20 Nisan 2010 Salı

Şeytanla işbirliği yapmanın ilk kuralı “YAPMA”…

Gerek sözsel gerekse fiziksel tüm gelişmeler yoruma dahi ihtiyaç bırakmayacak bir alenilikte cereyan etmekte, zalimce güttükleri halka hesap vermemek adına baskı, tehdit ve şantajlarla korku yayarak, diktatörlüklerini muhafaza edebilmek için ne yapacaklarını bilemez bir telaşla her türlü manevralarla aldatmaya alıştıkları zanlarınca “aptal ve mazoşist halkı” etkilemeye çalışmaktadırlar.

“İşte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.” Al-i İmran 175

Milletimizi kuşatan oligarşin CHP, ilkeleriyle devlete hükmetmesinden insanlarımız ne kalkınabilmiş ne bütünleşebilmiş ne eşit haklardan yararlanabilmiş ne aydınlanabilmiş ne de barış, huzur ve güven içinde hukuki adil bir yaşamı tadabilmiştir. Genelkurmay ve yüksek yargı gibi ideolojik yakıcı bürokrasinin çekip çevirmesiyle mal ve can güvenliği, birlik ve beraberlik, hukuk ve adalet tarumar edilmiş; kesinlikle halkı temsil etmeyen CHP’nin despot ve fitnesel varlığı Türkiye’yi cehenneme dönüştürmüştür.

İnsanlık, hukuk ve adaletin işlerlik kazanabilmesi maksadıyla tamamen halkın eşitlik ilkeleri yararına, ideolojik diktatörlüğü ve kayırmaları önleyebilmek adına düzenlenen anayasa değişiklik paketinin tamamına önce şiddetle karşı çıkıp, sonra 3 maddenin güya anayasal sisteme, ideolojik hukuk sistemine çok ciddi zararlar vereceği, gerginliklere, kutuplaşmalara ve tartışmalara yol açacağı gerekçeleriyle paketten çıkarılmasının istenmesi, asıl Baykal’ı, CHP’yi, silahlı ve cübbeli derebeylerini tarihe gömecek olması endişelerindendir. Hangi akıl ve mantık, o üç maddenin hukuka aykırılık teşkil edebildiğini ve halkın aleyhine olabildiğini iddia edebilir? Ancak diktatörler, sömürücüler ve kelle avcıları!

Başbakan’ın baskılara ve tehditlere karşı dik durarak geri adım atmaması Baykal’ı ve Tapınak Şövalyelerini kaygılandırmış, tutarsız vaatlerle uzlaşma arayışına mecbur bırakarak, ne kadar samimiyetsiz bir art niyet taşıdıkları söz ve davranışlarından açığa çıkmıştır. Zaten yaşanan sorunların müsebbibi olmalarından ne sözlerine ne de akitlerine güvenilir. CHP’nin uzlaşı oyunu ve Baykal’ın sözü Başbakan Erdoğan’ı önce ümitlendirdiyse de, gerçeği muhakeme edebilmesinden hazırlanan o şeytani tuzağa düşmemiş ve aldatılmaktan sakınabilmiştir.

“(Şeytan) onlara söz verir ve onları ümitlendirir; hâlbuki şeytanın onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir.” Nisa.120

İdeolojik rejimleri lehine hukuk tanımayacaklarını deklare eden bir yargı, her türlü hukuk dışı eylemi ve müdahaleyi kanla yapmaya yemin etmiş ve meşru saymış bir Genelkurmay desteğiyle ayakta duran CHP; ne 8.maddedeki “Parti Kapatma”, ne 16.maddedeki “Askeri Yargı” , ne 17.maddedeki “Anayasa Mahkemesi”, ne 23.maddedeki “HSYK” ile ilgili değişikliklere asla razı olmaz. Buyurgan CHP’nin ruhu ve besin kaynağı olan bu bürokratik oligarşinin diktatörsel gücü zayıflatılır ve etkinliği ortadan kaldırılırsa, CHP’nin anıtkabir önündeki cenaze töreni kaçınılmazdır.

Kanlı inkılâplarla devlet kuran; din ve namus telakkisini ortadan kaldıran; halkı dini ve ırki düşmanlığa götüren; değişmez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez despot ilkeleriyle silahlı güçlerine darbeler yaptıran; yargıyla rakip partileri kapattıran, hükümetin veya meclisin ekonomik ve sosyal kararlarını baltalayan; yahudi-mason felsefesini zorla milletimize dayatan; ideolojileri adına suç işleyen terörist canilere sahip çıkan; iftira ve komplolarla milletimizi birbirine kıydırtacak canavarları aklayabilmek için tanıkları tehdit ve rüşvetlerle caydıran; inanç ve ibadetlerini yerine getirmek isteyenleri fişleyerek eğitim ve çalışma alanlarından dışlayan; türbana yasak getirten, çağdaşlık adına ahlaksızlığı meşrulaştırarak zinaya serbesti kazandıran ve çocuk pornografisi gibi bir sapıklıkta Türkiye’yi lider yaptıran; ülkenin kalkınması, milletin birlik ve beraberlik içinde refah bir düzeye kavuşabilmesi için Bizanssı engeller oluşturan; ideolojik rejimin argümanlarıyla meclise, hükümete, Müslüman ve Kürt toplumlarına hayatı zehir eden ve devlete düşman kıldıran; hükümet ile bürokrasinin arasına fitne sokarak birbirleriyle çatıştıran; infial ve kaoslarla ülkeyi geren; kendilerini devletin sahibi halkı köle belleyerek ötekileştiren; milletin peygamberine ve vahye hakaret eden; dini öğretilere, ezana ve cami yapımına karşı çıkan; Kürt toplumunun katliamını savunan; laik olmayanları insan olmamakla aşağılayan; Müslümanların eşit haklardan yararlandırmayıp kamu alanları gibi belli sınırlara hapsettiren; halk iradesini anlamazlar ve bilmezler aşağılamasıyla devlet idaresine yansımasını sindiremeyen ve daha nicelerini savunan bir CHP ile uzlaşma ve işbirliği mümkün mü?

Müslüman milletimizin yüce peygamberi Hz. Muhammed’i (SAV) bir Arap tasarımı kabul ederek hakaret yapan, peygamberin muhatap olduğu vahyi reddeden ve irticayla özdeşleştirerek rejimin 1 numaralı tehlikesi ilan eden, Genelkurmay’ın “Kutlu Doğum Haftasını” kutlayan halkımızdan dolayı hükümet aleyhine yayınladığı 27 Nisan muhtırasına destek veren CHP ve Baykal’ın nasıl riyakar ve oportünist bir Lawrence olduğu; hayatında ilk defa katıldığı Kutlu Doğum Haftasıyla ortaya çıkmıştır. Yoksa Allah’a, Hz. Muhammed’e ve Kur’an’a iman mı etti? Ancak açıklamasında da anlaşılacağı üzere, öncesinde istişarelere ve uzlaşmalara kapılarını kapatıp burnundan kıl aldırmayan, laiklik ve Atatürkçülükten asla ödün vermeyen despot Baykal; “İslam dininde istişare şarttır. Bu istişare ister toplum hayatın da isterse de Meclis'lerde olsun şarttır.” diyerek, o savurduğu tehditlerin altında ezilmiş ve iman etmediği İslam’a mecbur kalacak kadar laik ilkelerini çiğneyebilmiş ve acınası bir duruma düşmüştür.

Seçimlerde çarşaflı Müslüman kadınlara rozet takıp, seçimler akabinde o parti rozeti taktıkları kadınların çarşaflarını hınçla parçalayan CHP’yi hatırlayın da, Kutlu Doğum Haftasına ne amaçla katıldığını idrak edebilin…

Azgınlıkta sınır tanımayan şeytan dostu CHP’yi muhatap kabul edenler, bilmelidirler ki bir daha asla yakalarını kurtaramaz ve onlar gibi azgınlığa sürüklenirler. Esasen bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm hükümetler ve toplumumuzun duçar olduğu esaret, halkı tutsak eden ve hegemonyası altında inleten CHP ile aynı mecliste yer almaları ve dayanışma içinde bulunmalarındandır.

Yapılmak istenen Anayasa Değişikliğinin mecliste değil, mutlaka referandum ile halka sunulmasının hayati yaptırımı dikkate alınmalı, hiçbir şart ve koşulda CHP’nin şeytani arzularına uyulmamalı ve hilelerine kanılmamalıdır. Zaten söz konusu hukuk ve adalet talebi, CHP’nin totaliter ilkeleri, otoriter ve statükocu buyurganlığından değil midir? Öyleyse nasıl oluyor da CHP’nin sinsi elinin dikkate alınabilmesi düşünülüyor? Cehennemden çıkan bir ele uzanılmaz…

Unutulmamalıdır ki Türkiye’de özgürce siyaset yapan yegâne ideoloji; CHP, Genelkurmay ve yüksek yargıdır. Varlığı ve amacı sekülerist Atatürkçü laik siyaseti gütmek olan Genelkurmay ve yargının siyaset dışı olduğu söylemleri tartışmasız gerçek dışıdır, dolayısıyla bağımsız ve tarafsız bir sistemin inşa edilebilmesi için yapılmak istenen değişiklik de, tamamen politikadan ve radikal ideolojiden arındırılarak tüm toplum fertlerinin düşünce, inanç ve ırkına bakılmaksızın ve hiçbir ayırıma tabi tutulmaksızın eşit bir hukuk ve adaletin mukim kılınmasıdır.

Eğer cesaret edebiliyorlar ise; bırakın CHP Anayasa Mahkemesine itiraz etsin, bırakın referandum kararını Anayasa Mahkemesi iptal etsin, bırakın silahlı Anıtkabir Tapınak Şövalyeleri müdahale etsin…

CHP, görüntüde halkın önünü açacak bir siyasi kimlik taşıdığı halde insanların inançları ve ırklarıyla savaşmış; Genelkurmay, halkın güvenliğinden ve olabilecek tehditlere karşı savunmadan sorumlu olduğu halde sadece ideolojik siyasetle bütünleşip hükümetleri ve dindarları ya tehdit ya da alaşağı etmiş; yargı, hukukun gereği eşit ve tarafsız bir adalet dağıtmakla yükümlü olduğu halde ideolojik rejimi adına suç imparatorluklarına güç ve cesaret vermiş.

“Mal cimride, silah korkaklarda, karar da zayıflarda olursa düzen bozuktur.” Hz. Ebubekir

“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o, edepsizliği (yüz kızartıcı suçları) ve kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir.” Nur.21

Hiç yorum yok: