5 Haziran 2010 Cumartesi

Biraz cesaret dize getirirdi…

İsrail vurdu, vekil Arınç beyaz bayrak çekti…

Hiç kimse referandumu ve Ergenekoncularla yapılan mücadeleyi istismar ederek hükümetin hayati yanlışını görmemezlikten gelmem konusunda şeref ve adalet dışı bir tavır içinde olmamı beklemesin. Yıllarca Müslümanlara zulmederek vicdanları kahreden, insanlık değerlerini katleden, dünyadaki huzursuzluğun ve güvesizliğin yegâne adresi olan canavar bir teröriste boyun eğen babam dahi olsa asla bağışlamam.

Blöf amaçlıda olsa iki mesaj; dünyanın Ankara’ya gelip diz çökmesine kâfiydi. Biri savaş, ikincisi Türk Ordusunun Afganistan’dan geri çekilme kararları…

Teröristin saldırı karşısında panikleyerek eli ayağı titreyen hükümet, Türk bayraklı ve menşeli gemimize saldırıp vatandaşlarımızı katleden İsrail’e sıcağı sıcağına verdiği cevap; “Kimse bizden İsrail’e savaş ilan etmemizi beklemesin.” İşte bu cevap akabinde ki tüm çabalar ölü bir doğumdur. Artık peşinen teslim olmuş bir devletin kazanabileceği hiçbir şey olamaz…
Paranın ve ekonomik kaygının köklü bir milletin onurunu, şerefini, bağımsızlığını, gücünü ve itibarını nasıl satın alabildiğine şahit olduk.

ABD’nin çıkarları uğruna NATO üyesi olmamız hasebiyle kardeş Afganistan’a ordumuzu göndererek katliamlarına ortak olan biz değil miyiz? Türkiye’nin desteği olmasa ABD ve müttefiklerinin Afganistan’da varlık gösterebilmeleri mümkün mü?

Terörist İsrail, sırf esir düşmüş bir askeri uğruna Lübnan’ı yerle bir ettikten sonra korunması amacıyla sözde barış gücü olarak Lübnan’a asker gönderip İsrail’in bodyguardlığını yapan biz değil miyiz?

ABD ve İsrail’in emperyalist menfaatleri için Irak’ın mahvı perişan olmasında aracı olan biz değil miyiz?

NATO’nun emri çerçevesi dâhilinde Kore’ye, Afrika’ya ve nereyi hedef göstermişlerse vatan evlatlarımızı gönderip canlarını heba eden biz değil miyiz?

İsrail bize saldırıyor ama ne NATO ne de ABD yanımızda olmayıp üzüntü beyanlarıyla başımızı sıvazlıyorlar. Sonra da uluslararası hak ve hukuktan, diplomasiden bahsederek, İsrail’e karşı düşman efendilerimizden himmet dileniyor ve bir yaptırım bekleyebiliyoruz. Madem öyle; neden o müttefik dostlarımız Ermeni Soykırım yalanını kabul ettiler? Ermenistan ile yakınlaşmamıza baskı yaparlarken neden Karabağ işgali için tek bir adım atmıyorlar? Neden KKTC’ni tanımıyorlar? Neden Filistin Halkı için de özgürlük mücadelesinde bulunmuyorlar? Yeter yahu, yeter…

Güçlü, üstelik haklı olan bir devlet, asla kimsenin ayağına gitmez, cesareti ve kararlılığıyla ayağına getirtir. Birleşmiş Milletlerin İsrail’e karşı bir müeyyide uygulayabileceğini sanan ahmaklara hatırlatırım ki İsrail, Lübnan’a saldırdığında BM bürosunu bombalayıp onlarca çalışanını katlettiğinde İsrail’e karşı bir ceza kararı alabildi mi? ABD, dolayısıyla İsrail’in kuklası bir BM, ancak sömürülen, işgal edilen ve hunharca katledilen toplumlara baskı kurumudur. Açık bir ifadeyle barbarların, haksızlığın ve adaletsizliğin temsilcisidir.

Fevkalade lehimize olabilecek bir fırsatı korkaklığımızla kaybedip hükmen mağlup olmayı hiç kimse galibiyete çeviremez. Yunanistan’ın büyükelçisini geri çekme ve ortak askeri tatbikatları iptal etmesi misali bir duruş, sadece güldürür. Nikaragua bile İsrail’le diplomatik ilişkileri durdurmuşken, ona bile cesaret edemedik. Belki kimileri biz Nikaragua değiliz derler ise, doğru, siz Nikaragua bile olamazsınız…

Bakan Davutoğlu, sözde ABD’ye giderek BM’den yaptırımsız bir başkanlık kınaması çıkartmasını zafere dönüştürmesi apaçık bir trajikomedidir. Ama bir müstemlekenin açısıyla okunduğunda ilk defa gerçekleştirilen bir başarı olabildiğine de katılmamak mümkün değil. Lakin temsil edilen Müslüman bir Türk milleti ise, övünülen o karar, aslında alçalmışlığın ve yenilginin ta kendisidir.
Üstelik Türkiye’nin “konseyden İsrail’e yaptırım uygulama, Gazze’ye yönelik ablukayı kaldırma, insani yardımların girişini sağlama ve uluslararası tolumun katılımıyla Gazze’yi yeniden imar etme” talebi ciddiye alınmayarak, sadece sözde bir kınamayla geçiştirilip ABD, İtalya ve Norveç’in ret kararıyla 32 oyla kabul edilmesi, asıl müttefik sandığımız ABD’nin nasıl tetikçisi İsrail’in yanında yer aldığını da ortaya koymuştur. Ancak efendinin üzüntü mesajları bile bir başarı sayılmamalı mı?

Bir taraftan İsrail’i hem terörist ilan edeceksin hem de diplomatik bir uzlaşma arayışıyla BM’den medet umacaksın. Öyleyse terörist PKK için de aynı yola başvur! BM’nin ve uluslararası örgütlerin rızası olmadan ABD, Irak’ı işgal etmedi? İsrail, Lübnan’a saldırmadı mı? Ve daha niceleri…

Başbakan’ın asıl mesajı savaş kararıydı ancak etrafındaki etiketli züppeler ekonomik problemlerin doğabileceği, diplomaside kaybedilebileceği ve efendi ABD ile olan ilişkilerin bozulabileceği gerekçeleriyle kendisini vazgeçirmiş, dolayısıyla terörist İsrail’e zafer kazandırmışlardır. Bu sebeple her ne kadar cesur ve kararlı olsa da, Başbakan Erdoğan liderlik yapamamıştır.

Özellikle Müslüman Türk milletine beyaz bayrak çektiren Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, derhal hem de hiç gecikmeden istifa etmeli, bundan böyle hiçbir konuda ahkâm kesmemelidir.
Ayrıca Deniz Baykal’ın ahlaksız zinasının deşifresine dahi üzülerek mesaj gönderebilen Fetullah Gülen; neden İsrail saldırısına, vatandaşlarımızın katledilmesine mesaj göndermekten kaçındı?
Acaba dinler arası diyalog mu İsrail zulmüne sessiz kalmasını zorunlu kıldı, efendisi ABD’nin tepkisinden mi çekindi, yahudi lobileriyle olan ilişkileri bozulur diye mi kaçındı?

Kimileri ne kadar öfkelense, sitemi hackleme girişimlerine devam etse de asla doğruları yazmaktan kaçınmayacağım…

“Tavus kuşu gibi sadece kanadını görme, ayağını da gör.” Mevlana

Hiç yorum yok: