25 Kasım 2008 Salı

Suratlarına inen şamarı anlayabilecekler mi?

Papa 16. Benedict’in, “ Dinler arası diyalog gerçek anlamda mümkün değil” açıklaması, hak ve tek din İslam’ı, iğrenç ekonomik ve siyasi çıkarları uğruna peşkeş çekmeye çalışan Başbakan R.Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen’e indirilmiş okkalı bir tokattır. Papa, açıklamasına devam ederek,”Dinler arası diyalogun, ancak kişinin kendi inancını parantez içine almasıyla gerçekleşebilir” savunması, vahyi, dünya menfaatleri hırsına az bir bedel karşılığı satarak “hain” damgası yiyen münafıklar, düşmanlarca her ne kadar ödüllendirilip desteklenseler ve alkışlansalar da, mutlaka dünyada da hor ve hakir bırakılacakları gün pek uzak değildir.

İslam gibi yüce ve hak dine sahip olmanın onur ve şerefini yaşamaktan ise, yegane güç gördükleri Batı medeniyeti karşısında kendilerini kemiren aşağılık kompleksine kapılanlar, ancak onların hegemonyası altında korunabileceklerini, kurtulabileceklerini ve kalkınabileceklerini zannederek, vahyi, ayaklar altına almakta hiçbir beis görmemektedirler. Gerçek anlamda iman edemeyenlerin ortaya koyduğu böylesi sapkın düşünce ve davranışlar, şüphe yok ki kör, sağır ve mühürlü olmalarının bir sonucudur.

Böylece dinler arası diyalog ve uzlaşmanın nasıl bir ütopya olduğu Papa’ca deklare edilmesi bir yana, Kur’an’da da böyle bir işbirliğin kesinlikle olamayacağı defalarca vurgulanmakta ve iman sahipleri uyarılmaktadır. Batının, dolayısıyla Vatikan’ın güçlü sandıkları örümcek evine sığınarak izzet arama gayretleri boşa çıkmış olsa da, sakın ha, akıllanacaklarını sanmayın. İmanlarına kadar haçlı Batı’ya bağlı böylesi bir gudubet sürüsünden ihlâslı bir dönüş beklenmemelidir.

Dualite gereği iyi ile kötü, doğru ile yanlış, yaşam ile ölüm, savaş ile barış nasıl kaderin değiştirilemez bir hükmü ise; dinler, inançlar ve tanrılar da, aynı fıtratın kaçınılmaz bir gereğidir. Kâinat yaratıldığından itibaren zorlu bu mücadele devam etmekte ve kıyamete kadar da hiç durmayacaktır. Bu gerçek her ne kadar kabullenilmek istenmese de elden hiçbir şey gelmemekte, Yaratıcının kurduğu düzene hiçbir yaratık müdahale edememekte, düşünce ve dilekler doğrultusunda bir yönlendirme başarılamamaktadır.

Bencil yaratıkların benliklerini yücelterek nefsi çıkarları uğruna mücadele ettikleri materyalist çıkarlarına güç kazandırabilmek için vahyi ve putperest dinleri uzlaştırma girişimleri; doğruyu, hakkı ve adaleti lağvetmekte, dolayısıyla yalan, aldatıcılık, istismar ve sömürgeler sınır tanımamaktadır.

Dinler arası diyalog, orijinal olan vahyi tamamen bozup, tıpkı İncil ve Tevrat gibi putperest bir hale getirme amacı taşımasıdır. Söz konusu bu ihanet diyalogunun dinsel bayraktarı Fethullah Gülen’, şakirdi Prof.Dr.Suat Yıldırım’a hazırlattığı Kur’an mealine İncil ve Tevrat’tan alıntılar yaparak bir bütünlük içinde Müslümanların dikkatine sunması, Allah nezdinde kabulü tek din ve kitap olan İslam’ı ve Kur’an’ı Kerim’i nasıl dönüştürmeye çalıştıklarını gözler önüne sermiştir.

Kur’an’ı, Allah tarafından lanetlenen insan kaynaklı putperest kitaplarla aynı seviyede değerlendirerek, onlara mükâfat olarak sunan münafıklar, indiği dönemlerde vahiy niteliği taşıyıp sonradan lağvedilen İncil ve Tevrat’ın kökten tahrif edilmelerine bakmaksızın, Batılılarla sağlamak istedikleri siyasi ve dini entegrasyon hatırına vahyi katletmektedirler. Yüce Allah, Al-i İmran 19. ayette; "Allah nezdinde hak din İslâm’dır" ve Al-i İmran 85. ayette ise; "Kim, İslâm’dan başka bir din ararsa, bilsin ki, kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahırette ziyan edenlerden olacaktır." diye buyurmaktadır.

Bu durumda; Allah’ın reddettiği Hıristiyanlık ve Yahudiliği nasıl oluyor da ‘hak dinler’ statüsünde belleyerek İslâm’a denk tutabiliyorlar? Onlar, tıpkı Budistlik, Hinduluk, Zerdüştlük, Bahailik, Taoculuk, Kadiyanilik, Nusayrilik, Yezidilik ve Realienilik gibi putperest dinlerdir. Zaten İslâm’ı, Hz. Muhammed’i ve Kur’an’ı, Allah’ın dini, peygamberi ve kitabı olarak kabul etmeyip reddeden, Hıristiyan ve Yahudiler değil mi? Onlar böyle bir arayışın içinde olmak istemezlerken; neden Müslüman kimlikli önderler, böyle bir arayışın ve bütünleşmenin ısrarındadırlar? Allah, yüce kitabı Kur’an’da, iftira atmalarından ve itaatsizliklerinden dolayı Hıristiyan ve
Yahudileri birer pislik ve kâfir olarak deşifre ettiğine göre; nasıl oluyor da dinler bahçesinden, diyalogdan ve kardeşlik çatısından bahsedebiliyorlar? Unutmasınlar ki izzet, güç ve şeref, Hıristiyanofaşist ABD veya AB de değil, sadece Allah yanındadır.

Yaratıklar içinde en muazzam ilme sahip şeytanın, öncesinde cennette yaşayıp, bilinmeyen ‘bir bilgi’ ye göre lanetlenerek ebedi cehenneme atılması misali, Fethullah Gülen ve benzerlerinin de, öncesinde takva bir Müslüman olup, sonradan saptırılarak yolda çıkmış olabilmelerini asla göz ardı etmemek gerekir.

Fethullah Gülen’in şakirdi ve sözcüsü Prof.Dr.Suat Yıldırım’ın Aksiyon dergisindeki şu sözleri, aslında tüm gerçeği gözler önüne sermektedir. "Müslüman ümmetler ve Hıristiyan ümmetler, isa’nın şahsiyeti etrafında birleşerek hem kendilerini hem de insanlığı kurtarmalıdır."

“Ruhunu kaybeden, dünyayı kazansa ne çıkar.” VICTOR HUGO

Hiç yorum yok: