123

Hiç yorum yok: