15 Kasım 2008 Cumartesi

CHP, bir izmihlâldir...

Mustafa Kemal’in CHP’yi kurarken amoralizm felsefesi güderek, ilkesini immoralizm bir temele oturttuğu şu sözleriyle kanıtlanmaktadır. "Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Onun için din ve namus telakkisini kaldırmalıyız. Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz.”

CHP’nin hangi düşünce ve ilkeyle temellerinin atıldığı, imanlı, cesur ve dürüst milletimizi nasıl asimile ederek din ve namus anlayışından uzaklaştırıldıkları, batılılaşma uğruna ne tür akıl almaz gerekçelere sığındıkları, hedeflerine ulaşabilmek için her türlü tehdit, baskı, yasak, şiddet ve cinayetlerin acımasızca işlendiği tarihsel gerçeklerdir. Bu habis düşüncede olan bir partinin geçmişteki ve gelecekteki iktidarı; bütünlüğü, kardeşliği, eşitliği ve özgürlüğü sağlayamamış, ülkeyi erdemliğe, berekete ve dirliğe götürmemiş ve götürebilmesi de imkânsızdır.

Düşüncesi bile sarsmaya yeten yeryüzünün en korkunç ve tiksindirici sapkınlığı olan çocuk pornosundaki dünya birinciliğimiz, sanırım unutulmamıştır. Yüz milyonluk ve milyarlık nice ülkeleri geride bırakarak Müslüman Türk milletinin sapkınlığını belgeleyen bu vesika, ahlâk kurallarıyla oynamanın kaçınılmaz bir bedelidir. Kamuoyunca deşifre olmamışlar hariç, neredeyse her gün şahit olduğumuz sapkınlıklar, özellikle çocuklara karşı yapılanlar o kadar ivme kazanmış ki, en yakınımızdan bile sakınır hale geldiğimiz tartışılmazdır. Artık, ahlâksızlığın ve sapıklığın bir liyakat sayılmaya yüz tuttuğu günümüzde, herkes kendi tacizcisini ve sapığını müdafaaya gayret ederek, sözde ahlâksal erdemliğin bayraktarlığına soyunmaları gidişatı büsbütün korkunçlaştırmaktadır.

Gerçekte kimin sorumlu olması gerekliliği sorgulanmamakta, hilesel başarılara ve hukuksal boşluklara göre sanıklar aklanarak ya da hafif cezalarla cesaretlendirilerek toplumsal çöküşümüzün önüne geçebilecek caydırıcı tedbirleri alma yoluna gidilmemekte ve gerekli yasalar çıkarılmamaktadır. Zinanın yasaklanması başta olmak üzere, çocuk, kadın ve ahlâkı koruyan gerekli yasaların kanunlaşması, malum üzere CHP engeline takılmakta, itirazların değerlendirildiği anayasa mahkemesi de, CHP ilkesi doğrultusunda kararlar alarak, din ve ahlâk prensipleri katledilmektedir. Günümüzde 18 aylık bir bebeğe bile tecavüz edilebildiği dikkate alınırsa, bu gidişle gelecekte neler olabileceğini kestirmek hafızalara sığmamaktadır.

Vahiysel bir emir olan başörtüye karşı faşist yasaklar uygulanırken, zina gibi bednam ve ölümcül hastalıklar yayan bir ahlâksızlığın serbest bırakılması; Kur’an Kursundaki başörtülü kız çocuklar dışlanıp, önlem almayan hükümete karşı darbe girişiminde bulunulmak istenirken, aynı yaşta, hatta daha küçüklerin sokak defilelerinde bikinilerle defile yapmaları ve dans yarışmalarına katılmaları eller şaklatılarak gurur vesilesi sayılabilmektedir. İşte medeniyet, nerede namus…

Devrimlerin ilk fikir babası, din ve bağımsızlık hasmı ünlü hain Abdullah Cevdet’tir. Aslen Kürt asıllı olan Abdullah Cevdet, öylesine amansız Müslüman bir Türk düşmanıydı ki, "Neslimizi ıslah etmek, kuvvetlendirmek için Avrupa'dan ve Amerika'dan damızlık erkek getirmek gerekir." savunmasıyla kalmayıp, Çanakkale boğazını muhasaraya kalkışarak vatanımızı işgal etmek isteyen barbar Batılılar için, “Medeniyet kapımıza kadar geldi, biz geri teptik” diyerek, hiçbir zaman esaret altında yaşamamış olan milletimizi ve kutsal vatanları uğruna şehit olan yüz binlerce kahramanımızı aşağılayarak, hoyrat bir medeniyete peşkeş çekmek istemiştir. Örneğin; şapka gibi sıradan bir kanununa muhalefetten alimleri dar ağacına gönderen Mustafa Kemal, neden Abdullah Cevdet gibi bölücü bir haine hiçbir ceza vermemiş, en azından sürgüne dahi göndermeyip, aksine milletvekilliğine aday gösterebilmişti?

Allah’a, peygamber’e ve İslam’a saldırmasından lakabı "Adüvvullah Cevdet" yani, “Allah düşmanı” olan Abdullah Cevdet; başörtüye karşı ilk yürüyen, şapka gelsin diye ilk çırpınan, kadınlar meclise girebilsin diye ilk yırtınan ve Türkiye’nin ilk materyalistiydi. Günümüzdeki masonlar, laik ve Kemalist maddeci ve pozitivistçiler gibi “dinin bir ayak bağı” olduğunu ilk düşünen Abdullah Cevdet, din ve Osmanlı devleti aleyhine çalışarak tezyif edici, bölücü ve aşağılayıcı yazılar yazmasından defalarca tutuklanarak sürgüne gönderilmiş, Mustafa Kemal’in iktidara gelmesiyle Türkiye’ye dönüp, yönetimi öven yazılar yazmış, İngiliz Muhibler Cemiyetini kurmuş, İngilizlerle işbirliği yapan ve kurucularından olan Kürdistan Teali Cemiyetinde de önemli roller almıştır. Mustafa Kemal’in, Abdullah Cevdet’i Elazığ milletvekili adayı göstermesi üzerine, “Abdullah Cevdet’e Elaziz’de oy değil, selam bile veren olmaz” denilince, Mustafa Kemal onun adaylığını geri almıştı.

Yakın tarihimizin amansız şövalyesi olan Abdullah Cevdet’in CHP’yi inşa eden fikirleri ve düşsel bağları her ne kadar önem teşkil etse de; kendisi politik çıkarlardan ve seçmenlerin inançlarından ötürü ön plana çıkarılmamakta, laiklik ve uygarlık adına vur-kaç taktikleriyle Abdullah Cevdet’in tüm düşünceleri CHP’nin takipçiliğiyle varlığını sürdürmektedir. Abdullah Cevdet’in düşünce ve inançları CHP ile eşdeğer olmasından, CHP’nin, tıpkı masonlara benzer gizli ve sinsi kimliğini, onu örnek göstermek suretiyle deşifre etmeye çalıştım.

Bilinmelidir ki CHP, gerek vatan, gerekse millet aleyhine PKK’dan bile çok daha cehennemî olup, hiçbir çıkar düşünmeksizin mutlaka halkımız aydınlatılmalı, CHP’ce dikta ettirilmiş yıkıcı ve bölücü kanunlar ortadan kaldırılarak; teröre, sapıklığa, ayrımcılığa, düşmanlığa ve ahlaksızlığa son verilmelidir.

CHP mühürlenmediği müddetçe, bu ülke insanlarına huzur ve güven haramdır.

Hiç yorum yok: